Gözlerimi aralarken hala yatakta olduğumu farkettim. Ölmüş olmam gerekmiyor muydu? Bu işi de becerememiştim işte! Vücuduma iğrenerek bakmaya başladım,her şey farklı ve kötü götünüyordu sanki. Yaşadıklarımı hatırladıkça midem bulanmaya başladı. Koşarak lavaboya gittim ve daha fazla kendimi tutamayıp kustum. Biraz toparlandıktan sonra aynadaki yansımama bakmak için lavabonun önüne geçtim. Kafamı kaldırmaya korkuyordum. Yavaşça başımı kaldırıp aynaya baktığımda gözlerimde ilk defa bu kadar yoğun gördüğüm bir ifade vardı; yorgunluk,acı,üzüntü... Daha fazla dayanamayıp lavabodan çıktım ve kendimi odama kilitledim. Kimseyle ne konuşmak ne de görüşmek istiyordum. Bir saat kadar duvarla bakıştıktan sonra kapı çalındı
"Efendim?"
"Oğlum kalk hadi amcanlar gelecek birazdan."
"Ne, amcamlar mı?"
"Oğlum bugün melek halana gideceğiz ya unuttun mu?
" Aa evet tamam anne"
Of nasıl unutmuştum! Bugün akraba ziyareti vardı. Nasıl gideceğim ve nasıl ayakta duracağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Gitmemek istesem ailemin izin vermeyeceğini biliyordum. Mecburen kalkıp hazırlanmaya başladım. Oyunculuk yeteneğim bugün çok işime yarayacaktı. Üstüme her zamanki gibi siyah bir şeyler giymiştim saçlarıma baktığımda çok dağılmış olduğunu farkettim fakat düzeltmek içimden gelmiyordu. Biraz tarayıp bıraktıktan sonra odadan çıktım. Göz göze geldiğim ilk kişi ablam olmuştu gelip yanağımdan öptü
"Günaydın canım"
Gün gerçekten de aydın mıydı?
Cılız bir ses tonuyla cevap verdim
"Günaydın abla"
Ablam tam bir şey söyleyecekti ki zil çaldı
Kapıya doğru yöneldim. Ayaklarımı sürüyerek yürüyordum. Kapıyı açtığımda ilk olarak yengemi gördüm
"Hoşgeldiniz"
"Hoşbulduk" dediler bir ağızdan.
Küçük kuzenim birden üstüme atladı. Kucağıma alıp öptüm. Zoraki olarak gülümsüyordum. Kuzenim kucağımdan indikten sonra amcamı ve yengemi de öpüp salona geçtim. Kuzenim yanıma gelip oturdu
"Abi oyun oynayalım lütfen lütfen hadi."
Kuzenim dört yaşındaydı ve ben çocuklara hayır demekte pek başarılı değildim. Her ne kadar içimden gelmesede kabul ettim
"Olur, ne oynamak istersin?"
"Aslancılık. Sen kaplan ol ben de aslan"
"Peki,tamam bakalım"
Bu sıkça oynadığımız oyunlardandı ve mert bunu çok seviyordu
Ben kaplan pozisyonunu aldıktan sonra kuzenimde aslan şekline bürünmüş olarak bana saldırdı biz yerde tepişirken annem seslenmeye başladı
"Burkay, Mert hadi sofraya"
Mert'i de alıp mutfağa geçtim
Sofraya oturup yemeği yemeye başladım.
Ne olduğunu anlayamadan konu bana gelmişti
"Burkay sen hasta mısın?"
"Hayır,değilim yenge neden sordun ki?"
"Gözlerin süzülmüş sanki hasta gibi duruyorsun"
"Bilmiyorum ki okul yorgunluğudur"
Bir şekilde konuyu değiştirmem gerektiğini biliyordum.
"Mert ne çabuk büyüyor değil mi ya?"
Muhabbeti değiştirme konusundaki beceriksizliğim iyice kendini belli etmişti. Neyse ki konu değişmişti
"Evet,çocuk işte çabuk büyüyorlar"
Annem lafa girdi;
"Sende bir zamanlar öyleydin"
Keşke öyle kalsaydım diye içimden geçirdim ve anneme gülümsemekle yetindim.
Sofradan kalktıktan sonra arabaya binip halama gittik orda da biraz zaman geçirdikten sonra nihayet eve dönebilmiştik. Hemen odama girip yatağa uzandım. Daha fazla insanların içinde kalmak istemiyordum. Ne kadar gülümsesemde dünü unutamıyordum ve unutamayacağımıda biliyordum.
Telefonumu elime aldım. Bütün gün bakmadığım için mesajlar birikmişti
İlk gözüme çarpan mesaj Selim abidendi.
"Yakışıklı naber"
Bu yaşadıklarımı Selim abiye anlatıp anlatmamak konusunda tereddüt ediyordum.
"İyi sayılır abi sen nasılsın?"
Diğer mesajlara cevap verirken Selim abiden cevap geldi.
"Neden iyi sayılır kuzum ne oldu?"
Anlatmamaya karar vermiştim, en azından şimdilik.
"Bir şey yok abi ya. İyi geceler tatlı rüyalar"
"İyi geceler tatlı rüyalar"
Gözlerimi kapatıp kendimi uyumaya zorladım ve kısa bir süre sonra uykuya daldım...
Yaşadığım olayın üzerinden iki hafta geçmesine rağmen etkisi hala üstümdeydi ne yaparsam yapayım kaçamıyordum. Düşünceler içine dalmışken telefonum çalmaya başladı. Arayan kişi Selim abiydi
"Efendim abi?"
"Nasılsın canımıniçi"
"İyiyim abi sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim ama Can iyi değil"
"Neee, ne oldu Can'a?"
"Sevgilisiyle ayrılmışlar ve morali bozuk."
"Yaa ciddi misin? Üzüldüm."
"Ben sevinirsin diye vermek istedim bu haberi"
"Ben onun gibi taş kalpli miyim abi? Beni hiç tanıyamadın mı?"
"Haklısın,keşke söylemeseydim. Neyse sonra konuşuruz şimdi yengen bekler."
"Tamam abi,selam söyle."
Telefonu kapattıktan sonra aklım daha da karışmıştı. Acaba mesaj atıp destek olmam mı gerekiyordu.
Hayır,bunu yapmamam gerekiyor doğru olan bu o beni çok kırdı. Her ne kadar mantığım bağıra çağıra yapmamam gerektiğini söylesede ben dayanamayıp mesaj attım.
"Selam Can nasılsın"
Mesajı gönderdikten sonra içim içimi yemeye başlamıştı ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Çok sürmeden karşı taraftan cevap geldi
"Selam Burkay, pek iyi değilim sen nasılsın?"
Böyle bir mesajın aksine hakaret dolu bir mesaj gelmesini bekliyordum.
Vakit kaybetmeden cevap verdim.
"İyi sayılırım. Neden iyi değilsin?"
"Boşver ya"
" Bana anlatabileceğini biliyorsun dimi Can?"
"Evet biliyorum sen hep yanımda oldun ama bunu anlatmasam daha iyi"
"Hadi anlat bir şey olmaz"
"Peki. Sevgilimden ayrıldım"
"Aa neden?"
"Bir yanlış anlaşılma yüzünden"
"Bizim gibi yani. Her neyse konuşup barıştırmamı ister misin?"
Kalbim parçalanıyordu ama onun iyiliği için yanında olmam gerektiğini biliyordum.
"Yok hayır bir daha düzelmez zaten"
"Anladım. Ben senin yanındayım merak etme. Üzülmemeye çalış lütfen bir şekilde halledersiin .Hayatında neler neler oldu hepsini atlattın. Sen güçlü birisin seni tanıyorum ve bunuda atlatabileceğini biliyorum "
"Teşekkür ederim senin değerini anlıyorum ve sana çok haksızlık ettim lütfen affet beni"
Bu mesajın üstüne mutlu mu olmam gerekiyordu bilmiyordum.
"Rica ederim her zaman."
Sonrasında sürekli konuşmaya başlamıştık ve eski halimize dönüyor olduğumuz için mutluydum. O hemşirelik okuduğu için stajı vardı ve bir gün sonra onun çalıştığı hastahaneye ziyarete gittim.
"Selamm"
Yanıma gelip sarıldı ve cevap verdi
"Hoşgeldin nasılsın?"
"İyiyim saol. Seni çok özlemişim"
"Bende öyle"
Biraz muhabbet ettikten sonra ikimizin de eve gitmesi gerektiği için otobüs durağına doğru yürüdük ilk onun arabası geldi ve gitti bende biraz bekledikten sonra otobüse binip eve geçtim. Uzun zaman sonra en mutlu günümdü.Can'ın yanında olmak bana büyük bir mutluluk vermişti. Gerçi hala tecavüzün psikolojik yıkımını yaşıyordum. Aradan bir hafta geçtikten sonra gelen bir mesajla tüm hayallerim tekrardan suya düşmüştü
"Burkay sevgilim seninle görüşmemi istemediği için bana bir daha yazma."
Gelen mesaj şok etkisi yaratmıştı ve 5 dakika kadar hiç kıpırdamadan öylece telefona baktım. Ardında da bir ağlama krizi geldi. Nasıl yapabilmişti bunu? Ah Salak kafam! Hemen arayıp ne olduğunu sormak istedim ama malesef ki telefonlarımı açmadı. Koskoca bir okyanusa bırakılmış yüzme bilmeyen bir insan gibi hissediyordum kendimi. Evet evet tam bu histi. Çevremde ne tutunacak bir şey vardı nede bir yer görünüyordu en kötüsüde yüzme bilmememdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Bulut (GAY)
Teen FictionGökyüzü onun için karanlıktı artık,hangi tarafa kaçsa batıyordu fakat bu sadece bir başlangıçtı.Bu, gittikçe hayatı karmaşıklaşan Burkay'ın yaşama direnme hikayesiydi...