*
Çok kızgındım, ama yine de onun kollarında uyanmıştım. Kaslı bedeni beni koza gibi sararken hala onu uyandırmamak için yavaş hareket etmeye çalışıyordum.
Benden nasıl böyle bir şey isteyebildi? Yıllar sonra ilk kez böyle iyi arkadaşlar edinmiştim ve bunu mahfeden sevgili Altın Çocuğumuz olacaktı. Dean’le aralarında ne olduğunu çözemediğim gerçeği bir yana, bir de bir iyi bir kötü oluşları vardı. Üstelik Robert ve Alexander ilişkisi ve Robert ve Dean ilişkisine bakılırsa; Dean ve Alexander ilişkisini kötü etkileyecek gibi görünüyordu.
Kafamı sallayıp bana ahtapot gibi sarılmış olan Robert’ın kollarından kurtuldum. Sarsak adımlarla duşa girip temizlendikten sonra saçlarımı yandan ördüm. Çok sevgili geometri öğretmenimiz gerçekten saçlarımı kıskandığını söylerdi ve ben bugün onu kıskandırmak istemiyordum.
Sandalyenin üzerindeki ceketimi alırken gözüme Robert ilişti. İki elini birleştirmiş bacaklarının arasına koymuştu. Kafası da yastıktan düşmek üzereydi. Dayanamayacaktım.
İnce pikeyi omzuna kadar çekip yastığı kafasının altına koymaya çalıştım. Dün gece öyle çok içmiş olmalıydı ki uyanmıyordu.
Sessizce evden çıkıp doğruca orman yoluna girdim. Kulaklığımı takıp yavaş yavaş yürüyerek okula varmayı planlıyordum. Tüm gün boyunca dersimin olduğu sınıfta oturup insanları süzmeye devam edecektim. Her zaman yaptığım gibi.
Ama, tabii ki öyle olmadı.
Okula vardığımda Dean ve Robert karşı karşıya geçmiş bir şey konuşuyorlardı. Alex de ellerini ikisinin omzuna koymuş yere bakıyordu. Kulaklıklarımı çıkardığımda konuşma değil, tartışma olduğunu fark ettim. Oldukça yüksek sesli bir tartışmaydı bu, öyle ki bahçedeki herkes onların olduğu yöne doğru bakıyordu. İkisi birbirinin üzerine atlayacakmış gibi bir ileri bir geri gidiyorlardı ama Alex’in ellerinin Robert ve Dean’ın omzunu sıktığı belli oluyordu. Alex’de tanıdığım bir ifade varsa, o da sabrının taşmak üzere olduğunu belli eden boş surat ifadesi. Müdahale etmem gerektiğini fark edince hhhızla adımlarla onlara doğru yürümeye başladım. Dean’in sinirli sesi duyuluyordu.
“Şunu kafana ne zaman sokacaksın, 3 yıl önce de hiç bir şey benim suçum değildi. Şimdi de. Ahmaklaşmayı kes. Doğru ya, ahmaklaşmayı kesemezsin, o senin damarlarında akan bir şey. Unutmuşum, altın çocuk.” Altın çocuk, kelimesini söylerken yüzünü ekşitmişti. Kırmızı dudakları büzüşürken kısılan gözleri çizgi halini almıştı.
Robert gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Gür, kara kirpikleri çıkık, bem beyaz elmacık kemiklerine düşüyordu. Şu tezatlık için bile bu çocuğa hayran olabilirdim. O güzeldi. Sinirlenince bile güzeldi ki sinirlendiğini gerilen kemikli çenesinden anlayabiliyordunuz.
“Eğer sen, o ve senin lanet araban ve o lanet sapıkça ve sadistçe fikirleriniz olmasaydı, biz bu halde olmayacaktık Dean Somer! Bunu sen de benim kadar iyi biliyorsun!” yüzü artık acı çeker gibiydi ve ben bunu bu mesafeden görmeme rağmen yüreğime saplanan küçük iğnelere engel olamamıştım. Olduğum yere saplanmış konuşmanın gideceği noktayı bekliyordum.
Dean elini saçlarının arasından geçirirken konuştu. “Bu bir hataydı. Kabul ediyorum. Ama senin bana cephe alman kadar çocukça bir hareketle daha karşılaşmadım. Söylesene, kaç yaşındaydın? 8 mi? 9 mu? Hayır! 16 yaşındaydın Robert! Tam 16! O yaştaki insanlar bunu kolayca atlatabilirdi ama sen ve o küçük beynin bunun üstesinden gelemedi. “
Robert’ın sıktığı dişlerini ve yumruğunu görebiliyordum. Ama Alex’a saygı duyar gibi olduğu yere ayaklarını kilitlemiş derin nefesler alıyordu. Bu çocuğun terbiyesi beni öldürecekti. Ama şimdi bunun sırası değildi. Dişlerinin arasından hırlar gibi bir sesle konuştuğunda çok geç olmadan yanlarına gitmek için bir adım attım.
![](https://img.wattpad.com/cover/12620251-288-k455798.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrım, Teşekkürler.
Ficção Adolescente(+18) İşte vakti gelmişti. Monoton, yıllar önce sabitlenen hayatımı değiştirmenin vakti. Belki de değişim hataydı? Geleceği göremiyordum ki, başıma gelecekler için bir tahminde bulunayım. Aslında uyarılmıştım, açık açık uyarılmıştım. Vücudumdaki le...