BÖLÜM 6

80 12 3
                                    

Arkadaşlar yorum atarsanız sevinirim hiç yorum gelmiyor. Beğenip beğenmediğinizi anlayamıyorum :)

Sabah uyandığımda hala Philip'in yatağındaydım ve Philip yanımda yoktu. Bir an gece ne yaptığımızı merak ederken buldum kendimi. Ama sonra film izlerken uyuyakaldığımı hayal meyal hatırladım. Yataktan çıkıp evde Philip ve Finn'i aramaya başladım. Ama ikisi de ortalıkta gözükmüyordu. "Philip! Finn! Bu da sizin küçük oyunlarınızdan biri mi? Hadi ama okula geç kalacağız bırakın çocukluğu!" Bütün evi dolaşmama rağmen ikisinden de eser yoktu. Nihayet ikisinin de evde olmadığına ikna olduktan sonra eşyalarımı toplayıp evden çıktım. Philip'in arabası kapının önünde yoktu. Endişeli bir şekilde yürüyerek okula gittim. "Hey Allison!" Arkamı döndüğümde Ashley sırıtarak -buluşmamıza gitmediğimi unutmuş olmalı ki gayet neşeliydi- bana doğru yürüyordu. Yanıma ulaştığında

"Günaydın. Ne yapıyorsun?" dedi.

"Philip ve Finn'i arıyorum, onları gördün mü?" Ashley' in suratı ciddileşti birden.

"Finn'i tanımıyorsun sanıyordum." dedi. Heh şimdi anlaşıldı ; eski erkek arkadışını benden kıskanıyordu.

"Philip sayesinde tanışmak zorunda kaldık. Onu benden kıskanmana gerek yok Ashley. Ben Philip'le çıkıyorum ve de gerçekten dengesiz bir eski sevgilin var." Bunu söylediğimde Ashley eski neşeli haline geri döndü. Bu kız da cidden dengesizdi. Finn'le çıkmalarına şaşırmamak gerek.

" Her neyse ne diyordum, onları gördün mü?"

"Hayır görmedim. Ben de sana voleybol takımına alındığını ve antrenman programını spor salonunun kapısında asılı olduğunu söyleyecektim. Antrenmanları kaçırmazsan sevinirim." Gülümseyerek arkasını döndü ve arkadaş grubuna daldı. Telefonumu çıkarıp Philip'i bir kez daha aradım -zaten yol boyunca aramıştım- ama yine telesekreter çıktı. Ne iş çeviriyordu bu ikisi? Daha sonra son aramalarda Finn'in ismini görmüştüm. Bir saniye ben Finn'in telefonunu kaydettiğimi hatırlamıyorum. Ah gizlice telefonumu alıp kaydetmiş olmalı. Bir de kendini çaldırıp benim telefonumu da kendi telefonuna kaydetmiş. Tam bir baş belası. Düşüncelerimden sıyrılıp Finn'in numarasının üzerine tıkladım." Benimle konuşmak için sabırsızlandığınızı biliyorum ama şimdilik biraz özleyin." ve küçük bir kahkaha. Bu çocuğun telesekreter kaydı bile sorunluydu. Telefonu kapattığımda gülümsediğimi farkettim. Hemen kendimi toparlayıp zilin çalmasını beklemeden sınıfa gittim.

Kafasını kitapların içine sokmuş sarı bir çocuğu arkada sızmış görünce hızlıca yanına oturdum. " Yaptığınız hiç centilmence sayılmazdı sayın Finn." Küçük bir iniltili ses çıkardı. Belli hiç hali yoktu ve bana kalırsa tüm gece hiç uyumamıştı. Asıl soru Philip nerelerdeydi? Bence bu ikisiyle de bağımı koparmalıyım yani bu kadar atraksiyon bana fazla. Finn kafasını kaldırdı ama gözkapaklarını açacak gücü bulamamıştı belli ki. Aman neyse benim sevgilim nerede? Finn "Aaaah evet" saçmaladı, bir şeyler geveledi işte. Zorla oturduğu yerden kaldırdım ve onu tuvalete kadar taşıdım. Daha okul bomboştu o yüzden onunla erkekler tuvaletine kadar girdim. Erkekler burayı soyunma odası olarak da kullanıyor olsa gerek çünkü duş da vardı. Finn'i duşa sokup suratını iyice ıslattım ama aptalın ayağı kaydı ve beni düşürdü. Birden o ayılıp bayılan çocuk kendine geldi. Gülmeye başladı. İlk önce sinirlendim ama şirin bir gülümsemesi vardı ve birden yumuşadım. Finn biraz daha kahkaha attıktan sonra suratını ciddi bir ifade aldı. "Çok güzel olduğunun farkında mısın?" Nee! Finn bunu bana mı demişti, kulaklarıma inanamıyordum. Bu harika bir iltifat olduğu kadar düşüncesizceydi de, ben onun kardeşiyle beraberdim bunu dememeliydi. Veya Finn her zamanki gibi benimle dalga geçiyordu.

"Anlamadım?!"

"Bunda anlamayacak bir şey yok çok güzel bir yüzün var, ayrıca vücudun çok hoşuma gidiyor." Güldü.

"Sarhoşsun!" çemkirerek söylemişitm. "Hiç olmadığım kadar ayığım maalesef." sustum, sustum, cevap veremem, bu konuşma daha fazla devam edemez. Ben Philip!in kızıydım ve bu konuşma biraz daha devam ederse dudaklarına yapışabilirim. Philip'in ağzından hiç böyle sözler duymamıştım, o tam bir odundu. Ama Finn fazlaca romantik. Susmaya devam ettim. Kafamı yere doğru çevirmiş ellerimi izlerken Finn'in nefesini boynumda hissetmeye başladım. Farkına varmamış gibi avuç içlerime bakmaya devam ettim. Aşırı derecede harika muazzam bir şey kokuyordu. Of bayılmak üzereyim. İyice dibime girdi ne yapıyor bu. Onu itmeli miyim? Onu itebilecek iradeyi kendimde bulamadım. Ama Philip aynı şeyi yapmış olsa çoktan yanından uzaklaşmıştım ama bu çocuğa karşı beni ona iten bir şeyler var. Yanaklarımın kıpkırmızı oldu- ÖPTÜ. Boynumu öptü, tişörtümün askısını indirip orayı da bir güzel öptü ve ben sesimi bile çıkarmadım. Kendimi suçlu hissetmeli miyim? Aaah siktir et! Şu an Philip gram umrumda değil. Suyu kapatmalı mıyım artık, tüm romantizmi bozar mı bu? Neyse şimdilik kalabilir. Durdu ve suratıma baktı, şaşırmış bir şekilde "Çok değişik bir kızsın, Hem öpmeme kızmıyorsun hem de karşılık vermiyorsu. Ne istiyorsun?" Şuna bak hem beni öpen o hem de beni suçluyor. "Sadece şaşkınım." demeyi tercih ettim. Acaba sıra bende mi. Yaklaşmamda bir sakınca yok bence. Yaklaştım ve al işte öptüm. Geri çekilmeme müsaade etmeden kafamı tutup öpmeye devam etti. Ve bir ses... Alkış sesi mi? Yok canım ne ilgisi var kim niye alkışlasın? Kafamı çevirdim aaah Philip, siktir! "Siz ikiniz!" saçma ve umutsuz bir kahkaha attı. Finn yanımda o kadar cool duruyordu ki sanarsın onu ben öptüm, çocuğun umrunda bile değil. Finn'i işaret ederek "Senden beklerdim ama Allison, sen.. Bunu yapmamalıydın, ne düşünüyordun he? Finn'in gerçekten senden hoşlandığını mı? O kadar aptalsın ki, aynı küçük kız çocukları gibi düşünüyorsun. Finn hep bunu yapar. İlgi gösterdiğim kim varsa onu benden çalar, çünkü beni kıskanıyor. Değil mi sevgili kardeşim?" su hala akıyor hasta olucam. Philip'in dedikleri Finn'i kırmışa benzemiyordu. Daha çok ben üzüldüm. Şimdi ne olacak acaba Philip benden ayrılmak isteyebilir, ya da? Ya dası yok, kim böyle bir şeyi kabul edebilir ki. Sonuçta Philip bizi bi 10 dakika sonra görseydi Tanrı bilir Finn'le hangi pozisyonda olurduk. Ayağa kalktım, sırılsıklam olmuştum. Ellerimi göğsümde birleştirdim ve Philip'in yanına geçtim.

"Aaah hadi ama Allison hoşuna gitmediğini iddia edemezsin. En azından suratın öyle demiyordu!" Finn'den ne beklenir ki. Philip'in yüzü gergin, Finn'in üzerine atlayacakmış gibi bakıyordu. Philip koşarak yerde oturan Finn'i kaldırıp dövmeye başladı Ve su hala akıyor. Her yer kanla yıkanırken ben gözlerimi yummuş ve onları ayıramayacağım için denememiştim bile. Finn sadece kahkaha atıyor, Philip'Se onu yumruklamaya devam ediyordu. Sanki canı acımıyordu, bu nasıl bir çocuk? Neyse ki Philip yorulmuş ve onu dövmeyi bırakmıştı. Tanrım! Çocuğun her yeri kan içinde. Kaşı yarılmış dudağı patlamış! Ve karnını tutarak öksürüyor kan kusuyor gibi.

"Finn iyi misin? Philip ne yaptığını sanıyorsun sen? O senin kardeşin!"

"Üvey kardeşim."

" Üvey olması neyi değiştirir? Beraber büyümek yeterli değil mi?" Koşar adım Finn'in yanına gittim, kanlı dişleriyle bana gülümsedi. Onu tutup akan suyun altına tekrar götürdüm ve tüm kanı temizledim. Tertemiz olmuştu. Fazla temiz. Yara izleri de temizdi. Nasıl olur? Kaşını patladığını gözlerimle gördüm. Şimdi kavga başlamadan önceki Finn yanımda oturmuş duruyor, dejavu gibi... "Eee yara izlerine ne oldu?"

"Ne yarası? Yara falan yok. Sadece biraz dişlerim kanadı, o da geçti."dedi. Hayır hayır ben deli değilim ne gördüğümü biliyorum.

"Patlayan kaşını gördüm Finn!" Philip daha fazla sessiz kalamamış olsa gerek "5 dakika öpüştünüz diye bu kadar yırtınmana gerek yok Allison! Kaşını ellemedim bile." Neyin savunmasını yaptığını hiç anlamadım. "Üzerimi değişmem gerek. Ben eve gidiyorum. Belki bugünü kendime tatil ilan ederim." dedim Philip'in aptal savunmasına karşılık vermeyerek. Eve gidene kadar ıslak tişörtüm kurudu bile ama hasta olacağıma eminim. Babam evde yoktu içim rahatlamıştı. Şimdi ona açıklama yapacak potansiyeli kendimde göremiyordum.

BLACK HEROHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin