Pansy beni banyoya bıraktıktan sonra geri geleceğini ve o gelene kadar ortadaki büyük küvetten çıkmamamı söyledi. Ben de onu onayladıktan sonra üzerimdeki ıslak ve kirli çamaşırlardan kurtularak ısı ayarı büyüyle yapılmış su dolu büyük küvetin içine girdim. Üşüyen bedenim, sıcak su karşısında gevşemiş, tüm kaslarım rahatlamıştı. Bir süre suyun içinde gözlerim kapalı öylece oturdum. Daha sonra Pansy gelene kadar işlerimi halletmem gerektiğini düşünerek saçlarımı ve vücudumu yıkadım. İşlem bittikten sonra su çeneme gelecek kadar suyun içine girdim ve gözlerimi kapatıp rahatlamaya çalıştım.
Gözlerimi kapattığımda önümde beliren sahne beni şaşırtmıştı. Anna ve Draco'nun koridordaki hâli tüm netliğiyle göz kapaklarımın arkasındaki karanlıkta yer edindi. Beni rahatsız eden bir şey yoktu, olmamalıydı; ama nedense Anna'nın o attığı bakış içimdeki volkanın kaynağını dürtmüştü, öfke püskürecek kadar sinirlenmiş ama tek kelime edememiş, tek harekette bulunamamıştım.
O bakışın sebebi neydi? Ben onun ve Draco'nun arasında bir engel olmamıştım hiçbir zaman. Evet, kütüphanede onu boş cesaretle doldurup Draco'nun yanına yollamış ve rezil olmasına yol açmıştım fakat bu beni, ona bir rakip yapmıyordu.
Öte yanda Draco vardı. Ona sürtünmeye çalışan kızın gözlerinden bir kez bile ayırmamıştı gözünü. Anna bize baktığında ve pis pis sırıttığında Anna'nın nereye baktığına bile dikkat etmemişti; ama Draco'nun orada olduğumuzu ve bizim onları gördüğümüzü bildiğini hissediyordum sebepsizce. Anna'nın o hareketleri kime nispeten yaptığını anlamayacak kadar aptal biri değildi.
Aklıma gelen seçenek beni düşündürdü.
Eğer Anna Draco'ya büyü yapmışsa Draco'nun bilincinin yerinde olmaması büyük bir ihtimaldi. Sonuçta Anna aylardır köşe bucak kaçtığı ve tiksindiği bir kızdı, her fırsatta onu terslemiş, rezil etmişti. Şimdi birden bu ilgisinin sebebi bir büyü veya aşk iksiri tarzı bir şey olabilirdi. Belki de bu yüzden kıza hipnotize olmuş gibi bakıyordu?
Yoksa böyle olmasını mı umuyordum?
Nefesimin daraldığını hissederek gözlerimi açtım ama tamamen suyun altına girdiğimi fark edince hızlı bir şekilde başımı sudan çıkardım ve deerin bir nefes aldım. Düşünceler zihnimi işgal ettiğinden dolayı fark etmeden suyun içine girmiş olmalıydım.
Yüzüme yapışan saçları iki elimle geriye iterken hâlâ hızlı ama kısa nefesler alıyordum. Nefesimi düzenleye çalıştım ve sırtımı dayadığım mermere tutundum. Ben kendime gelmeye çalışırken içeri elinde kıyafetlerle Pansy girdi. Yüzünde her zamanki gibi ışıl ışıl ve eğlenceli bir ifade vardı.
"Sizin binadan kızlara rica ettim, birkaç kıyafetini verdiler bana," dedi Pansy elindeki kıyafetleri uzağımda kalan mermerin kuru ve ıslanmayacak yerine koydu.
"Rica ettin?" dedim Pansy'ye tek kaşımı kaldırarak. Çok uzun süredir tanışmasak bile Pansy'yi artık az çok tanıyordum ve Gryffindorlarla kesinlikle iyi anlaşamıyordu. Görünüşe göre ben istisnaydım tabii.
Pansy yüzüne sahte bir ciddilik yerleştirerek kaşlarını çattı. "Orasını karıştırma," dedi tam karşımdaki mermere otururken. Mermerin üzerinde yan oturmuştu, ellerini arkasaına koyarak onlardan destek alıyordu. Bacaklarını da hafifçe kırarak uzatmıştı. İnce topuklu ve sivri uçlu süet çizmesi dizlerinin biraz üstünde bitiyordu. Çizmesinin bitiminin biraz üstünde koyu yeşil, kadife bir şort vardı. Çizmesiyle şortu arasında boşluktan siyah file çorabı görünüyordu. Üzerinde ise siyah, ince görünen bol bir kazak vardı. Kazağının uçlarını şortun içine sokuşturmuştu. Güzel görünüyordu. Normalde okuldaki giyimine bu kadar çok dikkat etmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
show me how to live · dramione
FanfictionGözlerini gözlerime sabitlediğinde konuşmama devam etmemi istiyor gibiydi. "Savaş çıkacak. Savaşacağız. Lanet olsun ki aynı taraftarız o yüzden bana yardım edeceksin. Kötü biri olmak zorundayım. Ne yazık ki en yakınımda sen varsın." · Bu kitap @rave...