Ve nihayetinde amirimle aramızda geçen tek yönlü telsiz konuşması bitmişti. Her zaman olduğu gibi yine nahoş bir diyalog geçmişti aramızda.
Şimdi konuşma sırası bana gelmişti.
Ama öte yandan ben daha çok çenemle değil de geri tepmesiz tam otomatik güdümlü organik tabancamla konuşurdum.
Benim tabancam bizim gibiler için tasarlanmış çok özel bir imalattı. Bedenimin bir parçası gibi gözüktüğü için hiçbir tarayıcı da yada ayrıştırıcıda görüntülenemezdi. Onu izinli olduğum günlerde bile dilediğim yere sokabilirdim. O benim metresim gibi bir şeyimdi.
Ve kızlarım. Tüm materyal dünyalarda ki en kıymetli varlıklarım. İki aşkım ve onlardan sonra "O" Elona.
Ve o elimden kayıp düştü; düşmeye de devam ediyor.
Ya onu güney Marsın dipsiz vadilerinin dibine vurmadan önce yakalayacaktım yada ikimiz beraber yere çakılacaktık. Eğer onu kaçıranları elime geçirirsem ve yaptıklarının cezasını benim vermem istenirse onlara 5 günlük su ve gıda aşısı yapar ve 7 günlük hava tüpüyle olarak uzay yürüyüşüne çıkarırdım. Yanisi kısaca boşluğuna salardım.
Ama aslında kimseye kızmamalıyım. Sevdiğim yada sevdiğimi sandığım kadın bu pis oyunun içindeydi ne zamandır ve benim artık onu oyundan çıkartma zamanım çoktan gelip geçmişti. Yarofewa'yı seviyorsam ona bulaştığı bu kirli oyunu tüm çıplaklığıyla göstermeliydim. Bazen birisine onu sevdiğini söylemek çok fazla anlamlar taşımazdı, bazen sevgini sözlerinle değil de eylemlerinle göstermen gerekirdi. Ve kısa bir zaman öncesi tam da işte öyle bir zamandı.
Aslında çağımız böyle bir çağdı.
Verilen ya da sarf edilen sözlerin önemsiz olduğu, önemli olanın yapılan eylemlerin olduğu pis ve kirli bir çağ. Milyonlarca yılın en kirletilmiş çağını yaşıyorduk. Bazen bu çağa doğduğuma lanet ediyordum, bazen Nazilerin gazlarıyla ölen insanların ve o gaz odalarında ölenlerin torunlarının öldürdüğü masum küçük çocukların bizlerden daha şanslı olduğunu düşünüyordum. Çünkü ne olursa olsun onlar bir seferde ölmüşlerdi. Ne kadar zor olsa da ölümleri yine de tek seferde ölmüşlerdi. Oysa bizlerin ki ruhani bir ölümdü.
Bizim bedenlerimiz değil ruhlarımız öldü !
Üç gün önce birkaç dakika öncesi :
6 Numaralı kapsülün içi şimdilik her zamanki kadar doluydu ama yaklaşık üç gün sonra ilk yerleşim döneminde kimler tarafından ve nasıl başlatıldığı bilinmeyen ama uzun süreden beridir bir avuç yetenekli beynin sürekli geliştirdiği "Linç Günleri" etkinlikleri başladığında buraya ait tüm kayıp ruhlar kendini arındırıyor olacaklardı. Tüm hayal kırıklıklarını bir kenara itip kendilerini yeniden dizayn ediyor olacaklardı ve tüm Marslılar eşit olacaktı. Linç Günlerinde kapıda kimlik taraması olmayacak ve herkes eşit, aynı sınıftan olacaktı. 24 saat boyunca buraya gelen herkes sadece insan olacaktı. Tüm sıfatlar girişteki vestiyere asılacaktı.
Tıpkı fetiş lokantası gibi !
Diğer günlerde de Eğlence Diyarındaki tüm ziyaretçiler başka kapsüllere oranla aynı kabileye aitti ama yine de aralarında sınıfsal farklılıklar vardı. İnsanoğlunun aç gözlü doğası her ne kadar aynı kaynaktan besleniyor olsalar da diğer insanlara sınıfsal üstünlük kurmayı severdi. İnsan kendini başka insanlardan üstün hissetmek için yaratılmıştı sanki. Yada yaratıldıktan hemen sonra ilk yozlaşma devrimlerini bu yönde yapmışlardı.
6 Numaralı kapsülün haklı ününü duyan meraklı ziyaretçilerin ilk ziyaretinden hemen önce bu müthiş mabedin heybetli bir yer olduğunu sandıkları ama gelip Eğlence Diyarını gördüklerinde Dünyada ki antik Troya kenti gibi üst üste yığılmış kulüplerle karşılaştıklarında hayal kırıklığına uğradıkları görev alanımın dar sokakları arasında ve üstüne üstlük kalitesi her geçen gün daha da düşen yapay havayı soluyarak üzerinde çalıştığım araştırmama devam ediyordum.
Yarofewa görebileceğim bir yerdeymiş gibi duruyordu. Biliyordum ki o Mars gezegeninin kuzey yarım küresinde Hellas havzasına inşa edilmiş yerleşim birimi kapsüllerinden biri olan 6 Numaralı kapsülde Eğlence Diyarı adıyla bilinen kapsülün içindeki B adası A-Blok4 Numarada ki "Kusursuz Düş Gezginleri" kulübünün içinde "Snuffy Ritmik Show" isimli gösteri ekibiyle birlikte Linç Günlerine özel şovunun son provalarını yapıyordu.
Bu gösteri oldukça kanlı ve ızdırablı bir şov olarak tasarlanmıştı. Snuffy Ritmik Show'un performans sanatçıları tarafsız gözle bile bakıldığında çok yetenekliydiler ve her geçen yıl daha da ustalaşıyorlardı ve her geçen yıl Marslıların hayal gücü limitlerini hep bir üst seviyeye çekiyorlardı.
Onun orada, içeride ve şimdilik güven içinde olduğunu sanıyordum. Bir yıl aradan sonra yeniden Marsta gösteri yaparak büyük paralar kazanacağı için heyecanlı olduğunu umuyordum. Tüm yıl boyunca içinde tuttuğu zevksel hayvanı serbest bırakacağı için özgürleşmeye başladığını sanıyordum. İçinde olduğu belaya rağmen yine de mutlu olduğunu ve gülümsediğini düşünüyordum. Bende damarlarımda uçuşan sıvılaştırılmış new wave tozların eşliğinde onunla birlikte gülümsüyordum.
O güldüğünde bende gülüyordum. Gülümsediğini sandığım anlarda da gülüyordum.
O güven içindeydi.
Nasılsa olası bir tehlike durumunda bana "imdat" sinyali yollayabilirdi.
Bu sadece ikimizin arasında ki bir sırdı. Ve onunla benim aramda daha pek çok sır vardı.
En büyük sırrımız ise aşkımızdı yada ilişkimiz... Yada adı her neyse.
Biliyordum hatta emindim o güven içindeydi..
Ama değildi...!!
Üç gün önce o an :
Elim kaşındı :
Gayri resmi amirim olan Hikmet El-Caferi'nin sesi kulaklarımda yankılandı :
"Seni sersem kadın orada değil. Uzaktan gözetiminde olan Elona Yarofewa sanırım yepyeni birileriyle birlikte hangar bölgesinden çıktı yada zor kullanılarak çıkartıldı. Bunu ben dünyadan gördüm sen kapsülün içinden göremedin. Kapsülleri birbirine bağlayan tüp geçitte raylar üzerinde ilerliyorlar. Onu bul eski cimnastik şampiyonunu bul ve sağ salim geri getir. O bizim katalizörümüz.
Ama İmdat sinyalini duyamıyordum..!!!
Neden yardım istemiyordu ?
Bu yepyeni birileri yepyeni teröristler miydi ?
Yarofewa'mı teröristler kaçırmışsa eğer peki neden bana "imdat sinyali" göndermiyordu. Kimler sinyal gönderemezdi. Olasılıkların en kötüsünü aklıma getiriyor sonra da aklımdan ve ruhumdan siliyordum.
Ve El caferi'nin bahsettiği yepyeni birileri, bildiğimiz heriflerin ta kendileri miydi. Yani uyku modundan çıkmış ve gelen emirler doğrultusunda akif hale gelmiş, yani varlıklarını bildiklerimiz olanlar mıydı.
Yoksa gerçekten de başka birileri miydi.
Bunu gayri resmi amirim Dünyadan göremediyse ben Marstan nasıl görebilecektim ki.
Marsa postalanmış olmam buradan dönen her boku bileceğim anlamına gelmezdi ki. Mars insanı kör ederdi ve Eğlence diyarı da sağır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Linç Günleri (Bir Mars Polisiyesi)
Ficțiune științifico-fantasticăLİNÇ GÜNLERİ...!! Ruhumuzun uzun susuzluğu, bir yıllık kuraklığımız.. Linç Günleri... BAŞLIYOR !!!