"Bu nasıl olmuş olabilir?"
"Bir insan nasıl bu hale gelir!"
"Yazık çok iyi kızdı." Gözlerimi açmaya çalıştığımda Ashley diğerlerini susturdu ve bana acı bir gülümsemeyle "İyi misin?" diye sordu.
"Ne kadardır baygınım?" Hala yerde yattığıma göre çok olmasa gerek.
"Sadece birkaç dakika." diye cevap verdi.
"Ona... Susanna'ya ne olmuş?" diye sordum yerden kalkarken.
"Biz de pek bir şey bilmiyoruz. Sanırım saldırıya uğramış. Güvenlik görevlisi yangın alarmı duyduğunda koşarak içeri girmiş, kızı elinde molotof gibi bir şeyle yerde yatarken bulmuş. Bir de.. koridorda bir gölge görmüş sadece."
Anlatırken yüzünde tiksinti dolu bir ifade belirdi. Snırım Susanna'nın o hali gözlerinin önüne gelmişti.
"Ben.. Anlayamıyorum... Bir insan nasıl bu hale gelebilir. Bir dakika bütün bunlar ne zaman olmuş?"
"Dün gece." diye kısa bir cevap verdi. Bir anda kalbim hızla ve korkuyla atmaya başladı.
"Elindeki o ateşle ne yapmış?"
"Bilmiyoruz ama polisler konuşurken duydum okulda herhangi bir yer yanmamış."
Hayır. Hayır. Yok artık. Tesadüf olmalı. O olamaz. Finn olamaz! Ah bir dakika, o yanıklar gerçek değildi zaten nasıl da aptalım Finn onları eve gidene kadar soyup atmıştı. Böyle diyince içimde bir rahatlama ya da ne bileyim bir mutluluk olması lazımdı ama yine de huzursuz hissediyordum kendimi.
Birden etrafımızda bir koşuşturmaca başladı. Polisler deli gibi etrafımızda koşuşturuyor, telsizlerle konuşup acele acele bir şeyler anlatıyorlardı. Bir polisin yanına gidip gizlice telsiz konuşmasını dinledim.
"Evet efendim. Ceset yok. Okuldaki öğrencileri yatıştırmak ve kısa bir bilgi vermek için cesedi bir dakika hatta daha kısa bir süre yalnız bıraktık, döndüğümüzde ceset yoktu. Evet efendim. Bu kadar kısa sürede nereye gider biz de anlayamadık. Araştırıyoruz evet..."
Neye uğradığımı şaşırdım. Ceset nereye giderdi ki? Kim bir cesedi niye alırdı? Aaah kafam allak bullak olmuş bir şekilde yaslandığım dolaptan aşağı doğru kaydım ve dizlerimi göğsüme çekip düşünmeye başladım. Gerçi ben düşünsem ne olacaktı ki?
Birden önümde bir çift ayak görünce kafamı kaldırıp Philip'i gördüm. Hemen eğilip bana sıkıca sarıldı. O sarılınca birden gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Susanna'yla yakın arkadaş değildik. Sadece bir-iki kere takılmıştık ama onun iyi bir kız olduğunu anlamama yetmişti.
Neden bu kadar etkilendim bilmiyorum. Belki de cesedinin-kaybolan cesedinin- o hali yüzünden. Belki de Finn'le ilgili şüphelerimdendi. Sahi Finn neredeydi? Bunu Philip'e soramazdım, zaten o konu hakkında yeterince sinirliydi.
Philip beni yavaşça bıraktığında "Şşt tamm geçti. Hadi buradan gidelim." diyerek beni kaldırdı ve elini omzuma attı. Ben de kafamı onun omzuna koydum ve o şekilde okuldan çıktık.
***
Bugün de okulu bir neden bulup astığıma göre rahatça Finn'in nerede olduğunu ve ne yaptığını ona sorabilirim. Artık şu içimdeki gereksiz sıkıntıyı atmam gerkiyor. Sonuçta Finn de benim gibi bir ergen adam öldürecek değil ya. Tam ağzımı açıp Philip'e Finn'i soracaktım ki biri omuzlarımdan çekip beni döndürdü.
"Şimdi pek sırası değil ama akşam Finn beni yemeğe çıkaracak çok heyecanlıyım. Hazırlanmama yardım eder misin?"
Ashley baya heyecanlı gözüküyordu. Ah bir de şirin olmak istercesine kirpiklerini kırpıştırıp duruyordu. Finn ne diye eski sevgilisiyle yemeğe çıkıyor ki. Fazlaca sinirim bozuldu. Neden bilmiyorum ama kıskanmıştım.