Emir Şamur- Saçma Sapan
Uykusuzluğun verdiği acıyı gözlerimin en iç cağızına kadar hissediyordum. Kafamı arkaya yatırıp sabır diliyorum. Şafak sökmeye başlamış, güneş doğmadan önce yakıcı kızıllığını gökyüzünün saf mavisine akıtmıştı. Kafamı ani bir hareketle cama yasladığımda, boynumun acısı dehşet bir şekilde kendini göstermişti. Sol omzumu çürüten vefasız kardeşimin kafasını ani bir hareketle ittiğimde yerinden sıçradı. Etrafına kısa bir bakış atıp, aynı işkenceye devam etti. Uyuduğu için kıyamıyordum.Kıstığım gözlerimi şoförün olduğu tarafa çevirdim. Kırmızı led ışığının aydınlattığı saat 09.17 i gösteriyordu. İnmemize 2-3 saat vardı.
İlk defa gelmiyordum Antebe. Annemin bütün akrabaları burada olduğu için yılda 1-2 kere gelirdik. Severdim bu samimi şehri. Batının yaralı ellerinden doğunun sıcak ana kucağına düşmüştük...♦
Otobüsten inmiş, teyzemlere gelmiştik. Ağrıyan bacağım ve çürümeye yüz tutmuş olan omzumun sancısı uzun yolculuğun bedenimdeki izleriydi.
Annem ile teyzemin konuşmalarını dinlemeye başladım.
" Çok yazık, çok üzüldüm. Çok kırılmışsın.
Buruk bir tebessüme gebe kalan ince dudakları konuşmasını sürdürdü.
" Çocukların okul işini nasıl yapacaksın? Ekin'in ki ortaokul kolay olur ama Esin lise öğrencisi, nakli ancak gelecek ayın 1 ine kadar o zamana kadar okula gitmeyecek mi?"
İsimlerimiz ikiz ismi gibi birbirlerine çok benziyordu. Annem sıkıntıyla iç geçirerek
" Okulun müdürünü arayıp hallederim ben o işi. Allahtan 2. dönemin başından başlayacaklar dersleri kaçırmış olmayacaklar. "
Okul ile konuşmaları sinirimi bozuyordu. Şuan derdimiz bu değildi. Bu yüzden bu konuşmalara gözlerimi devirip, dinlemekten vazgeçtim...15 günlük tatil, ilk defa bu kadar uzun ve kahrediciydi. Derin bir nefes aldım, boğazımdaki yumruya takılarak aldığım nefesi geri verdim. Kalbim çok kırıktı ve bu kırıklık kolay kolay geçecek gibi değildi. Gözlerimi kucağımdaki ellerime diktim. Tırnaklarımı batırdığım avuçlarımda yer yer hilal şeklinde morluklar peydah olmuştu. Sikik sinir krizlerinin izleriydi. Gözlerimin feri sönmüş ve gittikçe mayışıyordum.
Yanağımı kahvenin en açık ve saf tonuna sahip olan koltuğun pürüzsüz yüzeyine sürttüm. Göz kapaklarım kapanmaya çalıştıkça ben açmaya çalışıyordum. Neden uykuya direndiğimi bilmiyordum. Uyku ile aramdaki saçma savaşı kaybetmiş, kendimi uykunun şefkatli kollarına bıraktım.♦
Uykuyla uyanıklık arasında bocalıyorum.Etrafımdaki sesleri işitiyorum fakat anlayamıyordum.
Sonunda gözlerimi araladığımda, yabancı bir kokuya sahiplik yapan yastıktan başımı kaldırıp yanımda uyuyan Ekin'e baktım. Hava çoktan aydınlanmış, güneşin yakıcı ışığı odanın camından içeriye sızmış gözümü kör etmeye çalışıyordu. Güneşe lanet okuyarak yataktan bacaklarımı sarkıtıp, uyanmış olmanın yükünü sindirmeye çalışıyordum. Uyku gibi şefkatli aşkın kollarından ayrılmak benim için oldukça zordu. Sonuçta en hâkiki mürşit uykudur. Boş boş bakındıktan sonra, omzumun üzerinden arkama dönüp odayı incelemeye başladım. Kahvenin saf rengi bu odada da kendini gösteriyordu.
Buna bir son verip, hızlı adımlarla tuvaletin yolunu tuttum. Rahatlamış hissini doruklarda yaşarken, aynada kendime bi göz gezdirdim. Gözlerimin altındaki morluklar mıhlanmış gibi hiç geçmiyordu. Sağ gözümdeki damar kan tutmuştu. Göz bebeğimin altında kırmızı kısa kalın bir çizgi peydah olmuştu. Umursamadım. Zaten umursamaya da gerek yoktu.Seslerin olduğu odaya yaklaştığımda teyzem ve annem masada kahvaltı yapıyorlardı . Masaya yaklaşıp, kıçımı sütlü kahverenginin eşlik ettiği yumuşak dokuya sahip sandelyemsi koltuğa yada koltuğumsu sandalyeye adını bilmediğim şeyin üstüne devirdim. Annem şefkatli gülümsemesiyle " Günaydın " "Eyvallah. Artık sanada aysın bu günler." Teyzem keyifli sesiyle
" Oooooo bu fenaydı asi görl. Sayende sabah sabah edebiyata doyduk. " Eyvallah dercesine kafamı salladım.
" Kıskanma kız! Sanada aydınlasın gün hatunum. Eniştem nerde yav? Bi hoşgeldin diyeydi. "
" Boşver " Yine mi kavgalılardı bunlar.
"Yoksa bu eniştem senle ilgileniyor mu? Çok mu boşladı seni? Üzülme kız ben ikimize de yeterim. Hem gerek yok o ketum kocana!"
Annem bana sus dercesine gözlerini belerttiğinde, banane dercesine omzumu silktim. Ufak bir kıkırtı döküldü ince dudaklarından. " Senle baş gelinmez anacım. Sen bu dilinle yuva bile yıkarsın. " Yanağından makas alarak,
" Tabi ki de fıstığım " parmaklarımı sesli bir şekilde öptüm.
" Abla! " Ekin ' nin uykunun mahmurluğunu yıktığı sesini duyunca kafamı kapıya çevirdim. Saçlarına köpek sıçmış gibi duruyordu. Gözlerimi üzerinde gezdirirken, " Lan o şort ne! Çıkar lan çabuk, yakarım o şortu!! " Ekin yüzünü buruşturarak anneme " Anne ablam eşcinsel mi? Hayır yani anlamıyorum. İçine kekoluk kaçmış bu kızın!" Kaşlarımı çatarak "Kekoyum kızım ben. Keko girllük benim için önemli bir müessesedir. Bu yüzden sesini kes ve şortu çıkar!"
Emretmiştim ve ben emrettiysem yapılmak zorundaydı. " Yeminle abim olsaydı keşke daha az karışırdı bana."
Sinirle kıstığım gözlerimle,
" Mis gibi ablayım. Öpte elimi başına koy çürümüş bok! " Oflayarak gitti. Teyzem " Hımmmm kesin öyledir zaten! "
" Yasemincim sabah sabah atarımı yemek istemezsin değil mi canısı? "
Gözlerini bayarak yemeye devam etti. İç çekerek anneme " Kalacak bir ev bakmalıyız. Ben işe girmeliyim, burada kalarak insanlara yük olamayız. " Annem cızırtılı sesiyle "Kalacak yeri çoktan buldum. İşe girme düşüncesini kafandan at! "
" Ayrıca kimseye yük olduğunuz falan da yok " diye ekledi teyzem. " Nerede kalacağız peki? " Annem gizemli bir tonda "Ehh orasıda bana kalsın." Gözlerimi devirip. " Saçma sapan gizemler yaratma da söyle şunu " "Üff tamam be! Kahvaltıdan sonra hep beraber gideriz. " Usulca kafamı salladım ve kahvaltılıkları gömmeye başladım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZLENMİŞLİK
Teen Fiction"Beni çok Özledin" mi? diye sordu. Yamuk bir şekilde dudaklarımı kıvırdım. Bu sorunun cevabını ikimizde biliyorduk. Adımız kadar emindik "Özlemenin azı çoğu olmaz, ağırdır işte! Güldü. Bilmişlik sardı çehresinin her zerresini.Nazım ' dan yaptığ...