Kırmızı Yeni Dünya

44 3 0
                                    


iki gün önce :

Kuduz bir köpek gibiyim.

 Hayır daha da fazlasıyım.

Kudurdum ve salyalar saçarak koşuyorum. 

Kaslarım yırtılıncaya, kemiklerim kırılıncaya kadar koştum ve koşmaya  devam ediyorum.

Ayaklarım sanki beni kovalayan ürkütücü ilkel dönem Mars efsaneleri kadarmış gibi koşuyorum.

Koşuyorum,

Kaçıyorum.

Sanki kendi ayaklarımdan kaçıyorum yada ruhumdan yada aslında geçmişimin hayaletlerinden.

Ama aslında kaçmıyor kovalıyorum. 

Hayır aslında arıyorum.

Onu arıyorum, onun başına bir şey gelirse hayatın benim için ne olacağını bildiğim için gerçekten delirmiş bir kaçık oldum onu arıyorum. Onu pek çok nedenden dolayı sağ salim bulmalıyım. O benim kızlarımdan sonra en kıymetli şeyim.

O benim çok değerli bir şeyim.

Elim kaşınıyor, nedense bana hep böyle oluyor. Herkesin derisinin altına şırınga edilen mikro haberleşme çipi titreyerek vücutlarına dalga, dalga yayılırken benimki nedense elimin üstünü kaşındırıyor.

Telsizi açtım olmasını istediğim "O" kişinin sesini duymayacağımı biliyordum.

Bir sürü küfür ve hakaretten sonra en sonunda amirim olan şahıs dile gelerek anlamlı cümleler kurmaya başlamıştı :

"Onu hala bulamadın değil mi, eski olimpiyat şampiyonunu elinden kaçırdın değil mi, gözünün önünden kaçırdığın yetmiyormuş gibi üstelik"

Evet onu bulabilmek adına. onu kaçıranları arıyordum. Ama keşke onların arasında eski Dünya ve Olimpiyat şampiyonu yeni nesil Ritmik cimnastikçi Elona Yarofewa olmasaydı.

Keşke onu daha önceden kurtarıp şimdi sadece onu kaçırmaya yeltenenlerin peşinde koşan kuduz itin teki olsaydım. Ama gerçek olmasını istediğim gibi değildi. Bu kızıl gezegende ve diğerlerinde hiç birimizin gerçeği olmasını istediğimiz gibi değildi.

Önce Dünyadaki sonra da Ay'da ki  kör şiddetten kaçarak Mars'ta mülk edinenlerin yada fukaralıklarını kanıtlayarak iş bulanların acı gerçeği belki hepimizinkinden de kötü ve hayal kırıklıklarıyla doluydu.

Hayır aslında benimkilerden kötü değillerdi.

Çünkü şu an bu kırmızı yeni dünyada benden başka hiç kimse umutsuzca "imdat sinyalini" beklemiyordu. 

Buna karşın onların acı gerçeğinde de umutsuzca kaçtıkları kör terör ve şiddetten burada da nasibini almaya yatkın bir hal vardı.

Dedikoduların en derininde "Marsın boşaltılması" projesi vardı.

Bu ne biçim bir işti !

Ne olmuştu da aradan geçen bunca zamandan aniden onu kaçırmaya karar vermişlerdi. Gizli kimliğim mi deşifre edilmişti ve onu bana veya bize karşı koz olarak mı kullanacaklardı ? Yoksa birileri düğmeye basmış ve Marsın ivedilikle boşaltılmaya başlanmasını mı emretmişti. Peki onun kaçırılmasının bununla ne alakası vardı. yada olabilir miydi ?

"Önce Ay boşaltılmıştı şimdi de sıra Mars'a gelmiş olabilirdi Malum dünya gezegeni zaten yıllardır ellerindeydi. Ve en önemlisi ise Mars'ta boşaltılırsa bunca yığınlar nereye gideceklerdi. Belki de hepsini titan yakınlarında kitleler halinde hava kilitlerinden sonsuz boşluğa postalarlardı"

Eğer ayrıca onu bana karşı değil de bize karşı koz olarak kullanılacaksa bilmeliydim Yarofewa'yı hangi bize karşı koz olarak kullanmayı planlıyorlardı.

O kadar çok iç içe  geçmiş "biz" ve "onlar" durumu vardı ki bazen "biz" ve "onlar" durumlarının birbirine dolanarak açılmaz bir kör düğüm haline geldiğine bilmem kaç kere şahit olmuştum ve hatta ara ara kendimi de o kör düğüm yumağında bulduğum günler de olmuştu. 

Umarım bugün o günlerden biri değildi.

Peki ya nasıl becermişlerdi de onu gözümün önünden çekip alabilmişlerdi. O benim çok yakın korumamda değil miydi. 

Neden hep böyle oluyordu, neden hep koruyup gözettiğimi sandığım insanları aslında feda etmiş oluyordum. Nasıl becerebiliyor ve kendimle birlikte tüm sevdiklerimi de feda etmeyi başarabiliyordum. Neden sonunda yalnız başına kalan hep ben oluyordum?

Yada çok gizli aşkımın kaçırılması Mars gezegeni sakinlerine "Hadi buradan da yaylanın bakalım" anlamına mı geliyordu.

Gelebilir miydi ?

Şartları göz önüne alacak olursam gelebilirdi.

Öte yandan bu kırmızı yeni dünyada Ay'a oranla çok daha büyük bir gizem vardı sanki. 

Kızıl gezegenin kırmızı,kıraç; çoktan ölmüş ve çürümüş topraklarının derinliklerinde gerçekten de büyük ve siyah bir sırrı barındırıyor olabilir miydi. Ve eğer öyleyse bu şimdiye dek Mars gezegeniyle ilgili yapılan tüm sözde bilimsel araştırmaların çöpe atılması demek olmuyor muydu. 

Belki de yalanlar gerçeği gölgelemek adına kullanılmışlardı. Yada belki de Mars gerçekten de işe yaramaz bir kayalıktan ötesi değildi ve dedikodular bilinçli olarak yayılmıştı"

Amirim orta sesi orta kulağımda konuşmaya devam ediyordu.

Onu dinliyor muydum yada dinliyormuş gibi mi yapıyordum aslında bilmiyorum. Belki her ikisi yada hiçbiri.

"Ona bir şey olursa ve biz aslında nelerin döndüğünü öğrenemezsek, işte o zaman her şey için çok geç olabilir. Hepsini elimizden kaçırırız. Onları elimizden kaçırırsak pek çok şeye sıfırdan başlarız. İşte tamda bu yüzden onları bulmalı ve artık gerekli imha işlemlerini yapmalıyız."

Amirim son sözlerini söylemişti.

Ben ise henüz konuşmaya başlamamıştım.






Linç Günleri (Bir Mars Polisiyesi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin