Hayatıma Bir Bakınca

40 9 0
                                    

Bu kasabadaki ilk tanışmamı en azından kendi yaşımda ki insanla tanışmamı yapmış olmuştum. Bu kasabaya bir hafta önce gelmeme rağmen arkamda kalan ne ailemi ne de önceden hoşlandığım çocuğu özlüyordum. Tek özlediğim kişi en yakın arkadaşım Jessica'yı  özlüyordum. Ailem beni buraya postaladıktan sonra ve burada kaldığım süre boyunca onunla görüşemezdim çünkü Marry teyzemin evi gerçekten uzaktı. Zaten buraya gelmem ayarlanmış bir hareketti. Jessica'yı benden uzak tutma  planlarıydı. Neden uzak tutmak istedikleri meselesi ise başka bir olaydı.

        Ailem tam bir plan hastasıdır. Herşeyin planlı düzenli olmasını isterlerdi, süprizlerden hiç hoşlanmazlardı o yüzden ailede kimsenin partisi süpriz yapılmazdı. Doğum günü partilerimde herşeyi görür ve yardım ederdim. Bir süre sonra bu düzenden sıkılmıştım,  hayatımı bir düzene göre değilde gidişatına bırakmaya karar verdim. 10 yıl sonrasını planlamak istemiyordum. Tabi bu isyanımı ancak lisede başlatabilmiştim. Jessica'da bana eşlik etmişti. Çok eğlendiğim ama ailem tarafından takdir görmediğim zamanlar yaşamıştım. Annemin dediğine göre en son bardağı taşıran damlayı ise karakolluk olarak yapmıştım.

     Günlerden Cuma olduğu için annemde zar zor izin alarak büyük bir partiye gitmiştik. Uzun süre yalvarmamdan dolayı çeneme dayanamayarak  yollamıştı. Sadece liseli çocuklar yoktu bizden iki üç yaş büyük ama boydan ve akıldan kısa insanlarla doluydu. Ama nedense partinin sonunu getiren olayda benden daha akıĺĺı davranmışlardı. Belkide böyle olayları o kadar çok yaşamışlardı ki o kıt zekalarını kullanmalarına gerek kalmamıştı.

        Jess' le bizden en fazla iki yaş büyük sayılabilecek bir grupla takılulıyorduk ki polis birilerin uyuşturucu kullandığı ihbarını almış. Yanımızda ki~babamın tabiriyle~ serseriler olayı hemen anlamışlar. Siren seslerini duyar duymaz biri çantama uzanmıştı meğerse uyuşturucuyu çantama atmış. Çantamı aradıklarında buldukları şey üzerine ~tabiki~ beni bir süreliğine misafir ettiler. Malesef ailemi aramak durumunda kalmıştım. Bence aramamak daha akıl karıydı ama...

       Benim uyuşturucu kullanmadığımı karakoldaki herkes anlasada ailem buna hiç inanmadı.

   Aslında itiraf etmem gerekirse o olay yaşandıktan sonra Jessica beni bir kez bile aramadı, evime gelmedi ve sormadı. Belkide bunu yapmadığıma o bile inanmadı. Zaten gerçek bir arkadaş olmadığını her zaman biliyordum ama eğlenmek güzeldi arkadaşlık tam anlamıyla olmasa bile. En azından hala güzel bir şeyler hatırlayabiliyordum bu konuda kendimle gurur duyuyordum. 

         Ailem uyuşturucu olayından sonra benimle bir daha konuşmadı. Okul kapanana kadar dışarı çıkma yasağı koydular. İlerki zamanlarda beni başlarından savacaklarını bildiğim için eşyalarımı hazırlamaya bile başlamıştım. Aslında ailemi gururlandıracak ek bir şey yapmasamda B+'dan düşük notum yoktu. Tabi bu ailem için hiçbir zaman yeterli olmadı. Açıkcası grurlanıp gururlanmamaları pekte umrumda değildi. Onlar benim yerime kariyerim geleceğimle ilgilenmek istiyorlardı. Benim bu günü yaşama isteğimi bir türlü anlamıyorlardı. Beni anlamayan insanları ne ve niçin gururlandırmalıydım ki.

          Babam beni severdi çocukken benimle en çok ilgilenen o idi. Babamda bu duruma inanmasada benim gönderilme olayına 'teyzemi sevdiğim için bir ödül Jenifer'dan hoşlanmadığım için bir ceza olduğunu' söyledi. Şu an anlıyorum ki babam beni yanından gönderebilecek kadar sevmişti. Hoş onlar benden kurtuldu bende onlardan kurtuldum.

        Buraya gelmem ailemden kurtulmamı sağlasada burada da beni bekleyen zorluklar var örnek 1:'Jenifer'. Jenifer okulun en havalı kız. Onu bildim bileli her zaman böyleydi. Havalı, ukala, pon pon kız, her zaman en iyisi onun olmalı kuralından çıkmayan bir insandı. Benim buraya gelmeme karşı çıkan tek insan. O kadar çok kızmıştır ki~istediği yapılmadığı için~ annesiyle defalarca kavga ettiğine eminim. Okula başlamayı istemememin tek ve küçük nedeni ~en azından ben küçük olmasını diliyorum~Jenifer belası. Adımı ... çıkarmasın yeter.

         Bu kasabanın iyi yanları ise Marry ve Frank. Onlar hayatıma renk katan en yakın akrabalarım. Frank kreşe gidiyor normalde. Ancak yaz ve eğer teyzem bu yaramazla ilgilenmezse evde kırılmadık yer kalmıyor bu yüzden teyzemin baş edemediği yerde ben devralıyorum. Bazen teyzemin yorulmasına izin vermeden~ Frank'le ilgilenmek istiyordum çünkü onunla ilgilenmek çok zevkli~onu odasında oynatıyordum. Bir de Hanry var. Marry teyzemin eşi. Kendisi denizci olduğu için evde kalamıyordu~en azından genelde ~

      Teyzem 35 yaşlarında genç ve güzelden öte bir kadındı. Bir işi vardı ve bunu annem gilden saklamıştı. Banada kasabanın dışına çıkmasını gerektirecek bir iş olduğunu ama uzun sürmediğini söyledi sadece. Bunu konuşacak vakti bulamadık ki bence konuşacak bir şey yoktu. Marry de ailesine destek olmak istiyordu. Bu harekitine imreniyordum çünkü ailem birbirine destek olmak için çalışmıyorlardı. Onlar kendi özel rahatlıklarını sağlayabilmek için  para kazanıyorlardı. şimdi o yaşadıklarım çok uzakta gözüküyordu.

         Şu sıralar yakında gözüken tek şey gelecek, yeni hayat, yeni arkadaşlar, yeni erkekler~bu konu pek ilgimi çekmesede Kevin denen çocuk saçma sapan zamanlarda aklıma geliyordu~yeni öğretmenler, her şey yeniydi ve bende kendime yeni yepyeni bir sayfa açmaya karar verdim. Bu iyi bir fikir olabilirdi...

Iyi okumalar:):)

My Love Is My WarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin