6. Bölüm "Ferfecir"

22 2 1
                                    

BTS -DNA 🎶( teorilerle beynimizi siktiler ama olsundu. Şarkı mükooo)

"Dudaklarının tatlı tadına bakmak istiyorum!"
  Bu cümle kafamın içinde ki boş evin duvarlarına çarpıp yankı yapıyordu. Şuan mavi ekran vermiştim resmen. Bu çocuğun şimdi şuan burada anasından emdiği sütü burnundan getirmeliydim ama ben donmuştum. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemiyordum. Kendimi dizginledim.
"Ne.. ne saçmalıy...." Gözlerini gözlerimden ayırmadan hızlıca ayağa kalktı.
" Çocuklar ben gidiyorum." deyip defolup gitti. Tüm kelimeleri ağzıma tıkıp gitti, ben cevap veremeden.

İlayda kafasını olumsuz anlamda sallayarak " Kafası yerinde değil galiba."
Aklına yeni gelmiş gibi " Yoksa bugün o gün mü?"
Yengi sıkıntının sarmaladığı ses tonuyla "Ailesinin ölüm yıl dönümü bugün."

Ne yani bir ailesi yok muydu?
O yüzden böyle konuşuyordu. Yaptığı şeylerin farkında değildi. Ama bana  bunun hesabını verecekti.
Mal gibi donup kalmış olmam beni çıldırtıyordu. Nasıl karşılık veremezdim.
Ben ya ben Esin Tekin nasıl susmuştum. Aklım almıyor. Sinirle kafeyi terk ettim.

Aklımda hâlâ o sözler dönüp duruyordu.
O kadar çok düşüncelerime dalmışım ki nasıl otobüse binip, nasıl eve geldim bilmiyorum. Siyah çantamın ön gözündeki anahtarları çıkartıp, parlement mavisi kapıyı açtım. 18 basamaklı merdiveni aştıktan sonra beyaz tahta kapıdan içeri girdim.
Tam odama doğru yol almış gidiyordum ki annemin cırtlak sesini duydum.
" Esin kızım!  Geldin mi? "

Gözlerimi üç kere devirdikten sonra "Yok daha yoldayım. Şuan sana hologramımı veriyolar. La havle vela kuvvete." dedim sinirle.

" Laf sokmayı bırak da mutfağa gel." dedi.

Çantamı yere atıp mutfağa gittim. Kapıyı aralamamla eş zamanlı olarak kaşlarımın çatıldı. Masada yok yoktu.
Cheese kekler mi dersin sufleler mi? Bunları alacak parayı nasıl bulmuştu? Umarım düşündüğüm şey değildir.

" Anne! Bunlar da ne? Bu değirmenin suyu nereden geliyor? " sert sesim mutfakta yankılandı.

" Esin şey bunlar.." diye geveledi.

" Ne lan, bunlar ne? Sakın düşündüğüm şey olmasın."  çıldırmak üzere idim. Eğer bunlar..

" Şey deden göndermiş hepsini, birazda para. Bilirsin deden geri çevirilmekten hoşlanmaz." suçlu suçlu bana bakıyordu. Çünkü biliyordu çıldıracağımı. Dedemden nefret ediyorumdum yada sadece kırgınım.

Dişlerimi sıkarak, " Anne sen ne saçmalıyorsun ya! Nasıl kabul ettin!"
İşaret parmağımı kaldırıp sallayarak "O aileden gelen hiçbir şeyi almayacaksın. Hatta nafakayı bile almayacaksın!  Ben iş bulacağım sende sesini kesip tek laf bile etmeyeceksin!"

Annem hızlıca sandelyesinden ayağa kalktı.
" Esin çok fazla oluyorsun!  Sözlerine dikkat et!  Neye veya kime sinirlendiysen git ona patla!  Ayrıca da sen çalışmayacaksın! Ben iş buldum."

Kaşlarım çatık bir halde, " Nerede iş buldun? "

" Eniştenin ofisinde sekreterlik yapacağım." dedi düz şekilde.

" Ne? Daha birde o sübyancı pezevengin yanında mı çalışacaksın? Başka bişey olsaydın daha iyi olurdu."
Aniden karşımda belirdi ve bana tokat attı. Kulağım zingirdedi. Mutfaktan çıkıp gitti.
Neden böyle olmuştu. Çok ağır konuşmuştum galiba.
Masaya yaklaşıp, beyaz örtünün dört köşesini birleştirerek üzerindeki herşeyi ortasına topladım. Sonra da dışarıdaki konteynera attım.

Başım zonkluyordu. Yine sinir krizim tutmuştu bugün. Ve bütün hırsımı annemden çıkarmıştım. İt gibi pişmanım ama gidip özür dileyemem. Çünkü ben böyleyim. Ben böyle şeyleri yapamam.
Çoğu insan için özür dilemek, affetmek, alışmak, bağlanmak, seni seviyorum demek kolaydır.
Ama benim için değil, ben öyle duygularımı dışa vurmam. Ben bağlanmam, ben alışamam, ben kolay kolay kimseyi sevmem.
Ben çok kaybettim. Çok kırdılar kalbimi,  iyi olmak hiçbir boka yaramıyor. Çok yenildim bu yalan dünyaya. Hemde küçük yaşlarda.
Yaşadığım şeyler beni öyle değiştirdi ki, nasıl biri olduğumu unuttum.
Unutturdular...

ÖZLENMİŞLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin