PHILIP
Finn ve Allison'ın arasında yürüyordum. Niye bilmiyorum Finn'in Allison'la ama olma ihtimali beni sinirlendiriyordu. Allison'a bir zarar gelmesini istemiyordum. Finn'e göz ucuyla baktığımda ara sıra onun da Allison'a baktığını gördüm.
Tanrım! Beni sinirlendirmek için her şeyi yapardı bu çocuk. Şu ana kadar Allison'ın onu öğrenmesini istememiştim. Şimdi biliyor ve ben bu konuda ne yapacağımı bilmiyorum.
Nihayet okula geldiğimizde üçümüz de kapıda durduk ve bir an derin bir sessizlik oldu.
***
ALLISON
Philip'in üstünde garip br gerginlik vardı. Okulun önünde üçümüz durmuş birbirimize bakıyorduk. Sonunda sessizliği bozan Finn oldu.
"Hee anladım. Yiyişmek için benim gitmemi bekliyorsunuz. Bütün gece yetmedi mi size?" dedi sırıtarak ve göz kırptı.
"İğrençsin." diye cevap verdim ve yine gülerek yanımızdan uzaklaştı.
Nihayet Philip'le başbaşa kalmıştık.
"Neden bu kadar gerginsin Philip?"
"Gergin değilim. Hadi derse gidelim. Geç kalıcaz."
"Konun Finn değil, değil mi?" Philip gözlerini devirdi ve sustu.
"Philip, lanet erkek kardeşini kıskandığının farkında mısın?"
"Bu kıskançlık değil korku Allison. Seni kaybetmekten korkuyorum. Çünkü, Finn'e tahammül edemiyorum, kendini benim kardeşim olarak tanıttığından beri seni, bana sürekli olarak soruyor ve ben bundan oldukça rahatsızım!"
Yamuk ağız bir gülümseme fırlatıp Philip'in elini tuttum. Sınıfa gelene kadar elini bırakmadım ki farklı sınıfta olmamızda bir hayli kötüydü.
Daha kötüsüde dersin kimya olmasıydı. Tanrı'ya şükür derse vaktinde gelmiştim ama nedense tüm sıralar doluydo. En öndeki inek kızın yanına mı otursam, Finn'in yanına mı otursam diye düşünürken Finn eliyle 'gel' işareti yaptı ve bende yanına çöktüm direk.
Tüm ders boyunca ağzımı açmadım. Gerçi Finn'de pek konuşkan değildi bu ders.
Bu kadından gram anlamıyorum, ilk günün verdiği negatif enerjiden olsa gerek. 'Uyuyan güzel'miş hıh, kendini ne sanıyordu? Bence kocaman bir patates sanmalı!
Çıkışta Philip'in yanına giderken ona doğru koşan iki sarışın sürtüğü görünce hemen yönümü değiştirdimç Sinirden patlıcam galiba. Arkamdan elini omzuma atıp bana sarılan Finn'i görene kadar Philip'i parçalamayı ve o iki kızın kafasını asfalt zeminde alevler çıkana kadar sürtmeyi düşledim.
Ama neyseki elime Finn gibi yakışıklı bir koz geçti. Kapıdan çıkarken Philip'in bakışlarını üzerimizde hissettim. Aman ne büyük zevk alıyordum. Bir de Finn benimle konuşsa süper olur.
"Konuşmayı bildiğine emin misin?" dedim. Gülümsedi ama ağzını bile açmadı.
Kaşlarımı çatıp suratına bakakaldım ve bir anda durup bana baktı. Yüzümü incelerken;
"Philip'e gerçekten aşık mısın?" diye sordu. Sorduğu soru karşısında afalladım.
"Sen ciddi misin? Tabiki de evet."
Finn birden derin düşüncelere daldı. Bu benim kafamı bir hayli karıştırdı. Acaba kafasından ne geçiyordu?
"Sonuçta 13 sene.. Siz birde evlenirsiniz." cümlesini garip bir şekilde tamamlarken bir yandan da gülüyordu.