Bir bardak soğuk su içtikten sonra geri Kwnag Hee 'nin yannına geldim ve sandalyemi çekip yerime oturdum. Sonra, Kwang He 'nin bana ters ters baktığını hisettim, kafamı kaldırıp "Ne oldu? Niye öyle ters ters bakıyorsun?" diye sordum. Sonra masanın altındaki elini kaldırdığında ne göreyim! Elinde bandaj , ani bir tepki ile elimi göğsümdeki bandaja götürdüm ama o zaman anladım ki malesef o bandaj bana aitti. Korkmuş ve endişeli bir şekilde ellerimi indirdim. Hiç bir şey olmamış gibi Kwang Hee 'ye "O elindeki bandaj da ne?" diye sordum. (Ne akkıllıyım dimi ? (!)) Kwang Hee
"Aslında o soruyu benim sana sormam gerekiyor, ne de olsa bandajın sahibi sensin." dedi. Bense "Nasıl yani?! O bandajın sahibi ben miyim?" diye sordum, sanki hiç bir şey olmamış gibi. Kwang Hee ise soru sormaya hala devam ediyor sanki bir şeylerden şüphelenmiş gibi. "Yani sen mutfak bölümüne giderken bu bandaj senin gömleğinin altından yere düştü, ben de yerden aldım. Eğer benim bilmem gereken bir şeyse lütfen söyle, çekinmene hiç gerek yok, ne de olsa ikimiz de erkeğiz dimi... dedi. içimden (ohhhh... ) dedim ve Kwang Hee 'ye dönerek "Evet, tabi ikimiz de erkeğiz" dedim. Kwang Hee gülümseyerek "Ee tabi öyle olacak, yoksa bir kızın burda ne işi var değil mi?" diyerek devam etti.
O sırada ben de yemeğimi bitirmiştim. Tabağımı mutfak bölümüne götürmek için sandalyemi geri çekerken az kalsın yere çakılacaktım ki Kwang Hee, kolumdan tuttu. Onun sayesinde bir kazadan kurtuldum. Kwang Hee dalgacı bir gülüşle "Sen dur. Tabağı bana ver. Ben götürürüm ama sen bulaşıklarını yıkayacaksın tamam mı?" dedi. Ben de kafamı evet anlamında sallayarak
"Tamam, teşekkür ederim" dedim. (pek memnun olmasam da)
Kwang Hee önde bende arkadan mutfak bölümüne gittik. Kwang Hee elindeki tabağı mutfak tezgahının üstüne koydu ve bana dönerek, dalgalı bir gülüşle
"Şimdi de senin sıran hade geçte bulaşıkları yıkamaya başla." dedi. Ben de bir şey demedim ve sessiz bir şekilde geçip yıkamaya başladım...(Kendi evinde hiç bulaşık yıkamayan birisi olarak.Tabi kızlarla ara sıra bulaşıkları sırayla yıkardık ama şimdi burda yıkıyorum.) Sonra Kwang Hee yüksek bir sesle
"Mmm... baya iyi yapıyorsun, bulaşık yıkarken aynı kıza benziyorsun, keşke dünyaya kız olarak gelseydin" dedi. Bende kaşlarımı çatıp ona tip tip bakmaya başladığımda ( gerçi Kwang Hee doğru söylüyor, offff) Kwang Hee "Kızdın mı? Yaa şaka yapıyorum kızma, ama... neyse, sen işini çabuk bitir de gidelim uykum geldi. Yarın erken kalkacağız, eğer bizim sınıfa gelirsen sana okulu gezdiririm ya da aynı sınıfta olmasak da sana okulu gezdiririm dedi. (sanırım ben bu çocuğu hiç anlayamayacağım, bir öyle , bir böyle davranıyor. Bunu anlamak biraz zamanımı alacak). Ben de ne diyeyim ki, kafamı sallayıp "hı hı...tamam" dedim. Ve odaya gitmek için yola koyulduk...
Tam odanın bulunduğu koridora gelmiştik ki bir ayak sesi geldi. Sonra birinin "Ooofff!! bu serseriler de bir zamanında uyusalar olmaz sanki!" dediğini duydum. Bu ses Kim Soo Ro öğretmenin sesiydi. Kwang Hee de sesi duydu ve hızlı bir şekilde beni kendine doğru çekti ve karanlık bir köşeye saklandık. Kim Soo Ro öğretmen, gelip önümüzden geçti ve hala kendi kendine mırıldanıyordu.
Kim Soo Ro öğretmen, başka bir yatakhane bölümüne geçtikten sonra biz de saklandığımız yerden çıktık. Kwang Hee!yle az kalsın yakalanıyorduk. Bu arada Kwang Hee, beni kendine doğru çektiği sırada kafamız tokuştu ve çok da acıdı. "O sert kafan az kalsın kafamı kıracaktı! Biraz daha dikkatli olmalıydın." dedi. Ve Beni dinlemeden odaya gitti. (Ne gıcık biri, sanki bir onun kafası tek acıdı. Zaten onun suçuydu en azından çekmeden önce uyarması lazımdı!) Ben de kızgın ve canı acımış bir şekilde arkasından odaya gittim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İDDİA TUTKUSU
Подростковая литератураBir iddia yüzünden erkekler okuluna düşen bir kızın hikayesini okumak ister misiniz?