as if time has stopped

1.6K 198 121
                                    

Aynı rüyayı üçüncü kez görüyordum. Başımın içindeki ağrı ve sanki ölecekmişim gibi ağrıyan kalbimle bir kafede oturuyor, gözyaşlarına boğularak kafeden çıkıyor ve kullanılmayan yeni bir binaya giriyordum. Son seferinde yangın merdivenlerini tırmanırken sonlanan rüya bu sefer devam ediyordu. Yaklaşık on kat, belki de daha fazla merdiven çıkmış olmama rağmen başımdaki ve kalbimdeki ağrılar dışında hiçbir şey hissetmiyordum. Çatı katına açılan kapının geniş kolunu iki elime tutup aşağı indirince kapı ardına kadar açıldı. Dışarı adımımı atar atmaz ne çok sert ne de çok masum diyebileceğim bir rüzgar yanaklarımı okşayıp akmakta olan gözyaşlarımı ve sulu gözlerimi kuruttu. Sanki rüzgar estikçe daha çok hıçkırıklara boğuluyordum, kalbim daha çok acıyordu; ve ben ilerledikçe rüzgar daha sert esiyordu.

Ne kadar ilerlediğimden emin değildim fakat bir süre sonra rüzgar o kadar hızlanmıştı ki açtığım çıkış kapısı büyük bir gümbürtüyle kapanmıştı. Arkamı dönmüş ve kapalı kapıyı görüp tekrar yoluma devam etmiştim. Binanın kenarına ulaşınca durdum ve buz mavisi kabanımın iç cebinden bir şey çıkarttım, bir fotoğraf. Fotoğrafın arkasına "Nerede olursan ol, daima..." ve PBH harfleri yazılmıştı. Fotoğrafın önünü çevirdiğimde parmakları birbirine dolanmış iki kişinin elleri vardı. İki elin de yüzük parmağında aynı alyanstan takılıydı, fotoğrafın anlamını çıkartmak zordu.

Titreyen parmaklarım fotoğrafın üzerinde gezindi. "Üzgünüm..." diye mırıldandım boğuk sesimle. Kelime benim ağzımdan çıkmıştı fakat daha öncesinde isteyerek etrafıma bakmam gibi değildi, ben söylememiştim. Vücudumun içinde bir başkası varmış gibi bir his kapladı içimi. Boğazımdan bir hıçkırık yükseldi. "Ben...Üzgünüm...Üzgünüm Chan Yeol-ah."

Bir gözyaşı damlası fotoğrafın tam üzerinde düştüğünde gözlerim açıldı. Kulaklarım çınlıyordu ve görüşüm bulanıktı. Rüyamın etkisinden çıkmaya çalışırken aynı zamanda kendime gelmeye çalışıyordum. Birkaç denemenin ardından gözlerimi tekrar açtığımda görüşüm düzelmişti ve kulağımdaki çınlama giderek azalıyor, yerini düzenli bip seslerine bırakıyordu. Dudaklarımın arasından çıkan iniltiyle birlikte doğrulmaya çalıştım fakat sırtımdaki ağrı beni engellemişti. Acıyla inleyerek bir kez daha denedim, işe yaramadı. Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatarak kafamı sağ tarafıma döndürdüm. Beyaz perde yan tarafımdaki yatağın ayak ucunu görebileceğim şekilde çekilmişti, yataktan dışarı taşan koluma serum takılıydı. Buraya ne zaman geldiğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
Dudaklarımın arasından kaçıp giden belli belirsiz inlemeyle birlikte kafamı bu sefer de sol tarafıma döndürdüm.

Park Chan Yeol yatağımın yanına bir sandalye çekmiş, ayakta denilebilecek bir şekilde uyuyordu. Ve eli, elime sarılmıştı. Hala rüyada olup olmadığımdan şüphe etmiştim fakat nasıl olduğunu bilmesem de gerçek olduğundan emindim. Elimi kıpırtdattım, tuhaf bir şekilde elini tuttuğum için güvende hissediyordum bu yüzden geri çekmek gibi bir amacım yoktu ve bunun için kendimi tuhaf bulmaya başlamıştım. Chan Yeol sanki yarı uyanıkmışçasına kafasını hemen kaldırdı ve uykulu gözlerle bana baktı. Tamamen ayılması için biraz zaman geçmesi gerekmişti.

"Uyanmışsın." dedi esnedikten hemen sonra.

Kafamı kıpırdatabildiğim kadar onaylayıp güç bela sesimi toparladım. "Ne oldu?" Gerçekten neler olduğuyla ilgili en ufak bir fikrim yoktu, tek hatırladığım Chan Yeol'ü aradıktan sonra yere yığıldığımdı.

"Beni aradın." dedi gözlerimde bir şey arıyormuşçasına bakarak. "İsmimi sayıkladın ve bir daha da sesin çıkmadı. Sana seslendim, telefon kapanmamıştı. Belki çekmiyordur diye düşünüp kapattım, seni tekrar tekrar aradım ve en sonunda evine gelip bir kontrol etmemin zararı olmayacağını düşündüm. Geldiğimde koridorun ortasında baygın bir şekilde yatıyordun." Bunu farkında olarak mı yapmıştı bilmiyordum ama elimi daha da sıkı tuttu. "Uyandırmaya çalıştım fakat uyanmadın. Ben de seni buraya, hastaneye getirdim." Evime nasıl girdiğini öğrenmek bile istemiyordum. Kendimi son bir kez sorgulayıp yavaşça elimi elinin arasından çektim. Bıraktığı sıcaklık havaya karışınca üşüdüğümü hissetmiştim. "Kyu Hyun ve diğerlerine haber verecektim...Fakat daha sonra senin bunu istemeyebileceğini düşündüm. Kovulduğunuzu biliyorum."

Enchanted | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin