BÖLÜM 8

56 5 1
                                    

SA gençler. Elimden geldikçe hızlı bölüm yayınlamaya çalışıyorum. Malumunuz sınav haftasındayız kusura bakmayın. Önümüzdeki bölümlerde karakterleri yavaş yavaş yayınlamayı düşünüyorum. Hadi size iyi okumalar -cokmucokasigiz

-ALLISON-

"Bırak beni seni aptal herif yoksa yemin ede-Philip! Aman Tanrım iyi misin?"

Philip'i o halde görünce gözyaşlarımın akmasına engel olamadım. Kolumu tutan adamdan kurtulup Philip'e doğru koştum. 

Yüzümü ellerimin arasına alırken,

"Ben iyiyim, bir şeyim yok. Senin ne işin var burda" dedi.

İkimizde dönüp Finn'e baktık. Gözleri kıpkırmızıydı. Başka bir tuhaflık yoktu ama gözleri... 

Biraz sonra yine  normal haline dönmüştü ama bir an için kırmızı olduklarına emindim.

"İstediğin şey bende. Bırak onları gitsinler." dedi Finn. Sesi çok sert ve soğuktu ama suratında tek bir mimik bile yoktu, o kadar ifadesizdi ki...

Finn'le göz göze geldiğimizde 'İyi misin?' der gibi baktı bana.

'İyiyim' anlamında kafamı salladım ve zoraki bir şekilde gülümsedim. 

Adam, kendisi için çalışan adamları yanına çağırıp bir şeyler söyledikten sonra gelip Philip'in ellerini çözdüler. Philip bana sıkıca sarıldığında bende  ona sarıldım.

"Sana bir şey olacak diye çok korktum." dedim.

Kafamı kaldırdığımda Finn dikkatli ama ifadesiz, donuk bakışlarla bize bakıyordu. Ona baktığımı farkettiği anda kafasını çevirip adamın yanına doğru gitti.

Aralarında bir şeyler konuştuktan sonra, Adam " Gidebilirsiniz." dedi sert bir şekilde.

Philip'le kapıya yaklaştığımızda dönüp Finn' baktım ama o gelmiyordu. 

"Finn, Hadi gidiyoruz."

"Fikrimi değiştirmeden gitseniz iyi olur küçük hanım." Adam pis bir gülümsemeyle baktığında Finn;

"Lanet olsun Allison. Bir kere de söz dinler misin? Gitmeni istiyorum."

Finn'le bir kaç saniye bakıştıktan sonra

"Seni gelip alacağız." dedim yapmacık bir gülümsemeyle.

Finn'in anlamsız kahkahasını duyduğumda önüme dönmüş gidiyordum.

Philip'in kolunun altına girmiş onu arabaya doğru götürüyordum, daha doğrusu sürüklüyordum. 

Finn'in içeride kalmasına nasıl müsaade etmişti? Neden karşı çıkmamıştı? İçerideki adamlar kimdi? Finn'den ne istiyorlardı?

Philip beni dürttüğünde kaşlarımı çatmış yolun ortasında durup düşündüğümü farkettim. Hemen Philip'i arabaya bindirip bende şoför koltuğuna geçtim ama arabayı çalıştırmadım.

Philip'e sinirli bir şekilde dönüp

"Kim bu adamlar sizden ne istiyorlar? Finn'i almalarına neden izin verdin?" dedim.

Philip, "Asıl soru senin burada ne işin var?" dedi.

"Finn, senin kaçırıldığını söylediğinde oturup magazin haberleri izlememi falan mı bekliyordun?" dedim.

"Allison... Bu işten uzak dur. Sana bir zarar gelmesine müsaade edemem."

Daha kendini bile savunamazken beni nasıl korumayı becerecek diye düşündüm ve bu düşüncem bir kahkahaya dönüştü.

BLACK HEROHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin