Bölüm 10 UYKU

72 27 1
                                    

Karanlık, sonsuz bir karanlıkta yürüyordu. Sessizlikle çevrilmişti etrafı. Bir ışık bir ses arıyordu. Endişe ve korku içindeydi. Nefes alışverişleri düzensizleşmiş, kalp atışları ritmini kaybetmişti. Nereye gideceğini bilemez şekilde karanlığa hapsolmuştu. Bir ses duydu uzaklardan, ayak sesine benziyordu. 

'' Heyyyy kim var orada?''

Cevap gelmemişti. Koşmaya başladı sesin geldiği yöne doğru. Koştukça sese yaklaşıyor fakat bir türlü ulaşamıyordu. Koşmaya devam etti. Koştukça karanlığın ortasında ince bir ışık huzmesi görmeye başlamıştı. Bir ara durarak nefes aldı ve etrafına baktı.

'' Neredeyim ben Tanrım?''

Dinlendikten sonra ışığa doğru koşmaya devam etti. Yaklaştığını fark etmişti. Adımları artık daha yavaştı. Yaklaştıkça ışık büyüyor karanlık azalıyordu. Yüzüne damlayan ıslaklıkla birden irkildi. Durdu ve elini yüzüne götürdü. Yüzündeki ıslaklığı sildi fakat ıslaklığın ne olduğunu karanlıkta göremiyordu. Yürümeye devam etti ışığa doğru ve bir iki damla daha düştü yüzüne. İki eliyle yüzünü tekrar sildikten sonra ışığa iyice yaklaştığını fark etti. Işığa yaklaştıkça yüzüne düşen damlalar çoğalıyordu. Sonunda ışığa varmıştı. Ellerine baktığında ellerinde kan olduğunu gördü. Üstüne baktı, üstünde de kan damlaları vardı ve damlalar hala düşmeye devam ediyordu. 

'' Tanrı aşkına bu da neyin nesi?''

Kan damlalarının nereden geldiğini anlamlandırmaya çalışırken birden ışığın ortasındaki şeye gözü takıldı. Yavaş adımlarla yaklaşırken, kan yağmuru hızlanmaya başlamıştı. Işığa yaklaştıkça parlaklık artıyor fakat görüş açısı daralıyordu. Işık demetinin ortasına yaklaştı ve gördüğü şeyle dehşete düştü. 

'' Hayır, hayırrrrr!!!!!''

Marin'nin vücudu geyik boynuzuna geçirilmişti ve etrafı kandan bir gölle çevriliydi. Marin kafasını çevirerek Liam'a baktı:

'' Kurtar beni Liam.'' dedi soğuk ve kısık bir sesle. 

'' Marin sen misin gerçekten.''

'' Benim Liam yaklaş hadi.''

Liam dehşete düşmüş bir şekilde kan gölüyle çevrilmiş geyik boynuzuna yaklaşırken birden geyiğin ağzından solucanlar ve kurtlar çıkmaya başladı. Kulaklarından ise siyah sinekler çıkıyordu. Sinekler Liam'ın üzerine konuyordu. Liam sinekleri eliyle vurarak öldürüyor ve ölen  sineklerden  akan kanlar üzerine yapışıyordu. 

'' Liam kurtar beni.''

Liam sinekleri savuşturmaya çalışırken, bacaklarından yukarıya doğru bir şeylerin tırmandığını fark etti. Solucan ve kurtlar üzerine tırmanıyordu. Bacaklarını sallayarak ve elleriyle çırparak onlardan da kurtulmaya çalıştı fakat o kurtuldukça daha fazlası geliyordu. 

'' Liam!!''

Duyduğu sesle tekrar Marin'e baktı fakat bu kez onu tanıyamadı. Başka biri olmuştu. Matlaşmış gözleri ve ölümün soğukluğuyla beyazlaşmış, morarmış bedeniyle başka biriydi bu.

'' Sende kimsin! Marin nerede?''

'' Liam!''

Liam adını duymasıyla arkasına döndü. Karşısında bembeyaz gözleri ve çürümüş yüzüyle Marin'i gördü.

'' Marin!! Marinnn!''

Hemşire Liam'ı sakinleştirmeye çalışıyordu.

'' Sakin olun bay Brander, sakin olun lütfen.''

Liam birden endişe dolu gözlerle etrafına baktı ve:

'' Neredeyim ben.'' dedi karşısında şaşkın gözlerle kendisine bakan kadına.

'' Hastanedesiniz efendim, karınızın yanında, sanırım kötü bir rüya gördünüz sakin olun lütfen.''

'' Hastanedeyim, ne kadar süredir buradayım peki?''

'' Ben dün sabah kontrole geldiğimde uyuyordunuz efendim ve bu sabah geldiğimde yine uyuyordunuz, yani neredeyse 24 saattir.''

'' 24 saat mi?''

Hemen telefonuna baktı. Otuz beş cevapsız çağrı. Bersi defalarca aramıştı. 

'' Dedektif?''

'' Bersi her şey yolundadır umarım.''

'' Efendim uzun süredir haber alamayınca endişelendim, umarım iyisinizdir.''

'' İyiyim Bersi.''

'' Efendim sorgu için sizi bekliyoruz, yasal gözaltı süresi dolmak üzere.''

'' Ne sorgusu Bersi?''

'' Ormandaki avcılar dedektif, cesedi bulan.''

Bir an gözünde az önce gördüğü rüya canlandı ve yanı başındaki yatakta yatan Marin'e baktı. 

'' Bekleyin Bersi birazdan oradayım.''

'' Anlaşıldı dedektif görüşürüz.''

Telefonu kapattıktan sonra Marin'i alnında öptü. Vazodaki solmuş çiçekleri aldı ve çöpe attı. Odadan çıkmadan önce son kez arkasını dönüp Marin'e baktı:

'' Bir dahaki görüşmemize kadar kendinize iyi bakın bayan Brander.'' dedi  ve odadan çıktı. Hızlı adımlarla, asansörü beklemeden, merdivenlerden aşağı indi. 24 saattir uyuyordu. Uyku onu dinlendirmişti fakat üstü başı rezaletti. Arabasına atladıktan sonra tam gaz eve sürdü. Önce duş alıp üstünü değiştirmeliydi. 



KASAP KUŞU #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin