Bölüm 20

3.7K 142 30
                                    

...
"Aç kapıyı Ali abi!"diye bağırdı gecenin yarısı olmasına aldırmadan.Bir yandan zile basarken bir yandan kapıyı sert bir şekilde yumrukluyordu.Tüm mahalle ayağa kalkacak biçimdeyken o neden kalkmıyordu?
Kapıyı tekmelemeyi bırakıp onu tekrar tekrar aramayı denedi.Daha öncesinde onu defalarca aramıştı ama çağrıları cevapsız kalmıştı.Ama tekrar tekrar deneyecekti.
Taksi bulma ihtimali yok sayılırdı.Olsa bile taksi ona uğramazdı.
Kapıyı son kez tıklayıp acemi bir şekilde gözyaşlarını sildi."Sana...çok ihtiyacım var Ali abi aç,ne olursun"diye fısıldadı kendi kendine.
Belki de hastaneye kadar koşmalıydı.Ama yolun ortasına düşüp kalırsa onların yanına gidemezdi.Yağız ve Emre'ye destek olmak istiyordu.Onlara ayak bağı olamazdı.
Başını kaldırdı sert bir biçimde açılan kapı ile.Ali abi değildi ama annesi onu uyandırabilirdi.
Gözlerini silip yutkundu.Konuşmalıydı ama kelimeler dilinden dökülmüyordu.
"Ne oldu Erva gece gece,neden deli gibi çalıyorsun kızım kapıyı?"diye tısladı Yeliz Teyze.Normalde bu kadar sinirli biri değildi ama içinde bulundukları durum onu da sinirli biri yapmıştı.
"Ben...çok özür dilerim.Ama Ali abiye ihtiyacım var.Çok ihtiyacım var..Yeliz teyze gözünü seveyim uyandırıver onu"dedi yalvararak.
Karşında gece yarısı kapısına dikilmiş ve ağlayan bir kız görünce annesinin arkasından olanları kontrol etmek için gelen Ali kapıya yaklaşıp Erva'ya odaklandı.Uykusu açılmıştı.Çünkü onu uzun zamandır böyle görmüyordu.Çaresiz birinden farkı yoktu.
"Erva ne oldu,iyi misin?"diye sordu endişeyle.Erva hala ağlıyordu ama kendini sakinleştirmeye çalışıyordu."Ali abi yalvarırım beni hastaneye götür,l-lütfen..."dedi ağlamak ve bağırmaktan çatlayan sesiyle.
"Ne oldu neyin var?"diye sordu Ali.Hala bir gözü kapalıydı.
"Benim bir şeyim yok ama birinin bana ihtiyacı var.Lütfen..."
"Hayırdır Erva ne oldu?"diye sordu Ali'nin annesi.O da gece gece uyandırılmanın aksiliğini atamamıştı ama Erva'yı bu denli ağlarken görünce fazla üstüne gitmemeye karar vermişti.Hatta onun hakkında endişelenmeye başlamıştı bile.
"Yağız'ın annes-...o vefat etti.Benim onlarla olmam gerek.Ne olur beni oraya götür.Tek çarem sensin"dedi yutkunarak.
"Tamam tamam sen sakin ol"dedi Ali Erva'yı sakinleştirmeye çalışıp.Annesine ona bir bardak su vermesini ve onu sakin tutmasını söyleyip bir koşu içeri gidip altına bir pantolon geçirdi.Telefonunu eline aldığında Erva'nın aramalarını daha yeni görüyordu.Tam on dört kere aramıştı Erva onu.Kendini suçlu hissedip arabanın anahtarını da alıp hemen çıktı odadan.
Annesi Erva'yla ilgileniyordu.Annesine el sallayıp "Ben geç gelebilirim anne sen uyu"dedi.Askıda asılı duran ev anahtarını da alıp Erva'nın omzundan tutup onu asansörlere getirdi.O arada ayakkabılarını giyiyordu.
"Kendinize dikkat edin"diye bağırdı annesi onlar kabine girmeden önce.Asansörün kabinine binince zemin kata basıp beklemeye başladılar.Ali daha fazla soru sorup onu daha da ağlatmak istemiyordu ama az önce dediklerini kesik gelen sesinden dolayı fazla anlamamıştı.Elleriyle yanağını sildi minik kız kardeşinin.Onu bu şekilde görmeyi cidden sevmiyordu.
"Sakin ol Erva.En kısa zamanda orda olacağız,sana söz veriyorum"dedi onu bir nebze olsun sakinleştirmek için.
Erva burnunu çekip abisine baktı.Gece gece onu da endişelendirmişti.Başını geri eğip usul usul ağlamaya devam etti.
Zemin kata gelen kabinden inip en kısa sürede vardılar arabanın yanına.İkisi de ön koltuğa yerleşince zaman kaybetmeden çalıştırdı arabayı Ali.
"Gözünü seveyim hızlı ol abi"dedi hıçkırıklarına boşluk bırakıp.Derin bir nefes alıp dışarıyı izlemeye koyuldu.Çoktan siteden çıkıp yola koyulmuşlardı.
Araba sessizliğe bürünmüştü.Ama onun aklı çığlık çığlığaydı.Ne yapacağını bilmiyordu.Nasıl davranacağını da.Onu görürse ne demeliydi?Veya gitmemeli miydi,o onu görünce daha kötü olursa ne yapacaktı?
Başını sert bir şekilde vurdu cama.Çığlıklar bir miktar susmuştu,bir daha vurdu.Ta ki o çığlıklar susana kadar vurmaya hazırdı.
"Ne yapıyorsun Erva,kendine zarar vermeklr ne elde edeceksin kızım?"diye tısladı Ali.Erva kesinlikle hiç böyle olmamıştı.
"Susmuyorlar"dedi kısık sesle.Ardından onu umursamayıp yeniden vurdu kafasını.Sol gözünden bir yaş damlamıştı cama.
"Eğer kafanı bir kez daha oraya vurursan seni arabanın üstüne bağlarım öyle götürürüm."dedi.Bu tehtidi biraz da olsa onu sakinleştirmişti.
"Bak hem az kaldı,sabret"dedi ortamı yumuşatmak için.Erva sadece dışarıya odaklanmıştı.Onun hakkında endişelenmeli miydi?
"Daha iyi misin?"diye sordu şansını denemek için.
Başını titreyen cama yaslamıştı.Beynindeki çığlıklara kulak vermeyi deniyordu.Onlar belki yardımcı olabilirdi ona.Belki ne yapması gerektiğini haykırıyorlardı.
Omzunda bir el hissedince başını çevirip Ali'ye baktı.Ali'nin suratında endişeli bir ifade vardı.Belki de onun bu haline endişeleniyordu.
"Ha?"
"Böyle davranma ne olur...Erva iyi olmalısın.Onlar için iyi olmalısın anladın mı?"dedi yumuşak bir tonla.Kız kardeşini rahatlatmak istiyordu çünkü biliyordu bir olay olsa etkisinden zor çıkardı Erva.Herkesten çok o etkilenirdi.Hatta bazen korkutucu birine dönüşür bir noktaya odaklanıp bir şeyler mırıldanırdı.
"Şimdi,gidelim"dedi bu sefer.Arabanın kapısını açıp indi arabadan.Arabanın önünden dolanıp Erva'nın çıkmasını bekledi.Miskin adımlarla arabadan inen kardeşini elinden tutup sakince hastaneye doğru koşmaya başladılar.Arada ona bakıyordu.Her seferinde Erva korkutucu bir şekilde mırıldanıyor oluyordu.
Hastanenin içine girince resopsiyona gitmeye çalıştı ama Erva onu engellemişti.O yolu iyi biliyordu.
Katlarca yukarıda olan asansörü beklemeden merdivenlere yöneldi.Dakikalar içinde korkak adımlarla çıkmışlardı odanın bulunduğu kata.Erva'nın donuk olduğunu farkeden Ali durdurdu onu.Bu kadar sessiz ve suskun olması, dalıp gitmesi iyi değildi.
"Erva,bana bir şey söyle.Senin hakkında endişelenmeli miyim?"
Erva ona odaklanıp başını salladı.Bir şey yapmak için kasmayacaktı artık.Zaman ve durum ne gerektiriyorsa öyle davranacaktı."İyi...iyiyim"dedi kısık sesiyle.İyi değil di ama şuan ne hissettiğini de bilmiyordu.
Tekrar yürümeye koyuldular.Koridordan sola dönünce belki de onları görecekti.Kalbi deli gibi çarpıyordu.Ayakları geri geri gidiyordu sanki.Yutkunup derin bir nefes aldı.Ve koridordan dönmüşlerdi.
Gözüne ilk çarpan şey oturan çift ve ayakta duvara kafasını yaslamış olan genç bir adamdı.
O yoktu.Olmasını bekliyordu ama onun burada durmayacağını bilmeliydi.O kaçardı.O gizlenir duygularını belli etmekten korkardı.Acısını gizli gizliye yaşar,biri varken içine atardı.Ve şimdi burada değildi.Nerede olduğunu kimse bilmiyor olmalıydı.
Adımlarını hızlandırıp bir kapının önünde duran kişilerin yanına doğru yürümeye başladı.Hatta yürümeyi bırakıp koşuşturmaya başlamıştı.Adımları hızlanmıştı sanki ne yapacağını biliyormuşcasına...Ali'yi arkasında bırakıp onlara doğru koşuyordu.
Ayak seslerini duyan Deniz ve Doğukan kafasını seslerin geldiği yana çevirdiklerinde Erva direkt yataktan çıkmış bir vaziyette onlara doğru koşuyordu.Arkasında daha önce görmedikleri birini getirmişti.
Onlara yaklaşınca durdu birden.İkisine bakıp sonra Emre'ye odaklandı.O onu henüz farketmemişti.
Gözleri onu arıyordu...Ama o her zamanki gibi yoktu ortada.
"Erva..."diye mırıldandı Deniz.Sonra susmayı tercih edip başını eğdi.O da ne denilir bilmiyordu.Kötü bir şey söylemek, söyleyip Emre'yi üzmek de istemiyordu.Sadece sustu.Bazen susmak konuşmaktan daha çok şey anlatırdı ya,bu an öyle bir andı.
Emre burnunu çekip kaldırdı kafasını duvardan.Başını çevirdiğinde ağlayan bir kadın ona bakıyordu.Tüm bildiklerini unutturmuştu onun bakışları.Onun da acı çektiği o kadar belliydi ki.Bakışları her şeyi anlatıyordu.Kendini sakinleştirmişken...
"Emre..."dedi Erva sadece.Sonrasında sustu.Emre'nin tepki vermesini bekledi.Dikkatle izledi yüzünü.Sonra farketti,Emre ona gülümsüyordu.
O an her şeyi bırakıp koştu yanına.Ve kocaman sarıldı ona.Zaman durmuş gibiydi.
"Ben...ne demeliyim bilmiyorum... "dedi.Aklı durmuştu ya bunları söylemek bile ona o kadar zor gelmişti ki.
Yüzünü gömdü Emre'nin montuna...Ne kadar acı çektiğini biliyordu.Bu illet hastalığı o da yaşamıştı ve onun tedavi sürecinde o kadar ölüme tanık olmuştu ki...Emre beklediğinden daha sakin davranıyordu.
"İyi olacak mıyız?"dedi Emre saniyeler sonra.Sesi o kadar dokunaklıydı ki.
"Olacaksın...Sen de,Ya-yağız da.Zaman her şeye çare.Yemin ediyorum iyi olacaksın.Acıtacak,yeri gelecek dayanamayacaksın...ama alışacaksın,inan bana"dedi tek solukta.Hıçkırıklarına boşluk bırakıp iki kelime etmek hiç bu kadar zor olmamıştı.Kelimeler boğazına dizilmiş,canını sıkıyordu.O da bağırmak istiyordu...İçini dökmek.Ama bu yaptığıyla nasıl onlara destek olabilirdi ki?
"Onu unutmak istemiyorum"dedi Emre kesik sesiyle.O da ağlıyordu.Belli etmemek için derin nefesler alıyordu.Ama gözyaşları çoktan Erva'nın omzunu ıslatmıştı.
Birini kaybetmek çok...çok zor bir duyguydu.Hele dün seninle birlike olduğunu bilip bugün yokluğunu hissetmesi.İki hafta öncesini düşündü.İnci Hanım'ı son gördüğü zamanı.O gün tahmin edemezdi böyle bir şey olacağını.O hep İnci Hanım'ın da kendisi gibi atlatacağına inanıyordu.Tüm tedaviler olumlu giderken neden böyle bir haber almışlardı?
"İstemediğini inan çok iyi biliyorum..." ondan ayrılıp ıslak yüzünü acemi bir şekilde silip ona gülümsedi.Onun karşısında yıkık duramazdı.Güçlü olmalıydı.
"Delirecekmiş gibi hissediyorum daha...daha dün bu-"
"Emre,biz sabretmeliyiz"dedi Erva.
"Sabredince geçecek mi?"dedi Emre.Çizgifilmi bitince yeniden çıkayacağına ikna olmak isteyen minik kardeşi gibiydi.Başıyla onayladı Erva."Güçlü olmalısın" diye ekledi."Sen de abin de"dedi.
Derin bir nefes alıp Yağız'ı düşünmeye başladı.Nerede ve napıyordu şuan?
Ağlıyor olabilirdi.Veya kendine zarar veriyor olabilirdi,ya da sadece içi içini kemiriyordur.Ama her ne yaşıyorsa onun yanında olması gerekiyordu.Emre çabuk toparlansa bile Yağız'ı toparlamak zor olurdu.En azından aylarca bunu öğrenmişti.
Emre acılara karşı savunmaya geçebiliyordu, güçlü kalmaya çalışıyordu ama Yağız onun tam tersiydi.Dışarıdan bakıldığında güçlü biri gibi dursa da içinde minik bir çocuk yatıyordu.O dağ evindeki akşamda bunu daha iyi anlamıştı.Yağız ona kızamayacak kadar bitkin hale gelmişti ki en savunmasız tarafını göstermişti ona.En savunmasız, küçük tarafını.Dizine başını koyup gözlerini kapattığı an teslim olmuştu bir kere ona.
Ama Erva hiçbir zaman onun zayıf yanından bahsetmedi kimseye.Gerçi bahsetse bile inananı zor olurdu.Kaplan sandıkları adamın aslında bir kedi olduğuna inanmak zor olabilirdi.Hem de en savunmasız anında bile asi gözükmeye çalışan bir pisi.
Sahi Yağız Erva dışında birine göstermiş miydi zayıf yanını? Onlara da böyle pisicik gibi davranmış mıydı yoksa Erva ilk miydi?
Karşısında dikilen Emre kadrajdan çıkıp yandaki sandalyelere otururken daldığı yerden yine dünyaya dönüş yaptı ve Emre'nin karşısındaki koltukların birine de o oturdu.Koridorun ilerisinde bekleyen Ali de çoktan onu bekliyordu.
Erva'nın oturduğunu görünce yavaşça yanına gelip yanındaki koltuğa oturdu.Ortam onu da fazlasıyla germişti.
"Ali abi,sen istersen gidebilirsin"dedi başını kaldırıp yanında onunla beraber gece yarısı hastane koridorda bekleyen Ali abisine.Ali onunla konuştuğunu fark edince başını ona döndürüp "Sen bana emanetsin"dedi.O da yarı uyanıktı.Hatta uyuyordu.
"Bana bakmana gerek yok Ali abi.Beni buraya getirmen bil-"
"Ben seninle durmak istiyorum Erva.Sen herkesten berbat durumdasın"dedi Ali kısık sesle..Kız kardeşini bırakıp gidemezdi.
O sırada herkes ayağa kalkan Emre'ye odaklandı.Emre birden ayaklanıp koridorun sonuna doğru yürümeye başladı.Kimseye bir şey demeden kalıp gitmişti.Erva arkasından bağıracakken Doğukan durdurdu onu."Bırak gitsin."
"Ya kendine bir şey yaparsa?"diye sordu Erva.Emre bunu yapacak gibi değildi ama insan acı çekince delirirdi.Aklına gelmeyecek şeyler bile cazip gelebilirdi.
"Yapmayacak...Sadece sakinleşmeye ihtiyacı var inan bana" dedi Doğukan hem Erva'yı hem de yanında oturan ve onu dikkatle dinleyen nişanlısını rahatlatmak için. "Eğer hala kendine bir şey yapacağından şüpheniz varsa arkasından gidebilirim"dedi Doğukan.Başını salladı Erva,Doğukan haklıydı.
Başını öne eğip yüzünü gizledi.Çevresindeki insanları düşünmekten kendinin nasıl hissettiğini unutmuştu.Nasıl hissetmesi gerekirdi ki.
Kafası çok karışıktı.Herkes gibi o da bağırıp çağırmak inkâr etmek istiyordu.İnci Hanım'ı sadece patronunun annesi olarak değil gerçek bir şekilde bir anne gibi bir teyze gibi görüyordu.Onu son ziyaretinde o kadar cana yakın o kadar mutlu davranmıştı ki onların yanında.Belli ki acısını belli etmemeye çalışmıştı.
Onu mutluyu oynamaya zorladığı için kendini suçlu ve kötü hissetti Erva.Bu durumda daha ne kadar kötü hissedebilirse o kadar kötü hissediyordu.Saçma da olsa kendini suçluyordu.
Gözünden bir damla yaş süzülüp ayakkabısının üstüne düştü.Ardından bir tanesi de çenesini takip edip boynuna doğru iniyordu.
Yağız'ı aramak istiyordu her hücresinde.Onunla konuşmak,onu teselli etmek istiyordu.Ama arasa açmazdı Yağız.Hem açsa da Erva konuşamazdı üzerdi Yağız'ı.
Belki de konuşmak için uygun zamanı beklemeliydi.
Onu üzmek istemiyordu.Hem de hiç mi hi istemiyordu.
Saatin kaç olduğunu bilmiyordu.Duvara baktı.Saat beklediğinden de geçti.Oysa ki ona göre zaman geçmek bilmiyordu.Dakikalar boyunca öylece bekledi.Uykusu geldi belki,hatta göz kapakları yer çekimine meydan okuyamadı bazen.Ama o yine de bekledi orda.
Doğukan Emre'yi kontrol etmeye gittiğinde çekinerek kalktı ayağa.Ve karşısındaki Deniz'in yanına oturdu.
"Hala nasıl böyle bir şey olabilir aklım almıyor"diye yakındı.İçinden ağlamak geliyordu ama bu sefer kendini tutacağına dair kendine söz vermişti.
"Benim de..."dedi Deniz arkasına yaslanıp."Allah rahmet eylesin"
"Deniz..."dedi Erva.Absürd kaçmasını isteniyordu ama sormalıydı.
"Nasıl oldu?"diye sordu alt dudağını ısırıp.
"Biz de duyunca hemen geldik.O an biz de orada öğrendik zaten.Emre baya kötü oldu.Hatta iğne falan yaptılar.Şuanki sakin hali.Önceden hastaneyi birbirine kattı,inkar etti...Yağız ise.Biz Emre'yle ilgilenirken, sakinleştirmeye çalışırken ortadan kayboldu.Doğukan da ben de aramayı denedik ama telefonuna ulaşamadık"dedi.Sonra derin bir iç çekti.
Erva'nın içine bir kuşku yerleşmişti.Yağız'ın en sinirli hali üzgünkenki haliydi.Ya başına bir şey gelmişse?
"Mesaj atmayı denediniz mi?Nereye gitmiş olabilir ki bu adam?"dedi endişeyle.Bu sefer tırnaklarını yemeye başladı.İçindeki kuşku onu içten kemiriyordu sanki.
"Denedik ama görüldü bile atmadı.Belki de onu bu haline bırakmalıyız...Doğukan birkaç güne geçeceğini söyledi.Belki sadece ben,biz endişelenmeyelim diye demiş de olabilir...Ama ben ona inanmak istiyorum"dedi kısık sesiyle.Sonra parmaklarıyla oynamaya başladı.Onun da içinde bir kuşku vardı.Bundan sonra ne olacağına dair...
"Belki de ben aramalıyım,"dedi Erva ayağa kalkıp.
Telefonuna artı direkt elini.Sonra ezberinde olan numarayı tuşladı ve açması için dua ederek beklemeye koyuldu.Bir süre sonra ses kesilince anladı.Bir kez daha denedi şansını.Ardından birkaç kez.Parmakları yorulana kadar aradı onu.
Sonunda aramaktan vazgeçip mesaj atmayı denedi.Duvara yaslanıp sürtünerek yere oturdu.Sert düşüşünden dolayı sırtı acımıştı ama umursamadı.Ona ne yazabileceğini düşünüyordu.
Gönderilen: Patroncuğum
Neden aramalarıma cevap vermiyorsun?Hakkında ne kadar endişelendiğimizin farkında mısın?
Yazmıştı.Ama silip yeniden yazmaya karar verdi.Onun üstüne gitmek istemiyordu ama bir yanı ona kızgındı.
Gönderilen: Patroncuğum
Hakkında endişelenmemizi önemsemiyor musun?Neden açmıyorsun telefonları?
Yazdı.Ve sonra saçma olduğu gerekçesiyle sildi.Ah.Ne yazacağını bilmiyordu bile.
"Ne yazmalıyım?"diye mırıldandı kendi kendine.O an,bir anlığına gelen esnemesini durduramamıştı.
Gönderilen: Patroncuğum
Hakkında endişelenmek ve ona rağmen bir şey yapamamak beni o kadar çaresiz biri yapıyor ki...
Yazdı aklını daha fazla karıştırmamak için.Sonra ekledi.
...
En azından mesajlara cevap ver
...
Birkaç dakika bekledi ekran başında.Sonra pes etti ve ayağa kalkıp etrafta dolanmaya başladı.Bildirim gelip gelmediğine bakıyordu her dakika başı.
Bir süre sonra saatin de vermiş olduğu yorgunlukla oturdu bir koltuğa.Kafasını sertçe geriye atıp kafasını duvara vurdu.Hissetmeyeceği kadar uyuşmuştu kafası.Bir daha vurdu.İkinci vuruşu biraz acımıştı.Üçüncü kez vuracakken telefonun titrediğini hissetti.Heyecenla bildirimleri açtığında tüm heyecanı sönmüştü.Yağız'dan olmayan başka bir bildirimdi.Lanet okuyup yandaki oturağa yavaşça fırlattı telefonunu.Yağız'ın aldığı telefonu...
Kafasını son kez vurdu duvara.Hepsinden daha sert bir şekilde.
Gözlerini kapatıp başını geriye yasladı.Ve beynindeki sesleri dinlemeyip başka şeylere odaklanmaya çalıştı.Başka şeyler düşünmeye çalıştı.
"Doğukan mesaj attı.Emre ile bahçede oturuyorlarmış.Merak etmeyin dedi"dedi Deniz.Başımı kaldırıp ona baktım.En azından birinin sakin olması iyiydi.
Gözlerini yeniden kapatıp derin nefesler aldı.Dakikalar boyunca gözleri kapalı bulunduğu durumdan uzaklaşmaya çalışıyordu.Bir an beyni bir anlığına sakinleşmişti.Bir anlığına her şey güzelleşmişti.Vücudu uykusuzluğa daha fazla dayanamayıp cazip gelen teklife uymuştu.Dakikalar içinde uyuyakalmıştı.Her ne kadar istemese de.
____________________________________

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin