Hayali Mars Petrolü

4 0 0
                                    

Tekrar Eğlence diyarındaydım.

5.Cadde üzerinde kalabalığın arasında yürüyordum. Kulüplerin dış cephelerinde yanıp sönen renkli ışıklar kapsül içindeki sokaklarda merkezi müziğin çaldığını gösteriyordu.

Müziği duymuyordum bile. Düşüncelere dalmış olmalıydım. 

Biraz daha yürüdüm müziği artık duyuyordum fakat bu seferde bana bir anlam ifade etmiyordu.

Şurası kesindi ki bana tuzak kurulmuştu ama kim ve neden kurmuştu.

Acaba Daniel O'brain tuzağı kendisi mi kurmuştu,aracımı olmuştu veya kullanılmış mıydı ?

Bu saydıklarımdan birisi de olabilirdi hepsi de.

Yahut hiç birisi.

Sadece bir sefere mahsus doğru tahmini yapmaya çalışmayacaktım, bu seferlik emin olacak ve öyle harekete geçecektim. 

Aslını itiraf etmek gerekirse şu an rayların üstünde parça,parça yatan Patagonyalı  Oliver'ın telsiz kulaklığından duyduğum periyodik anlamsız kelimeler zinciri anti terörist polislerin kullandığı emir kodu olmasaydı hemen gider ve O'brain denen başkan bozuntusunun yakasına yapışırdım ama durum çok ciddiydi.

Yani ciddiden de öte vahimdi. 

Bir şekilde Dünya yada Mars bilmiyorum anti terör birimleri bu işe bulaşmıştı. Daniel O'brain ve onun kiralık serserileri ise bu kodun manasını asla bilemezlerdi.

İtiraf etmekte zorlanıyorum ama bana kurulan bu kumpasta çok yönlü bir koalisyon vardı sanki.

Bu emir kodu ya verilen emri yerine getirmek demekti yada aniden beyin kanamasından ölmek.

 Emir kodu genelde güvenilmez kişilere yada tetikçilere uygulanırdı zaten aslında genelde biz kullanmazdık, bunu genelde iş bitirici çevreler kiralıklarına uygulardı.

Emir Kodu yüklenen bir kişi hedefteki kişiyi belli bir sürenin sonunda öldüremezse otomatik olarak beyin kanamasından giderdi. 

Bu oldukça karışık ve yüksek askeri teknolojiyle üretilmiş bir teknolojiydi.

Sanırım tüm karışıklığın arasında birde gizliden gizliye bir iç savaş vardı.

"Umarım bir iç  çatışma içinde kalmam"

"Umarım Dünya ve Mars Anti Terörist polislerin kendi aralarında ki iç savaşın tam merkezinde duran salak ben olmam"

Aslında çok karmaşık gibi gözüken bu durumlar hiçte karmaşık değildi. Uzun zamandır süre gelen bu savaş modern zamanların en başından beri var olan güç ve güç dengeleri arasındaki savaştı. 

Var olan gücü ele geçirmek için yürütülen bir savaş ama bunu kimse açıkça tüm delilleriyle ispat ederek ortaya koyamazdı. 

Odaklar tek bir şeyi isterdi : gücü 

O güç bazen bir kara parçası demekti bazen güneş sistemindeki uydulardan birisinde bulunan bir tür maden yada şimdi olduğu gibi petrol. 

Marsta petrol bulunmuş olmasaydı petrol savaşları artık tarih kitaplarında kalmıştı.

Gerçekte Mars çoktan ölmüş bir gezegendi ve normal şartlar altında derinliklerinde yatan petrolünde çoktan taşlamış kullanılamaz halde olması gerekirdi. Ama belliydi ki o yekpare halinde ki devasa kayaları eritmenin ve tekrar o derinlikleri petrol okyanusları halime getirmenin bir yolu vardı.

Öte yandan Marsta gerçekten de  petrol var mıydı ?

Bu soru da bir an evvel yanıtlanması gereken sorular listesinin içindeydi. Hatta en başında. 

Dedikoduların iyice ayyuka çıkması Mars ve henüz varlığı ispat edilememiş petrol üüzerine kurulan çeşitli komplo teorilerinin iyice tavan yapmasından sonra konuya vakıf yada Marsla bir biçimde ilişkilendirilmiş ağızlar hep birden gezegeninin derinliklerinde petrol olduğu iddialarını kabul etmiyor tüm bunların sosyalistlerle anarşistlerin hayal ürünü aldatmacaları olduklarını söylüyorlardı.

Ama hepsi o kadar birbirine benzer şekilde birbirleriyle çelişmeyen açıklamalar yapıyorlardı ki bu sözlerin aslında tek bir ağızdan çıkmış hedef saptırma politikası olduğu apaçık ortadaydı.

Bunu bir çocuk bile anlardı ama Terör çağını yaşayan korku içinde ki yetişkinler bu apaçık gerçekleri görebilmenin çok uzağındaydılar. 

Sanki terör ve çok yünlü çıkar savaşları çağında günümüz insanın beynini kapatarak düşünme ve sorgulama yetisini kaybettirecek bir gaz sıkılmıştı atmosferlere yada havalandırma borularına.

Benim fikrim ise; 

Tüm saygın kurumlar Marsta petrol falan olmadığını,bunların deli saçması hayaller olduğunu söylüyorlardı.

Öyleyse Marsta petrol gerçekten de vardı..

Elim kaşındı.

Gayri resmi Amirim El Caferi'nin sesini duyuyordum. 

Birileriyle konuşuyordu bağlantının kurulduğunu anlayınca bana seslendi :

"Senin şu Simon Yorke'u araştırdım ve çok ilginç ayrıntılarla karşılaştım"

-Evet seni dinliyorum..

"Vatandaşlık kayıtlarında ve Ticaret kayıtlarında adamımız gayet temiz görünüyordu.

Ama Ticaret kayıtlarında ki Clear-OX ana dosyasının altında ki Yorke dosyalarını karıştırdığımda bazı güvenlik şifreli kayıtlara ulaştım.

O zaman anladım ki bu dosyalarda bazı detaylar vardı.Yoksa neden zaten güvenlik şifresi olan dosyalara bütününde ki küçücük bir alt dosyaya güvenlik programı eklesinler  ki"

Merak içindeydim ama bir o kadar da kayıtsızdım her şeye; olanlara.

Çevrem istemediğim asla bir arada olmayı istemeyeceğim insanlarla doluydu. Onların varlıklarını hissetmek bile midemi bulandırıyordu.

Ayrıca resmen bir tür akıl hastanesine atanmıştım. Hayır daha doğrusu lanetli bir tımarhanenin en nezih yerine atanmıştım. 

Belki de 6 numaralı kapsül benim burada ki tek yaşam alanım; tek esin kaynağımdı. Ama çok küçüktü.

Bu sıkışmışlık hissi beni bunaltıyor; sevdiklerimi benden uzaklaştırıyordu. Öte yandan O'nun beni sevdiğinine de inanmıyordum, neden sevecekti ki ayrıca. 

Ben bile kendimden nefret ederken.






Linç Günleri (Bir Mars Polisiyesi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin