ZEVAHİR
Tepemde sürekli öten alarmı bir tekme vurarak odamın herhangi bir köşesine savurdum. Sabahın körüne kim kurmuştu bu alarmı? Göz kapaklarım kapanmak için direniyordu, birden aklıma gelen fikir ile nasıl yataktan ayağa fırladığımı annem görse sevinçten oturup ağlardı.
"Hazar Hoca gelecekti."
Nasıl unuturdum ya of! Hemen hazırlanmam gerekti. Saate baktığımda daha 06.45 olduğunu görerek biraz da olsa rahatladım. Bir saat vaktim vardı. Banyoya koşarak rutin işlerimi hallettim. Makyaja başlamak için nemlendirici kremimi yüzüme yaydım. Güzel bir fondöten, yüz kontürü yaptığımda istediğim biçimli yüz şekline ulaşmış olmanın verdiği mutlulukla yüzüme ufak bir tebessüm kondurdum. Göz kapaklarıma çok uçuk bir renk sürerek ince eyelinerime zemin hazırladım. Zaten gür ve sık olan kirpiklerimi biraz daha belirginleştirdim. Son olarak şeftali tonlarında ki rujumu dolgun dudaklarıma yedirdim. Bugün saçlarımı düzleştirdim, yatmadan önce güzel bir duş almıştım.
(Yaptığı makyaj, zihninizde canlanması için koydum. Karakter özellikle şu kişi diye sınırlandırma koymuyorum. İstediğiniz karakterlerle okuyabilirsiniz.)
Dolaba ilerleyip elimi kumaşlarda gezdirip siyah dizimin bir karış üstünde duran kalem eteği alıp üstüne de beyaz yarım, kollarında hareketlikler olan şık bir büstiyer aldım. Ayakkabı olarak bej rengi stiletto tercih ettim. Fazlasıyla dikkat çekici görünüyordum.
Saat 07.30 u gösteriyordu lakin geldiğine dair herhangi bir belirti yoktu. Bir şeyler atıştırmak istiyordum. Ama sabahın bu saatinde midem benimle pek aynı fikirde olmuyordu. Genellikle sabahları uyandıktan hemen sonra bir şeyler yiyemiyordum, bir iki saat sonra belki. Duyduğum araba sesiyle pencereden dışarı göz attım, gelmişti. Fakat saat daha 07.40 idi. Şansımı daha fazla zorlamamak için bekletmeden çantamı alıp evden ayrıldım.
Lamborghini Aventador biraz ilerde tüm asaletiyle beni bekliyordu. Adımlarımı hızlandırıp o tarafa doğru yaklaştım. Şuan ben onu göremesem de o eminim ki beni pür dikkat inceliyordu. Gereksiz heyecan yapmaya lüzum yok. Tabi ki de inip kapımı açma zahmetine girmeyecek! Olsun. Kapıyı açıp bedenimi yan koltuğa usulca bıraktım.
"Günaydın Hazar Hocam."
"Sana da günaydın, çelimsiz."
Sabah sabah ne kadar da kibar!
"Ben kahvaltı yapmadım, şimdi de kahvaltı yapmaya gidiyoruz."
Her zaman fikrimi sorar da kendileri, sağ olsun.
Saat 08.00 olmuştu. Sanırım artık bir şeyler yiyebilirdim. On beş dakika sonra bir kafenin önünde durduğumuzda hiç vakit kaybetmeden indik. İçeri girip herhangi bir masaya oturup görevli kişinin gelmesini bekledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I PSİKOLOG
Fiksi RemajaNefesimi tutmuş, karşımdaki-*şahesere*-aman yani Hazar Hocaya bakıyordum. Şuan kesinlikle gözlerinden kalp çıkan emojilere benziyordum. Belinden düşecek gibi duran havlu, karın kaslarından süzülen su taneciklerinin adonis kasının orada gözden kaybol...