Edis-DUDAK
"Kırmızı Ayakkabılı Kız???"
Bu sesin kalbime olan tuhaf etkisi çok.. çok farklıydı. Neden farklıydı?
Pamuk şeker kadar tatlı ama pamuk şekerin sarılı olduğu çubuk kadar sertti, sesin tonu. Sanki beynim bu sesle seronomin hormonu salgılıyordu. Saçmaydı evet bu saçmalıktı. Kontrol benim elimden gidiyordu ve bu durum benim için kabul edilemez. Arkama dönmeyecektim. İlk önce kalbimin durumunu halletmeliyim.
Offf!! Meraktan öleceğim ama, hayır dönemem derken durdum. Kafamı sola çevirdim. Sırıttım.
Kantinin arka kapısı, beni bu tuhaf durumdan kurtaracaktı. Adımlarımı sola doğru hızlandırarak kantinin arka kapısını araladım ve içeriye daldım..♦
Bugün biraz ilginçti. İkizlerle hemencecik kaynaşmıştık. Ben sert, sessiz, asabi ve ketumun tekiyimdir. Sanırım ikizlerin sıcak kanlılığından kaynaklanıyordu. Bende biraz da olsa ılımlı davranmıştım. Mükemmelliğim gittikçe artış gösteriyor.
İlginç olaylardan bir diğeri ise sarışınımsı çocuğun, kavganın ortasında bana bakmasıydı. Ne sikime bakıyorsa. Zaten, sonda ki olaydan bahsetmeyeceğim bile.
Mal servisci sokağın başında bırakmıştı. Sıçmık suratlı, neymiş de acelesi varmış. Zaten en son beni bırakıyor daldaşşak.
Sinirli bir şekilde eve doğru yürürken, aniden yüzüme çarpan plastik topla duraksadım. Hay ananızı bacınızı...
Turuncu topu yerden aldım. Arkamdaki topu isteyen veledlere döndüm.
" Kim attı lan bu topu? "
Hiçbirinden ses çıkmadı. Daha da sinirlenerek. " Ulan sik kadar boyunuz var. Yeminle size bu topu yediririm. Keserim lan topunuzu. "İçlerinden biri " Abla özür dilerik yav. At hele şu topu. "
Kaşlarım çatık bir şekilde, antep ağzı ile konuşan çocuğa baktım.
Koskocaman siyah zeytin gibi gözleri, kaşına değmeye ramak kalan uzun kirpikleri çok güzeldi. Bembeyaz teninde yer yer yara izleri vardı. Tatliş bir göbüşü vardı hele yanaklarından hiç bahsetmiyorum bile.
Çok tatlıydı lan.
" Gel lan tombul buraya! "
Şüpheyle bana baktı. " Niye geliciymişim? Hem ben tombul deelım."
Gözlerimi devirek " Ulan topu istiyorsan gel al işte! "
Gözleri ışıldadı. Ne topmuş anasını satayım. Koşarak yanıma geldi.
Yanağını sıkıp, öptüm. Çok tatlıydı dayanamadım.
Gözleriyle topu gösterdi. Öpülmeye alışıktı galiba.
Onun konuşma tarzını taklit ederek,
" Bahğ olum bi daha aynısı olmasın, keserim topunuzu! "
Kafasını sallayarak " Taam abla bi daha olmaz."
"De yeri şimdi siktir git." diyerek kışkışladım. Onlar oyunlarına, bende evime döndüm."Anaaa!!! Figen kız nerdesin? Lan bi ses verin!" Odalara girip girip çıkıyordum. Sanırım kimse yoktu evde. Üff nerede lan bunlar. Arka cebimden telefonumu çıkartıp pek sevgili anacığımı aradım.
İki kere çaldıktan sonra " Alo kızım Esin. Eve geldin mi?"" Nerdesiniz siz? "
" Enişten rahatsızlanmış. Hastanedeyiz şuan. Geç geliriz. Sen yemeğini ye tamam mı?"
" Gebersin pezevenk eniştem. Teyzeme böyle söyle. Ha bide evde uzun makarna varmı? "
" Uzun makarna ne? "
" Spagetti mi ne işte o var mı evde? "
" Evet var. Mutfaktaki çekmecenin 3. gözünde. "
Arkadan teyzemin sesini duydum.
" Esin mi o? Ne diyor? "
Annem, " Geçmiş olsun dileklerini iletiyor." Ne kadar da dürüst bir anne.
" Sağolsun. Selam söyle. "" Teyzenin sana selamı var Esin. "
" Ben geçmiş olsun falan demedim. "
Sesimi yükselterek " Gebersin dedim."
Ve telefonu suratına kapattım.Telefonu birilerinin suratına kapatmak en büyük hobilerimden biridir.
Mutfağa gidip uzun makarnayı aldım.
Makarna benim uzmanlık alanım, makarna dedin mi akan sular durur.
Su ısıtıcıya su koyup kaynamasını bekledikten sonra suyu kazana boşalttım. İçine biraz yağ ve tuz koyduktan sonra ocağa koydum.
Uzun makarnaları ortadan ikiye kırarak içine attım. Makarnalar kaynarken, soğanları doğrayıp bir köşeye koydum.
Makarna kaynadıktan sonra süzeğe koyup süzdüm. Kazanın içine yağ ve soğanları attım. Sıra geldi sosumuza.
Üç tane domatesi rendeledim. İçine bir diş sarımsak acı olması için iki kaşık karabiber ve bir kaşık tuzu attıktan sonra tavuk suyu bulyonunuda içine attım.
Soğanlar pembeleştikten sonra içine domatesli sosu koydum, bir buçuk kaşık salçayı da içine ekledim. Malzemeler iyice özleşdikten sonra uzun makarnayı kazana attım. Kısık ateşte kavurdum.
Ve makarnamız hazır. Afiyet olsun.
Yemek yapınca kendimi Arda Türkmen gibi hissediyorum.
İki tabak makarna yemiştim ve uyku yavaş yavaş geliyordu. Ağzım yırtılana kadar esnedim.Bulaşıkları yıkamaya gerek duymadan odama doğru yol aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZLENMİŞLİK
Teen Fiction"Beni çok Özledin" mi? diye sordu. Yamuk bir şekilde dudaklarımı kıvırdım. Bu sorunun cevabını ikimizde biliyorduk. Adımız kadar emindik "Özlemenin azı çoğu olmaz, ağırdır işte! Güldü. Bilmişlik sardı çehresinin her zerresini.Nazım ' dan yaptığ...