Resmi amirim olan Petra Paiseva kolay kolay peşimi bırakmayacak gibi duruyordu. Çünkü son konuşmamızdan sadece üç dakika sonra aradı ve benimle ofisi dışında gayri resmi bir görüşme talebinin olduğunu söyledi.
Dediğine göre konuştuklarımız sadece aramızda kalacak ve şartlar ne olursa olsun ileride bir gün birbirimize karşı koz olarak kullanılmayacaktı.
Eğlence Diyarı "Biz Marslıların en zeki azılıları için tasarlanmış en derinde saklı düşselliklerimizin bir çırpıda yüzümüze vurulduğu yer"
Böyle diyordu bir zamanlar kırmızı gezegenin en popüler şairi.
Ve kimse pek anlamamıştı ne demek istediğini, 6 Numaralı kapsülü neden bu kadar sevdiğini,hangi tür insanlar bu aşağılık kapsülü severdi, daha kötüsü bu kadar gönülden bağlanırdı.
Ama onca karşıt görüşe ve benimde bunların pek çoğuna bizzat katılmama rağmen Eğlence Diyarı kabile mensupları için her türlü ihtiyacı karşılayacak mükemmel bir kapsüldü, burayı sevmiyordum ama öyleydi. Görev yerimde başka hiçbir yerde düşünülmeyen ayrıntılar en ince detaylar dahi atlanmaksızın müşterilerin hizmetine sunuluyordu. Belki o yüzden Eğlence Diyarının ziyaretçileri normal müşteri tanımında değildi. Belki ben her ne kadar sevmediğimi söylesem de beni Marsa bağlayan tek yer burasıydı.
Eğlence Diyarının B ve A adasının tam ortasında küçük bir alan vardı. Ziyaretçiler buraya dinleme alanı adını vermişlerdi,yani kafa dinlemek zihnini sıfırlayarak yeniden şekillenmeye ihtiyaç duyanların bir süreliğine soluklanacağı ihtiyaç sahası.
Dinlenme alanı tıpkı Paris'in terör ve münasebetsiz patlamalar yüzünden artık rağbet görmeyen yol üstü cafeleri gibi dizayn edilmişti. Küçük barlar ve kahve dükkanları,dükkanların plastik ama bir o kadar da gerçeksi çiçeklerle süslenmiş minik servis bahçeleri vardı. Bubahçelerde ki masalarda şık giyimli garsonlar müşterilere klasik müzik eşliğinde servis yapıyorlardı. Petra benimle dinlenme alanında buluşmak istediğini söylemişti. Belli ki söyleyeceklerini sakin bir ortamda,kışkırtıcı olmayan gerçek notalar arasında söylemek istiyordu.Belki Petra'da Elona gibi dijital müziği değil de gerçek müziği seviyordu.Belki Petra'da tıpkı Elona gibi gerçek müziğin yaydığı tınıların dijital müzikten daha kışkırtıcı olabileceğini savunuyordu.Ama Eğlence Diyarında ki kulüplerin tek eksiği klasik müzik yoksunluğu değildi. Klasik müzik ve kültürü de tabi ki en ince ayrıntılarına kadar düşünülmüştü.
Evet kim ne derse desin 6 numaralı kapsülü sevmiyordum ama her şeye rağmen Eğlence Diyarı mükemmel ötesi bir yerdi.
Bir kaç deste dahi beynin tasarladığı ve sürekli geliştirdiği bir Mars harikasıydı,aslında tam olarak tasarlanmış bir yer bile değildi.Orada normal hayatta sıradan ve anlamsız gözüken her şey sıra dışılığa bürünerek derin anlamlar kazanırdı.Burası zevkçilik diyarıydı ve aslında hayatta her şey zevkti.
Her şey pekala zevk unsuru olarak tanımlanabilirdi.
Hem de her şey.
Petra'nın beklediği cafenin servis bahçesinde Beethoven çalıyordu.
Beethoven'ı,Mozart'ı,Tchalkovski'yi severdim onları eskiden tanımazdım ama. Elona bana onları tanıtmış ve sevdirmişti.
Sevgili Yarofewa mükemmel bir kadındı,haketmediğim kadar mükemmel, ayrıca zarif ve güzeldi de.
Çok güzeldi.
Ama daha çok zarif ve asildi. Bir kuğu kadar zarifti.
Onu düşünüyordum, onu düşündüğüm de benim için zaman akmıyor, kalbimde aslında atmıyordu. Onu düşünmek başlı başına ayrı bir zaman dilimi veya ayrı bir boyut gibiydi.
Sonra ve aniden :
Bir anda damarlarımdaki kanım alev,alev akmaya başladı.
Yeni dalga saldırılardı bunlar..
İkinci dalga saldırıları hissetmeye başlamıştım
Üstat notalarıyla delirtiyordu..
Üşüyordum..Delik deşik oluyordum..Evrende kayıptım.. Elektro manyetik dalgalar sarmıştı evreni.
Yeni bir tür belirsizlik sarmıştı sanki kainatı.Sanki içinde bulunduğum tüm yaşam formları belirsiz bir güzergahta bilinen yada beklenen sona doğru kayıyordu.
Dalga,dalga gelen New Wawee roinin etkisi yine kanımda aktif hale gelmişti..
Bu beni öldürüyordu ama güldürümüyordu da.
Belki benim çağımda gülmek aslında ölmek demekti.
Oradaydı, oturuyor kahvesini yudumluyordu. En fazla 10 metre mesafe vardı aramızda, beni görmemişti henüz. Ben onu görmüştüm ama aramızda ki mesafe kapatılamaz gibi duruyordu. O masaya ulaşacak takatim kalmamıştı. Sanki tüm yaşamsal enerjim vücudumdan vakumla çekilip yol kenarına fırlatılmıştı.
Bu beni öldürüyordu biliyorum..
New Wave eroin beni tüketiyordu ama kızlarımdan ve sevgili gezegenimden uzak bu yerde ancak onun sayesinde ayakta kalabiliyordum. New Wave Eroin pek çoklarının hayatını söndürürdü ama bana umut ve dayanma gücüv eriyordu.
Ayrıca New wave eroin'nin atası geçen yüzyılda terör laboratuarlarında icat edilmemiş olsaydı ve bende onun sahte dünyasının derinliklerinde her şeyi geride bırakarak kendimi yenilemeyi bilmiyor olsaydım o zaman görevimle yani sevgili taçsız kraliçemle tanışamayacaktım.
Onunla New wave eroin sayesinde tanışmıştım. Yarefowayı geçen yıl bu günlerd etakip ederken yolunun İğneciye çıktığını görmüştüm.
Hayret benim yolumda İğneciye çıkıyordu çoğu zamanlar.
Yollarımız ve kaderlerimiz kesişmişti.
Ve iğneci,
o uyuşturucu imalatının dahisiydi.
Nasıl beceriyordu bilinmez ama hiç kimse onun karışını ayrıştıramıyor ve aynısını imal edemiyordu.
Fakat ne yazık ki o'da buralarda, yani gölgelerde sürünmek zorundaydı.
Ama bu apayrı bir hikayeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Linç Günleri (Bir Mars Polisiyesi)
Science FictionLİNÇ GÜNLERİ...!! Ruhumuzun uzun susuzluğu, bir yıllık kuraklığımız.. Linç Günleri... BAŞLIYOR !!!