Bu sefer diğerlerine göre daha geç oldu ama daha uzun oldu.
BÖLÜM ŞARKISI; Feride Hilal Akın & Hakan Tunçbilek- Sana Saklandı Ruhum (Şarkı bağımlılık yapıyor.)
===============
DİLHUN
Kelime anlamı; *Kalbi yaralı, içi kan ağlayan, büyük üzüntü içinde olan.*
Uzun zaman sonra hasret kaldığınız silueti birden karşınızda görmek o kadar tarif edilmez bir duygudur ki hangi kelime ile betimleyeceğini bilemezsin. Daha çok anlatmak için çırpınırken daha çok bilinmezliğe çekilirsin. Sanki uçsuz bucaksız bir çölün ortasında su bulmuşcasına sevinirsiniz. Annem karşımdaydı, gelmişti. Her zaman sesini duyuyordum ama canlı kanlı karşımda durması...
İlk o mu yoksa ben mi üstüne atladım bir türlü anlayamamıştım. Sımsıkı sarılıp, burnumda tüten kokusunu doya doya içime çekiyordum. Ben ona sürekli 'Çiçeğim' derdim. Çok seviyordu ona böyle seslenmemi. Üniversiteden beri tatil günleri hariç doğru düzgün bir araya gelememiştik. Daha sonra stajlarım, işe başlamam vs durumu daha da güçleştirmişti. Olsun o gelmişti bana. Sürpriz yapmıştı. Kaç dakika daha öyle kaldık, bilmiyordum.
Kesinlikle şuan ağlıyordu.
Göğüs kafesimi zorlarcasına çarpan kalbim onun sol kaburgalarını dövüyordu. Yavaş yavaş birbirimizden ayrıldık. Tahmin ettiğim gibi güzel gözleri nemliydi çiçeğimin, ayrıca çokta yorgun görünüyordu. Yoldan gelmişti, dinlenmesi gerekiyordu. O yolculuklarda tek olduğu zamanlar asla uyumazdı. Sonunda kapı ağzından ayrılıp içeri girmeyi başarabilmiştik. Şaşkınlıktan lâl olan dilim yeni yeni buzlarını eritmeye, çözülmeye başlamıştı.
"Çiçeğim, neden haber vermedin? Seni gelip alırdım."
"O zaman sana sürpriz olmazdı ki, Cennet Bahçem."
Adımın anlamını genellikle bana kanı çok kaynadığında telaffuz ederdi. Ben de ona özel kalmasını istediğimden ona özel kalmasını istediğimden kimselere söylemelerine müsaade etmezdim. Bazen anneme benzediğim için kendimi çok şanslı hissederdim. benimde onunki gibi küçük kalkık bir burnum, iri sarıya çalan kahve gözlerim vardı, genellikle ela derlerdi. Dolgun dudaklarımı da ondan almıştım, babama benzemiyordum. Zaten hiç benzemek istememiştim.
Onunla daha özlem gideremeden aklıma gelen düşünceyle yüzümü astım. Eğer biraz daha oyalanırsam gerçekten işe geç kalacaktım. Gerçi Hazar Hoca bugün benden sonra geleceğini söylese de olsun, ben her zamanki iş saatime uyum sağlamalıydım. Annem ona kedi gibi baktığımı görünce, küçüklükten beri yaptığım bu harekete pekte şaşırmamıştı. Ondan birşey isteyeceğim zaman hep bunu yapardım, ve çok işime yarayan bir taktikti.
"Söyle bakalım, yine ne isteyeceksin? Gözlerin yine kocama kocaman açılmış."
"Çiçeğim biliyorsun ki işe gitmek zorundayım. Bugün Hazar Hoca da geç gelecekmiş. Birinin hastalarla ilgilenmesi gerekiyor. Erken gitmemi istedi. Senin geleceğinden haberim olmadığı için izin de almadım. Müsait bir anda ondan izin alırım, buranın altını üstüne getirene kadar gezeriz."
Hevesle söylediğim şeyleri yapmayı gerçekten çok istiyordum. "Tabi kızım, hemen işine geç kalmadan git. Benim yüzümden zaten yeterince geç kaldın. Hem bende zaten çok yorgunum, biraz uyur, dinlenirim." Hemen eğilip yanaklarına sulu birer öpücük kondurup hızla geri çekilip eserime hınzırca sırıtarak baktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I PSİKOLOG
Novela JuvenilNefesimi tutmuş, karşımdaki-*şahesere*-aman yani Hazar Hocaya bakıyordum. Şuan kesinlikle gözlerinden kalp çıkan emojilere benziyordum. Belinden düşecek gibi duran havlu, karın kaslarından süzülen su taneciklerinin adonis kasının orada gözden kaybol...