Bölüm 1 - Sıradan

170 53 11
                                    


Düşüyorum.

Eklemlerim sızlıyor ve kafam karmakarışık. Yavaşlıyorum. Zaman algım yok denecek kadar az. Yerçekimine karşı gibi hissediyorum. Ruhum biraz özgür kalmış ama yine de bağlı sağlam halatını koparamamış. Göz bebeklerim normalinden oldukça büyük. Gözlerim kan çanağı. Yine de kapatmak istemiyorum. Bu duygular hoşuma gidiyor. Ama bir yandan da keşke hiç yaşamasam diyorum. Ciğerlerim su altında kalmış gibi. Hareketlerimde hissettiğim süzülme hissi yavaşlamaya başlamış. Gülmek istemiyorum. Ağlamakta. Zaten çok ağlamam. Bilmiyorum. Evin şarap rengi duvarlarına bakıyorum ama duvarı görmüyorum. Ne zamanda beri duvarda galaksi var?

Yamaç'ın iç çekişlerini duyuyorum. Tahmin ettiğim kadarıyla o da benim gibi. Kalan kafasına tutunmaya çalışıyor. Kulaklıklarını takmış başka bir dünyada kendini bulmuş gibi görünüyor. Kulaklıkları takılı olmasına rağmen dinlediği müziği duyuyorum. Ya da duyuyor muyum? Bilmiyorum. Sızlayan eklemlerimle dans etmeye başlıyorum. Hareketlerimde gereksiz bir hız var. Yamaç'ın bana garip bakışlarını hissedebiliyorum. Bir an bana bakıyor. Ellerini sarı saçlarından geçirip ayağa kalkıyor ve telefondan kulaklığı çıkarıyor. Müzik odaya yayıldığında umursamıyorum ve dans etmeye devam ediyorum.

"Kanatların varmış gibi görüyorum."

Omuz silkiyorum. Yamaç'ın çocuksu kıkırtısı kulaklarımı dolduruyor. Onu umursamıyorum, ah, kimseyi umursamıyorum. Hiçbir zaman. Bu benim en sevdiğim özelliklerimden biri. Bir an sonra şarkı yavaşlıyor, bitmesi yakındır. Yamaç'ın elini bileğimde hissediyorum. Beni yatağa çekiştiriyor. Uyumak istediğini anlıyorum ama ben uyuyamayacak kadar yorgunum.

"Sadece uzanıp kalsak?" Söylediği cümledeki soru tınısını alıyorum. Başımı sallayıp beni çekiştirmesine izin veriyorum. Böyle zamanlarımda konuşmak pek benim olayım değil, bazen de tam tersi susmak bilmem.

Onun evinde onun odasındayım. Buraya nasıl geldiğimizi hatırlamıyorum. Sadece istedik ve buradayız. Odasında her şey karmakarışık. Onu tanıdığımdan beri hiç derli toplu biri olduğunu hatırlamıyorum. Yerde çift kişilik bir baza var. Üstüne koyu mavi bir çarşaf serilmiş. Ama çarşafın her tarafı kırışık. Ona doğru düzgün bir yatak almasını ve biraz toplu olmasını söylemiştim. Hayatına giren kızlarla böyle bir yatakta sevişmek pek iç açıcı olmaz. Kendisini yatağa atıp beni de yanına çekiştirdiğinde üstüme çöken yorgunluk hissiyle ona sarılıyorum. Beni sarıyor. Bu sıcaklık hoşuma gidiyor. Gözlerimi kapatıyorum. Onun soluklarını hissediyorum ama uykuya şu an dalamayacağından eminim. Bir anda gözlerimin önünde çimler yeşeriyor, çimlerin üstünde onunla sarılı olduğumuzu hissediyorum. Neden bilmiyorum ama bu güzel. Güneşe bakıyorum ama ayı görüyorum.

Biranda bana bir şeyler söylüyor, aslında homurdanıyor.

"Ne?" diyorum. Gülüyor. Onunda şu an bir şeyler gördüğüne de eminim.

"Abi benim kafam gitmiş ya"

"Sanki bir kafan varmış gibi konuşuyorsun şaşırıyorum"

Daha fazla gülüyor ve beni daha çok sarmalıyor. Gözlerimi kapatıyorum ve kendimi salıyorum. Bana bir saat gibi gelen sürenin sonunda onun düzenli soluklarını duyuyorum. O bir saatin aslında en fazla beş dakika olduğunu biliyorum. Bir zaman sonra bende kendimi uykuya bırakıyorum.

Simay'ın bağırış sesleriyle uyanıyorum. Hala Yamaç'ın yatağındayım. Ama o yanımda yok. Halsizlik bütün vücuduma çöküp dünün hesabını sorarken suratımı buruşturuyorum. Simay'ın cırt sesi kulaklarımı deşiyor. Yamaçta aynı şekilde ona bağırıyor ama sesindeki bıkkın tonu duyabiliyorum.

Pandora'nın Ruhu ASKIDA*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin