Öncelikle hepinize merhaba ben Melda. Şunu önceden söylemek istiyorum ki bu yaşadıklarım tamamen gerçek. Ve şunu söylemeliyim bu kitap gerçekten çok iyi. Bende ona yolladım. Keşke yaşamasaydım ama gerçek. Ankaraya taşındık ve burası çok güzel. Şuan 11 yaşındayım. Bu olayları 10 yaşında yaşadım. Neyse anlatıyorum. Bu arada yazanlar 1 yıl önce yani ben 10 yaşındayken:
Ben 3 yaşında annesiz kalmıştım. Annemi bir kazada kaybetmiştim. O zamandan beri yüzüm gülmüyor.
Benden 2 yaş küçük erkek kardeşim Mehmet ve benden 15 yaş büyük ablam Leyla var. Eskiden ben Mehmet ile kalırdım ama o da bende huzursuz olurduk. O erkek olduğu için eşyalarımız ve zevkimiz farklıydı. Evin tek erkeği o olduğu için yanlız kalmak istiyordu. Evimiz zaten 2 katlıydı. Apartman dairesi gibi küçüktü. 2+1 gibi. Üst katta annem öldüğünden beri hiç kullanılmamış. Orada annemin zevkine uygun kilimler falan varmış Mehmet de orada kalmak istedi. Hepimiz saçmaladığını düşündük ama o ciddiydi. Ev zaten küçük olduğu için ablam ve ben aynı odada kaldık Mehmet'i de bodruma aldık. Babam da Mehmet ile aynı katta bodrumda kalınca orası da bir kat oldu artık. Babam ve biz annemden kalma şeyleri atmak istemedik. Onun sevdiği kilimler koridorda hâlâ var hem çok yumuşak ve görüntüsü harika. Ama ondan kalan diğer şeyleri minik bir odaya topladık. Zaten yakında yeni bir eve taşınacağız ev büyük olacak. O zaman hepimizin ayrı odası olacak. Bizim şansımıza mı tesadüf mü hâlâ anlamıyorum ama geçen yıl babam her birimize 1 tane olmak üzere 4 tane piyango bileti almış. Mehmet ve babama 60 milyon yani piyango çıktı. Bana da 28.000 TL ablama ise 93.000 yani en az benim ama olsun en azından çok para.
İki ay önce falan dedem 20 yıl bankada yatırım yapmış. Emekli olunca da babama gönderdi. Ve üstüne babam gaza geldi ve bir yarışmaya katıldık. Yarışmada kazanana Ferrari araba ve 900.000.000TL tabiki 2. Olduk zannettik ama meğer Mehmet son anda oyuncak arabasını çizgiye düşürmüş onu almaya koşmuş. Biz kazananınca bunlar bizim oldu. Babam annemden kaldığı için evi hemen bırakmak istemedi 3 yıla falan taşınıcaz. Biz minicik bir kasabada yaşıyoruz nüfusu en fazla 2.000 falan. Şanlıurfa'nın bir ilçesi. İstanbul'a taşıncaktık ama hem kalabalık hemde ablamın Üniversitesi için Ankara'ya taşınma kararı aldık. Benim için daha iyi olur. Babama ne beklediğimizi soruyorum biraz yatırım yapacakmış. Hepsi hurafe.
Tabii babam Ankara'ya taşındığımızda hepimizi koleje yazdıracakmış. Umarım öyle olur.
Bugün günlerden Salı ablam üniversitede Mehmet evde televizyon izliyor bende annemden kalma şeylere bakıyorum. Onun yüzünü hatırlamıyorum. Onu 7 yıl görmedim. 7 yıl o sevgiden mahrum kaldım. Ama babamın, ablamın sevgisi yetiyor az da olsa. Mehmet de annemi hiç göremedi. Canım kardeşime üzülüyorum çünkü Mehmet daha 1 aylıkken annem öldü.
Eşyaların arasında benim, annemin, babamın, ablamın, kardeşimin yer aldığı fotoğraf gördüm. Anneme baktığımda kucağında Mehmet yanındaki sandalyede ben. Ablam da benim yanımda bana sarılıyor. Babam da ayakta.
Dikkatli bakınca fotoğrafın çekildiği oda burasıydı. Fotoğraftakiyle aynıydı bir tek annem ve babamın yan yana çekindikleri fotoğrafın yeri değişmişti babam onu kendi odasına baş köşeye koymuştu.
Anneme baktığımda çenesinde minik bir çil olan, siyah gözlü ve gözlük takan. Yanakları kıpkırmızı.
Fotoğrafı odama koymak için aşağı indim. İndim ve odamın en iyi yerine baktım. Fotoğraf sadece bana özgü olsun istediğim için ablamın görmeyeceği yere koymam gerekliydi. Ama görmeyeceği yer yoktu. Zaten cumartesi dedin mi ablam gelmişti bile!
Bende yukarı odaya saklamayı düşündüm. Ama sonra aklıma geldi de benim kadar ablam da anneme düşkün. Gelir elbet bulur bunu.
Koridordan düz yürümeye başladım. Mehmet'in odasının yanında babamın odası onun düz ilerisinde banyo sağda mutfak ve onun karşısında annemin odası.
Annemin odasına yeniden girdim ve o kadar kilim ve aksesuarda saklanacak yer olur diye düşündüm. Yorgan ve kilimleri üst üste koyarak adeta bir duvar oluşmuştu.
Bu büyük yığının yanında bir de kapı vardı. Babam buraya evebeyn banyosu diyor. Bana o kadar da inandırıcı gelmiyor canım. Aslında o banyoda babam annemin kayarak öldüğünü söylüyor.
Merak ederek orayı açtım ve girdim. İçerisi karanlıktı ve ışık prizi yoktu. Elime bir fener alıp yeniden girdim içeri. Bu sefer daha iyi görüyordum. Bakıyorum ki sadece bir masa var. Üstünde ise bir fotoğraf ve not.
Elimdeki fotoğrafı nereye koyacağımı bilmiyordum. Ne!?
Elimdeki fotoğraf elimde değildi. Ama ben düşmüştür diye düşündüm. Ve elimdeki fenerle masaya doğru ilerledim masada fotoğraf öylece duruyordu.
Ve yanında not vardı. Notu okumak için yanına gittim. Masada yazan notta:
"Eşim yanlışlıkla düştüm. Şuan kafam çok kanıyor ve kapı kilitli. Kızıma ve daha 30 günlük oğluma iyi bak olur mu? Belki yıllar sonra bu kapıyı açınca görürsün. Eşin.."
Bu annemden kalma bir nottu. Gözlerim sulanmıştı.
Masanın kenarında bir battaniye görmüştüm. Kaldırdığımda ise yerde duran ölmüş bir kadın. Kimdi bu?
Anladım o benim annem. Fotoğraftakiyle aynı. Ama bu nasıl olur? O zaman annemin mezarında kim var?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKU HİKAYELERİ VB.
HorrorOkuyacağın 10 dakikalık satırların, kaç yıl etkilediğini öğrenmek ister misin?