Bölüm 23 IDONA GÖLÜ

36 20 0
                                    


Yavaş yavaş ölüyorum... Nefes alış verişlerim, bileklerimden yere damlayan kandan daha yavaş. Daha fazla gücüm yok. Tenimi ürperten rüzgar ölümün nefesi mi? Soğuk, çok soğuk, üşüyorum...

..............

İnsan aklı ölümü neden kabullenemiyor? Varlığını kabul ettiğimiz bu olgu, gerçekliğine şahit olduğumuzda neden tüylerimizi ürpertiyor? Derin bir uykudan uyandıktan sonra hatırlayamadığımız bir rüya gibi ölüm. Gördüğümüz, bildiğimiz fakat idrak edemediğimiz bir yüceliği var. Öyleyse yaşadığımız hayat mı gerçek, gerçekliğini kabul edip varlığını idrak etmekte güçlük çektiğimiz ölüm mü? 

..............

Yulene Parkının üzerindeki sis tabakası yüzünden görüş mesafesi bir metreye kadar düşmüştü. Otoparkta bekleyen polis arabalarının kırmızı ve mavi ışıkları sis tabakası içinde belirli belirsiz yanarak kayboluyordu. Polisler parkın etrafına güvenlik şeridi çekerken, parka koşmak ve bisiklet sürmek için gelenleri parktan çıkarıyor, yeni gelenleri ise geri çeviriyordu. Polislerin yüzündeki endişe ve korku, parktaki insanları daha da tedirgin ediyordu. Birçoğu ardı ardı sorular soruyor fakat polisler hiçbirine cevap vermiyordu. Parktaki ölüm sessizliğini polis memurlarının ellerindeki telsizlerden gelen anons ve cızırtılar bozuyordu. Olay yeri inceleme polislerini getiren minibüs parkın girişinde kapının açılması için bekliyordu. Kalf Terje korkmuş bir şekilde bir oraya bir buraya koşuştururken kulübeye giderek park kapısını açan düğmeye bastı. Kapının açılmasıyla minibüs hızlı bir şekilde parkın içine girerek, Yulene Parkını çevreleyen ormanın en derininde yer alan Idona Gölüne doğru yol alarak sislerin arasında kayboldu. Sisleri yararak gelen minibüsü gören Bersi Oddver o esnada görgü tanığıyla konuşuyordu. Adama, kendisini biraz beklemesini söyleyen Bersi kendisine  yaklaşan minibüse doğru ilerledi. Minibüsten inen polislere elleriyle bir şeyler anlatan Bersi'nin gözü sürekli karşısında duran adamın üzerindeydi. Eliyle tekrar ileriyi gösteren Bersi, üzerlerinde beyaz  kıyafet olan polislerle sislerin arasında kayboldu. Saatine bakan adam çevresine  göz gezdiriyor ve endişeli bakışlarla etrafı kolaçan ediyordu. Ayakta durmaktan bacakları ağrımıştı. Cebinden çıkardığı hapı ağzına attı ve damağına yapıştırarak emmeye başladı. Sislerin arasından gelen boğuk sesi duyar duymaz kafasını geriye çevirdi. Ses yaklaştıkça yankılanıyor ve sesin  nereden geldiğini anlayamıyordu. Birkaç kere seslendi fakat onunda sesi boğuk çıkmıştı ve sesini kendinden başka kimse duymamıştı. Gözlerini kısarak gölün kıyısından kendisine doğru yaklaşan karartıya baktı. Bersie tasmasından tuttuğu köpekle adama doğru yaklaşıyordu. 

'' Gel bakalım kızım .'' diye seslendiğinde Bersie'nin ellerinden kurtulan köpek hızlıca adama doğru koştu. 

'' Dedektif Liam birazdan burada olur bay Gris .''

'' Bir an önce gelir umarım çünkü bacaklarım daha fazla ayakta ve soğukta kalmaya dayanacak gibi değil.'' 

'' Endişeniz olmasın, dedektif yolda.''

Gris Leidolf, Lessie'nin kafasını okşarken yorgun ve öfkeli bir biçimde Bersie'ye bakıyordu. 

KASAP KUŞU #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin