#ZORBA
Nasıl bir tesadüftü bu! Daha ilk dakikadan kendimi sevdirme planlarım yerle bir olmuştu.
Hazar KANDEMİR yazılı odaya onun arkasından tıpış tıpış ilerleyerek gitmiştim. İçerisi yeni temizlenip, hazırlandığını belli edercesine düzülmüştü. Ne kadar kabul etmek istemesem de o benim hocamdı. Ben az önce 'iyiki böyle bir hocam yok' demiştim değil mi?
Hocamın(!) masası kapıdan girilince hemen görülüyordu. Ekrem Bey'in eşyalarıyla neredeyse aynıydı. Benim masam onunkinin sol tarafına düşüyordu. Biraz daha küçük bir masam vardı ama çok güzeldi.
İkimiz de yerimize oturmuştuk. 5 dakikalık sessizliğin ardından ortamdaki sessizliği bozan taraf o olmuştu.
"Asistan, bana orta şekerli bir kahve getirir misin?"
En azından rica eder gibi söylemişti. Bir akrep burcu olarak en nefret ettiğim şeylerden biride emir almaktı.
Başımla onaylayarak yerimden kalktığımda beni izlediğini biliyordum. Ama bakmıyordum. Çay odası yazan yere girip adının Şerife olduğunu öğrendiğim 45 yaşlarındaki tatlı teyzeyle tanışıp kahveyi almıştım. Odanın kapısına geldiğimde ellerim titriyordu. İnşallah o yobazın önünde rezil olmazdım. Ne vardı sanki topuklu giyecek!
İçeri girip ezici bakışlarının altında tepsideki kahve ile suyu masasına bıraktım.
"Aferin çelimsiz,ben dökersin diye kendimi gülmeye hazırlamıştım."
'Güleceğini bilsem dökerdik be gülüm.'
Sen geç kalmıştın zaten. İçimdeki junior Arden bir türlü susmuyordu.
Bilerek yapıyordu.Hem neden lakap takmıştı? Çelimsiz ne ya. Resmen benimle eğleniyordu. Tabi ki Ekrem Bey'e diyemezdim. İşimden olamazdım. Ama laflarının altında kalmayacaktım.
"Çelimsiz, haberin olsun sadece hastanede asistanlığımı yapmayacaksın."
Nasıl yani? Hiç bir şey anlamamıştım. Herhalde açıklardı.susarak daha fazla kurcalamadım. Yerime oturup ilk gün olduğu için bilgisayarımı kendime göre ayarladım. Dosyaları düzenleme gibi işlerimi bitirdim. Hazar Hoca arada telefon görüşmeleri yapmıştı. Çok şükür ki bana bulaşmamıştı. Bugün işe alışma süreciydi. Yarından itibaren hastalar gelmeye başlayacaktı.
Akşam olmaya yakın bir zaman dilimiydi. Zaman çok çabuk geçmişti. Arada birbirimize kaçamak bakışlar atmıştık. Ama pek fazla muhattap olmamıştık. Masamdan ayaklanarak kapıya yakın bir yerde durdum.
"Ben çıkıyorum hazar Hocam, bir isteğiniz var mı?"
"Hayır."
Kısa ve net.
"Peki, iyi akşamlar."
Hiç bir şey demeden geri önündeki dosyalara döndüğünde bozulmuştum. İnsan bir 'İyi akşamlar' falan der.
Kapıdan dışarı çıkıp ilerideki asansöre adımlarımı yaklaştırdım. Asansörü çağırıp beklemeye başladım. Yanıma gelen kişiye bakmadım. Çünkü zaten bu kokuyu tanıyordum. Kahveyle karışık keskin çikolata kokusunu içime çekmemek için kendimle savaş veriyordum. Asansör gelmeyince çağırma düğmesine basmak için ellerimi düğmeye götürdüğüm sırada oda aynısını düşünmüş olacak ki ellerimiz düğmenin üstünde sürtüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I PSİKOLOG
Roman pour AdolescentsNefesimi tutmuş, karşımdaki-*şahesere*-aman yani Hazar Hocaya bakıyordum. Şuan kesinlikle gözlerinden kalp çıkan emojilere benziyordum. Belinden düşecek gibi duran havlu, karın kaslarından süzülen su taneciklerinin adonis kasının orada gözden kaybol...