Bu kitap birlikte yazılmıştır. (esteria- bemius)
NOT: Bir önceki bölümün devamıdır! BONUS BÖLÜM
-"Bir şeyler ister misin Miranda?"
-"Daha gece 6 bardak kafein tükettim. Fakat bir kahveye daha hayır demem."
-"6 bardak mı! Ve hala istiyor musun? Gerçi şaşırmamam gerek. Sonuçta bahsettiğimiz sıradan biri değil; Miranda Gray!"
Gülerek önüne dönen iş arkadaşım Linda'ya gülümsemem çok uzun sürmedi. Gazetemizin yeni çıkan haberlerini okuyordum. 3. sayfadaki hazırladığım habere gitti gözlerim. Yine klasik bir intihar vakasını ele aldığım haber şimdi o kadar da ihtişamlı görünmüyordu gözüme. Belki değişik bir şey bulurum umuduyla başladığım haber standartlardaydı. Ve ilginç hiçbir yanı yoktu. Saatlerimi boşuna harcadığım her aklıma geldiğinde sinir oluyordum.
Biraz mola verip arkama yaslandım.Kızıl kısa saçlarıyla klasik bir iş kadınından çok moda editörü olmaya aday, belki de gazetecilik mesleğimde tanıştığım en titiz ve dışadönük arkadaşım ayrıca en çılgın namı değer paparazzi Linda beni görünce hemen lafa atladı:
-"Hey sen iyi misin niye somurtuyorsun Miranda?"
-"Sen beni mi izliyorsun tanrı aşkına Linda yapacak işin yok mu senin?"
-"Var. Arkadaşlar arasında kurulamayan(!) adı iletişim olan bağı inceliyorum. Üzerinde çok iyi bir örneksin."
Derin bir nefes verdim.
-"Pekala, Linda inceleyebileceğin binlerce ünlü varken benimle zaman kaybetme."
Yaklaşık 2 saattir oturduğum koltuğa yapışmıştım. Artık bir haber bulmam gerektiğini anladığımda çantamı ve değerlimi, kameramı, alıp ofisten uzaklaştım. Şehrin merkezine gidip etrafı incelemeye başladım. Kenarda gitar çalıp milletten para toplayan bir adam, birçok gıda satıcısı ve etrafta öylece yürüyen insanlar... Belki de haberi yanlış yerde arıyordum. Keşfedilmeyen değişik yerlere gitmeliyim. Ben öylece 'Haber!' 'Haber!' diye çırpınırken telefonum çaldı. Kocaman açılan gözlerimle ekrana bakarken daha fazla beklemeyerek konuşmaya başladım:
-"İnanmıyorum Zena! Sonunda aradın. Seni özledim. Geldin mi Las Vegas'a?"
-"Sesini bile özlemişim Miranda. Kusura bakma biliyorsun staj dolayısıyla şehir dışındaydım arayamadım seni de. Bugün geldim ben de. Ne yapıyorsun, nasıl gidiyor işler?"
Telefonun diğer ucundan konuşan dostumun sesini duymak bile iyi gelmişti.
-"Hiç sorma, haber peşinde koşturuyorum. Çok sıkıldım artık yapacak haber yok. Yakında yokluktan Linda'nın magazin haberlerini basacağım."
Küçük bir kahkaha koyan Zena heyecanla:
-"Demek benim bebeğim haber bulamıyormuş. Hemen konum attığım yere gel. Burada görmen gereken bir intihar var." dedi.
-"Ciddi misin hemen geliyorum" Mutluluktan gözlerim parlıyordu.
Zena'ma içimden iltifatlar yağdırırken hemen konum attığı yere gitmek için bir taksi çevirdim. Beni bekleyen haber için yeterince heyecanlanmıştım. Bir an şu ülkede intihar eden hiç mi biri yok diye umutsuzluğa kapılacaktım.
Eski sokaklardan birinde durmuştu taksi. Ücreti ödeyip indim. Ayaklarım benden izinsiz hareket ediyordu. Binayı bulduğumda olabildiğince hızlı bir şekilde 2. kata çıktım. Açık olan kapıdan karanlık daireye girdim. Kafesinde öten kuşun sesinden başka ses yoktu evde.
Ölüm sessizliği duvarların çatlaklarından girip tüm haneye sızıyordu. Anılar, acılar, sevinçler tüm yaşananların önemini yitirdiği bu evde sessizlik kendini belli ederken sanki birer birer yok oluyordu her şey. Rutubetli duvarlar tüm ümitsizliğiyle yitip gideceği anı beklercesine donuk duruşuyla bakıyordu gözlerime. Her şeye rağmen akrep yelkovanı kovalamayı kesmiyordu. Kuş, kafesinde her şeyden habersizce ve masumca ötmeye devam ediyordu.
-"Miranda!"
Omzuma dokunan elle irkildim.
-"Zena!"
Hemen sarıldık. Uzunca bir süredir görüşemediğim dostumla hasret gidermek için ilk aşama kemiklerimiz kırılana kadar sarılmaktı. Ama olay yeri inceleme polisi bulunduğumuz odaya girdi ve değerli anımıza son verdi.
-"Siz?" diyerek gözlerini üzerime dikti.
-"Ben gazeteciy-"
Zena sözümü keserek:
-"Miranda benim arkadaşım Willy sorun yok." dedi.
Kafasını sallayan polis her ne kadar tatmin olmasa da odayı aramaya devam etti.
-"Gel Miranda intihar odasını kaçırmak istemezsin sanırım." Dikkatleri üzerimize çekmemek için fısıltıyla söylemişti.
Zena'yı takip ettiğimde küçük, sadece loş bir ışık veren ampul dışında ışık kaynağı olmayan, daraltıcı ve dağınık bir odaya girdik. En ürkütücü olanı da tavanın tam ortasındaki kancaya takılmış bir halat ve altındaki sandalye oldu.
-"Irene Alder 20 yaşında bir üniversite öğrencisi. 3 ev arkadaşıyla beraber yaşıyordu. Ailesi alifornia'da yaşıyor. Polisin intihar teşhisi koymasına rağmen ailesi Irene'in böyle bir şey yapmış olacağına inanmıyor. Şu anlık elimizdeki bilgiler bunlar."
Kafamı sallayıp kesinlikle bu vakayla ilgilenmeye karar verdim. Odanın fotoğraflarını çeken Zena gibi ben de ilgimi çeken yerlerin fotoğrafını çektim. Yerdeki kanıt niteliği taşıyan numaralara basmamaya gayret ederek odada dolaşıyordum.
-"Sana bu fotoğrafları atabilirdim Miranda."
-"Gerek yok tatlım. Makinemin fotoğrafı bir başka oluyor." diyerek kıkırdadım.
Evi incelerken üniformasız bir polis bana burada ne işim olduğunu soran gözlerle baktı.
-"Ben gazeteciyim. Bir kaç fotoğraf sadece." diyerek ufak bir açıklamada bulundum.
-"Eve herkesi sokmamanız gerektiğini söylemeli miyim? Giren çıkan belli değil!"
Diğer odadaki polislere yüksek sesle söylediklerinin üzerine hararetini alamadı ve bana döndü.
-"Lütfen terk edin burayı. Araştırmalarımız bitmeden herhangi bir fotoğraf çekmeniz yasak. Dua edin fotoğrafları sildirmiyorum."
Zaten bana gereken her bilgiye ulaşmıştım. Zena'dan maktulün yakınlarına ulaşabilmek adına bir kaç bilgi aldıktan sonra hemen terk ettim binayı. Bu vaka kesinlikle harika olacak!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşbasan
FantasiGölgelerle dans edenlerin eşsiz melodisini sadece onlar görebiliyordu. Rüya aleminin sınırı yoktu ve keşfedilemeyecek kadar sonsuzdu... "İnatla parlayan gri gözler o gece birinin hayatına son vermişken aynı gece benim kurtuluşum olmuştu." Bu hik...