Son günü yaşamak

411 40 1
                                    

O sabah kalktığımda gördüğüm şeye inanamadım ve hemen Eda'yı uyandırdım. Evet gerçekten de çok heyecanlıydım. Dolabıma yapışmış bi not kağıdı vardı.

''Eda, Eda! Kalksana ya, not geldi not!''

''Ne notu ya, ne diyosun? 5 dakika daha..''

''Bırak şimdi 5 dakikayı kalk diyorum! Hale not bırakmış not!''

Eda hemen yerinden fırladı. Bu kadar kısa sürede kalkması beni şaşırttı.

''Ne! Not mu? Hemen göster çabuk! Hadi!''

Notu Eda'ya uzattım ve sesli okumaya başladı:

''Yarın akşam mezarlığa geliyosun. Dediklerimi yapmış olmanı umarım.''

Eda'nın ağzı açık kalmıştı. Bana dediği her zamanki gibi aynıydı:

''Yanlış yapamayız Eflin. Sakın heyecan yapma. Bunu sen yapacaksın. Ben sadece yardım edeceğim.''

''Sen yapsan olmaz mı?'' şu anda tüm cesurluğumu kaybetmiştim sanırım.

''Bana musallat olmadı Eflin, sana oldu.''

''Hatırlattığın için teşekkür ederim, şimdi çok mutlu (!) hissediyorum''

''Bugün tekrar tekrar planı anlatacağım sana. Çünkü başarısız olursak... biliyorsun..''

''Evet yirmi dördüncü kez söylüyorsun. Artık anlayabiliyorum Eda.''

''Tamam en başından anlatmaya başlıyorum. Bir daha anlatmayacağım çünkü, zamanımız olmayacak'' :

''Hiçbir şey yokmuş gibi mezarlığa gideceğiz. Ben çantamın içine malzemeleri koyacağım. Bir ara onla konuşmam gerektiğini söyleyeceğim. Ben konuşurken sen çantadan orakla halatı çıkarıcaksın. Ben Havas Kitabı'yla onu etkisiz hale getireceğim...''

''Bunu yapabilecek misin? Etkisiz hale gelir mi?''

''Bir kere bölme ve dinle. Yaraması lazım. Ezberledim bile söyleyeceklerimi.''

''...Sonra ben hemen o sözleri söyleyeceğim ve onu musalla taşının üstünde etkisiz hale getireceğim. Tam yatsı ezanı okunurken sen onu bağlayacaksın ve 'Geldiğin yere git.' diyeceksin ve orakla başına vuracaksın.''

Sanki benim için çok kolay bir şeymiş gibi anlatıyordu. Tamam belki babamı öldürmeyi kabul etmemiştim ama şimdi de bir varlığı öldürecektim. Bu kadarı olamazdı. Ama yapmaktan başka çarem de yoktu. Mecbur yapacaktım.

''Elinden geldiği kadar hızlı olmalısın Eflin. Dün akşam her yolu düşündüm. Hale'nin kurtulma olasılığı neredeyse imkansız. Rüzgar bizden yana Eflin, bizden.''

Tam filmlerdeki gibi konuşmuştu. Karnım ağrıyordu. Bu da benim huyumdu işte. Heyecanlanınca, korkunca karnım ağrıyordu. Sanki ağzıma geliyordu.

''Tamam. Yapacağım. Artık Hale'den bıktım. Bunu yapmaktan başka çaremiz yok. Bunu iyice kavradım. Yapacağım.!''

Annemin sesiyle irkildim:

''Hadi kızlar! Kahvaltı hazır.!''

''Eflin unutma. Yarın akşam yatsı ezanı okunmadan çıkmalıyız. Çünkü bunu yatsı ezanında yapmalıyız, biliyorsun değil mi?''

''Evet, annem odama gelmez zaten. Fark etmezler yokluğumuzu.

Hemen aşağı inip sofraya oturduk. Ama ben bir şey yiyemiyordum doğal olarak. Çünkü yarın ya benim ya da Hale'nin sonuydu. İkimizden biri boylayacaktı tahtalı köyü (Hale ikinci kez.).

Kahvaltıyı ettikten sonra yukarı çıktık. Planı ard arda tekrar ettik. Hiçbir sorun yoktu. Aklıma bir fikir gelmişti. Bugün belki son günümüz de olabilirdi.

''Eda, üzgünüm ama bugün belki bizim son günümüzdür. Bence bugün dışarı çıkıp doya doya gezmeliyiz.''

''Eflin. Bugün son günümüz değil.''

''Hayır, bundan emin olamayız Eda! Karşımızdaki şeytan bir kız! Ne yapacağını bilemeyiz. Lütfen, beni kırma.''

Ortama biraz espri katmak için Şebnem Ferah-Sil Baştan'ı söylemeye başlamıştım.

''...Sanki bugün son günmüş gibi, dolu dolu yaşamak istiyorum ben...''

Eda da gülmüştü. Sanırım kabul etmişti. Hemen giyinmeye başladık. Saçlarımızı da yapmıştık. Makyaj desen, filli boya gibi olduk. Evet, haklıydım. Şu son bir aydır yaşadıklarımız gerçekten de moralimizi bozmuştu. Bu yaptığımız gerçekten de çok iyi gelmişti.

Hazırlandıktan sonra dışarı çıktık. İlk baş bir alışveriş merkezine gitmeliydik bence. Aslında çok zengin olmadığımız için biraz harcamalarımıza dikkat etmeliydik. Aman, para kimin umrunda. Gerekirse dener dener sonra beğenmediğimizi söyler çıkardık.

Bir şeyler aldıktan sonra bir kafede oturduk. Çok yakışıklı bir çocukla bakışıyordum. Hatta gülümsüyordum. Çocuğun saçları dalgalıydı. Gözleri ise parlak kahverengi. Sonra çocuk kalkıp yanıma geldi ve bana bir not bıraktı:

''0541....12 48. Whatsapp'tan yaz :* ''

Şansa bak. Öleceğim gün dünya tatlısı biriyle tanışmıştım. Ne şans ama?

Doya doya eğlendikten sonra eve geri döndük. Ve aldıklarımızı tekrar denedik. Daha sonradan o tatlı çocuğun bana verdiği notu aradım ama sanırım düşürmüştüm. Tüm poşetlere, çantama baktım. Hiçbir yerde yoktu. İşte, gerçekten de şanslıydım (!) .

Eda'yla o gece planımızı son kez yaptıktan sonra yattık. Ve bugünün ne kadar güzel olduğu hakkında konuştuk.

''Son günü yaşamak...''

''Gerçekten de karamsarın tekisin!''

****************************************************************************************************

Arkadaşlar bundan sonraki bölüm final bölümü olacaktır. Onu da bugün yazacağım. Hem de hemen yazmaya başlıyorum. Daha önceden hazır olduğu için paylaşmam kısa olacak. Okuduğunuz için gerçekten de teşekkür ederim. Son bölümün bitişi hoşunuza gidecek mi çok merak ediyorum doğrusu. Yorumlarınızı hiç eksik etmeyin :)))

*****************************************************************************************************

Mezarlık BuluşmalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin