Gece boyunca Natsu beni hiç aramamıştı ve bende aramamıştım. Jubi onunla ilgilenmemi istiyordu.
Juviayı uyutup oturma odasına geçtim. Telefonu alıp Natsuya mesaj attım.
"Natsu, canım sıkılıyor." yazdım ama son görülme tarihi resmen bir yıl önceydi. Whatsapı falan mı silmişti bu... Neden hiç sormadım ki?
Oflayarak telefonun rehberine girip Natsuyu aradım. Üçüncü çalışta açıldı. Uykulu bir sesle cevap verdi.
"Luce? Bir şey mi oldu?" diye sordu.
"Hayır, sadece canım sıkıldı." dedim.
"Gelmemi ister misin?" diye sordu.
"Hayır, juvia burada kalıyor. Şimdi sen Graysiz gelirsen konuşup durur." dedim.
"O zaman Grayi de alıp geleyim." dedi.
"Natsu burası yol geçen hanı mı?" diye sordum. Ciddiyetle cevapladı."Tabiki de değil orası hepimizin evi..." dedi. Ah lanet olasıca...
"Tamam o zaman-" derken önümdeki şeyle buz kesildim. Kapının tam önünde duran kadına odaklanmış bakıyordum.
Gözlerini ayırmadan bana bakıyordu.
Korkuyla titrerken çığlık atıp telefonu düşürdüm.
Juvia hızla odadan gelirken gözlerini ovuşturuyordu.
"Ne oldu Lucy?" diye sordu endişeyle.
Elimi uzatıp kapıyı gösterdim. Kadın halen daha oradaydı.
"Orada ki kadını görmüyor musun?" diye sordum. Juvia ilk başta bana endişeyle baksada gösterdiğim yere bakınca ani bir korku sergiledi.
"O kim tanıyor musun?" diye sordu endişeyle. Başımı olumsuz anlamda salladım.
Juvia yanıma gelip kolumdan çekti. Hızla beni odaya götürüp kapıyı kapattı ve üzerimize kilitledi.
"Polisi aramalıyız." dedim endişeyle. Ellerimin titremesine engel olamıyordum.
"Hayır, juvia polise gerek olduğunu sanmıyor." dedi ve yatağa yürüyüp telefonu eline aldı.
Birini ararken endişe ile odada volta atıyordu.
"Gray sama. Buraya gelseniz iyi olur, evet evet. Juvia korkmaya başladı. Evet, onu da getirin lütfen" dedi ve hemen sonra kapattı.
"Geliyor..." dedi. Biraz daha rahatlarken Juviaya baktım.
"Natsuya da haber ver. Endişelenmiştir dedim." bana biraz baktıktan sonra başını salladı ve telefonuna bakıp bir numarayı tuşladı.
"Şey Natsu san? Evet, Lucy iyi. Buraya gelseniz iyi olur." dedi ve kapattı.
Bir kaç dakika sonra kapının çalmasıyla oturduğumuz yerden kalktık juviaya bakıp kapıya ilerledim.
"Ya hala ordaysa?" diye sordum. Juvia derin bir nefes alıp yanıma geldi.
"Bırak önce juvia baksın." dedi ve kapının kilidini açıp karanlık salona girdi. Bir süre sonra kapının açılma sesini duyunca Natsu ve Grayin sesleriyle rahatladım.
"Lucy iyi misin?" diye sordu odama dalan gray. Başımla onaylarken hemen arkasından Natsu odaya girdi.
Uzanıp boynuna atladım. Biz sarılırken juvia ve Gray birbirleriyle konuşmaya devam ediyordular.
Jubi olanları anlatıyor olmalıydı.
Natsudan geri çekilince elini alnımdaki saçlara atıp geriye yatırdı. Yüzümü ortaya çıkarırken endişe ile bakıyordu.
"Ne oldu?" diye sordu. İç çekip gördüğüm kadını anlatmaya başladım. Bu sırada Gray ve Juvia yatağıma oturmuş dinlerken Natsu sandalyeme ters oturmuştu.
"Tipi nasıldı lucy?" diye sordu Gray.
"Sarışın uzun saçlıydı muhtemelen otuzlu yaşlardaydı." dedim aklıma gelen görüntüyü kafamdan silmeye çalışarak. Juvia ve Gray birbirlerine baktılar. Natsu iç çekip konuştu.
"Tamam bugün yanında kalıyoruz luce." dedi başımla onayladım.
"Siz de kalıyor musunuz?" diye sordu Juvia ve Graye.
"Evet, juvia lucy yi yalnız bırakmaz," dedi gülümseyerek.
Uykusuzluktan ağrıyan başımla elimi alnıma götürdüm.
"Ah bir ağrı kesici alsam iyi olur." dedim. Juvia hemen Grayid dürttü.
"Ha, bende ağrı kesici vardı." dedi ve elini cebine atıp ilacı çıkarttı. Elime aldığım ilacı su içmeden yuttum.
"Hadi Luce yatağına geç biraz uyu. Biz buradayız." dedi Natsu gülümseyerek. Elini tuttum.
"Sende yanımda yat." dedim mızmız çocuklar gibi. Yine romantik anımızı bozarak gray öksürdü.
"Buzlu don bir işe de karışmasa olmazdı zaten." diye homurdandı Natsu. Buna karşılık gray jubinin elinden tutup salona doğru yürüdü.
"Lucy bir şey olursa biz salondayız." dedi. Başımla onaylarken kapıyı kapatıp çıkmışlardı bile.
Yatağın duvar tarafına geçerken Natsuda yanıma gelip uzandı. İnce pikeyi üzerimize çekercen Natsu odaklanmış bana bakıyordu.
"Neye bakıyorsun sen?" diye sordum.
"Hiç..." dedi geçiştirerek.
"Lan uyurken bir şeyler yaparsan seni öldürürüm!" diye çıkıştım.
Gülüp konuştu.
"Hayır beni öldüremezsin luce ve öyle şeyler yapmayacağım. En azından bu gece..." dediğinde yanaklarım kızarmıştı bile.
"Kapa çeneni ve uyu dragneel." dedim gözlerimi yumarken.
"Luce?" diye sordu. Gözlerimi açmadan evet anlamında mırıldandım.
"Sensiz yapamayacağımı biliyorsun değil mi?" diye sordu. Gözlerimi açarken bana baktığını gördüm. Endişeliydi.
"Biliyorum da nereden çıktı bu şimdi?" diye sordum. Omuz silkti
"Bugün telefonda çok korktum ve direk bunu düşündüm." dedi. Uzanıp dudağından öptüm.
"Bende sensiz yapamam dragneel. Sözümüzü hatırlıyor musun?" diye sordum. Gülümseyip başını salladı ve devamını getirdi.
"Her ne olursa olsun, sonsuza kadar birlikte kalacağız." dedi. Onaylayıp cevapladım.
"Sonsuza kadar dragneel."
Ne zaman böyle romantik şeyler söyleseler hep bir şeyler olur değil mi? Neyse no spoi... Sjsjdk