Yeni bir güne uyanmıştım. Hava olması gerektiği gibi güneşli ve parlaktı ama nedense kendimi karanlık,sisli ve kötü bir güne uyanmış gibi hissediyordum. En zoru ise yaşamam gerekiyordu ve bunun için çabalamak istemiyordum. Bugünü kendime ayırmaya karar verdim ve hazırlanıp dışarı çıktım. Sahile gitmeyi ve biraz olsun huzur bulmayı umuyordum ama tabiki olmadı. Bankta oturup hıçkırarak ağlayan biri dikkatimi çekti ve kendimi yanına gitmekten alıkoyamadım.
"Merhaba iyi misiniz?"
"Sence nasıl görünüyorum iyi miyim?"
"Kusura bakma biraz saçma bir soru oldu haklısın. Sana yardım edebilir miyim?"
"Edemezsin,kimse edemez. O yüzden yalnız bırak beni!"
"Bu hissi iyi bilirim o yüzden yardım edebileceğime eminim"
"Aldatıldım, için rahat etti mi?"
Bu kelimeyi duymamla kafamdan aşağı kaynar sular döküldüğünü hissettim. Sadece "bende" diyebilmiştim.
Hiç beklemediğim anda bana sarılarak ağlamaya başladı. Bende sarılarak destek vermek istedim.
"Bu arada adım Burkay "
"Benim de Özgür"
"Bak Özgür bu hissin ne olduğunı çok iyi bilirim ve sana asla boşver diyemem. Diyemem çünkü böyle olmayacağını çok iyi bilecek kadar acı çektim. Ama kendini yıpratmamak için çabalaman gerektiğini biliyorum. Bu asla senin suçun değil ve kendini suçlama sakın. Ben böyle yaptığım için başkalarına gitme gereği duydu diye düşünme olur mu."
"Hayattan ve yaşamaktan nefret ediyorum"
"Bende. Ama yaşamak zorundayız anlıyor musun?"
"Nasıl olucak o?"
"Bir kahve içelim mi ne dersin?"
"Peki"
Yolda gördüğümüz ilk kafeye girip oturduk ve birer kahve söyledik.
"Şimdi anlat bakalım bu olaylar nasıl başladı ve ne oldu?"
"Biz çıkmaya başladığımız zaman aslında zaten benimle birini aldatıyormuş biliyor musun? Ve ben bunu öğrenmeme rağmen çok sevdiğim için bırakamadım onu sonundada aynısını bana yaptı."
"Gerçekten kötü bir durum olmuş ama seni yargılayamam çünkü çok sevmenin ne demek olduğunu biliyorum."
"Yargılamadığın için teşekkür ederim inan bundan o kadar çok korkuyorum ki. Yargılanmak gerçekten kötü bir durum ve bunu herkes anlayamaz."
"Kimseye anlatamamak nedir çok iyi bilirim..."
Biraz daha zaman geçirip sohbet ettikten sonra birbirimize numaralarımızı verdik ve tekrar buluşacağımıza söz verip ayrıldık. Hayat ne kadar tuaf bir yerdi böyle. Kendi sorunlarımdan kaçmak isterken aslında tek üzülenin ben olmadığımı anlamıştım. Tabiki benim yaşadıklarım kolay şeyler değildi ama onun ki de çok kolay sayılmazdı. Telefonumun mesaj sesiyle irkildim.
Özgür
"Selam,bugün için çok teşekkür ederim"
"Rica ederim ne demek. Pek yardım edemedim kusura bakma ama daha geniş bir zamanda buluşmak isterim"
"Tabiki olur"
-ÖZGÜR-
Bankta oturmuş ağlarken biri yanıma geldi ve nasıl olduğumu sordu. Başta anlamsız bulsamda onu sevmiştim. Gerçekten yardım etmek istediği gözlerinden belli oluyordu. İlk dakikalarda ağlamaktan onu tanımamıştım. Ama sonrasında Can'ın benimle beraber olmak için aldattığı çocuğun, o olduğunu anlamam fazla uzun sürmedi.
Nasıl bir hayattı bu? Üzülmesine sebep olduğum insan şuan bana yardım ediyordu. Ne yapacağımı bilemedim bunu söyleyip söylememek arasında kararsız kalmıştım. Gerçekten iyi ve yardımsever bir insandı ve ben onun üzülmesine sebep olmuştum. İlahi adalet diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Daha sonra buluşmak için sözleşmiştik. Acaba benim olduğumu öğrense yardım etmekten vazgeçer miydi? Sanırım bunu yakında öğrenecektim...
- BURKAY -
Bir sonraki hafta tekrar buluşmaya karar vermiştik. Buluşacağımız yer ise Bakırköy oldu. Aslında oraya gitmek pek istemiyordum çünkü her yerinde anılarım vardı-kötü anılar- ama gitmek zorundaydım çünkü bir insanın bana ihtiyacı vardı. Kıyafetlerimi giymeye başlamıştım ve bilin bakalım ne renk seçtim? Tabiki de siyah... Saçlarımı yaptıktan sonra artık buluşmaya hazırdım ve yola çıktım. Her geçtiğim sokak içimi daha da karartıyordu. Sonunda vardığımda Özgür'ün çoktan gelmiş olduğunı gördüm.
"Selam, kusura bakma geciktim biraz"
"Önemli değil hoşgeldin"
"Ee nereye gidiyoruz?"
"Yukarıda çok sevdiğim bir kumpir dükkanı var oraya gitmeye ne dersin?"
"Tamam olur gidelim"
Dükkana vardığımızda gözlerim dolmuştu fakat belli etmemeye çalıştım. Çünkü Can ile geldiğimiz ilk yer burasıydı. Gerçekten güzel bir ortamı ve kumpiri vardı. Fakat bana güzel anılar hatırlatmadığı için uzun süredir buraya gelememiştim.
Kumpirleri söyleyip masaya oturduğumuzda Özgür'ün gözlerinde tuaf bir ifade gördüm.
"Bir şey mi oldu Özgür?"
"Hayır neden ki?"
"Bilmem bir an öyle hissettim"
"Anladım bir şey yok"
Hayatında yaşadığı olayları düşündüm ve muhtemelen ondandır diyip fazla üstüne gitmedim. Sonuçta bir kızdan ayrılmıştı ve ayrılma sebebi aldatılmaktı.
Kumpirlerimizi yedikten sonra başka bir yere gitmeye karar verdik. Meydanın orta kısmında bulunan Alışveriş merkezine gidip oturduk ve birer kahve söyledik.
"Daha iyi misin Özgür?"
"Teşekkür ederim senin sayende biraz da olsa iyiyim ve seni kaybetmek istemiyorum"
"Merak etme ben her zaman yanında olacağım senin ve bu sorunları beraberce çözeceğiz"
"Umarım" diyerek karşılık verirken ses tonu alçalmıştı.
Böyle olmasını anlayabiliyordum çünkü tutulmayan sözler insanlara güveni engelleyebiliyordu.
Zamanla Özgür ile ciddi birer dost olmaya başlamıştık ve sürekli buluşup bir şeyler yapıyorduk. Ona da bana da iyi gelmeye başlamıştı bu buluşmalar. Bana sürekli sende sorunlarını anlat dese de onu kendi sorunlarımla bunaltmak istemiyordum. Hem ayrıca ne diyecektim ki? Bir erkekle ilişkim olduğunu söyleyemezdim. Nasıl karşılayacağını bilmiyordum çünkü.
Düşünceler dalmışken telefonuma gelen arama ile irkildim ekrana baktığımda gözlerimin büyümesine engel olamadım.
Selim Abi arıyor...
Açıp açmamak konusunda kararsız kalmıştım fakat yine nefsime yenik düşüp açtım
"Alo efendim"
"Nasılsın Burkay?"
"Teşekkürler siz?"
"Bana bu şekilde mi davranmayı planlıyorsun Burkay?"
"Ne dememi bekliyorsun ki?"
"Konuşmamız gerek"
"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok anlıyor musun beni?"
"Burkay uzatma hemen yanıma geliyorsun!"
Son kelimeyi vurgulayarak ve bağırarak söylemişti. Ardından telefonu yüzüme kapattı. Gidip gitmemek arasında kalmıştım ama korktuğum için gitmeye karar verdim.
Yola çıktığımda ellerim titriyordu ve ne olacağını kestiremiyordum. İş yerine vardığımda kapıyı tıklatıp girdim.
Geldiğimi görünce hemen ayağı kalkıp yanıma geldi ve sarıldı. Benim ise ellerim boştaydı.
"Hoşgeldin canım"
"Hoşbuldum selim abi"
"Gel otur şöyle"
Gösterdiği yere oturdum ve diyeceklerini beklemeye başladım
"Üzgünüm Burkay o gün yaptıklarım hoş değildi ve pişmanım o günü yaşanmamış sayalım olur mu"
"YAŞANMAMIŞ SAYALIM" bu kelime beynimin içinde dönmeye başlamıştı ve ne diyebileceğim hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.
"O kadar basit mi abi?"
"Haklısın ama bir şans daha vermen gerekiyor bana"
Mantığım ne derse desin kalbimi dinleyip bir kez daha kabul etmiştim Selim abiyle konuşmayı. Ama ne kadar çok hata yaptığımı yakında öğreneceğimden haberim yoktu.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Bulut (GAY)
Teen FictionGökyüzü onun için karanlıktı artık,hangi tarafa kaçsa batıyordu fakat bu sadece bir başlangıçtı.Bu, gittikçe hayatı karmaşıklaşan Burkay'ın yaşama direnme hikayesiydi...