Bölüm 7

6.2K 233 6
                                    

Lanet olasıca babetler!
"Daha ne kadar gezeceğiz?"diye sızlandım.Onun sesimi duyabilmesi için bağırmıştım.Aramızda metreler vardı.Ben arkada kalmıştım
Onunla yanyana yürümek bile can alıcıydı.
Bir adımı benim bi koca adımıma eşitti.Bir de hızlı yürüyordu!
"Bu bir okul gezisi değil hanımefendi"dedi.
"Neden kocaman bi şirkette çalışıyorsunuz ki neyinize yetmiyor iki odalı ofis?"
"Bu kadar insanı 2 odalı ofise mi sığdırsaydım?"dedi.
"Olsun, birkaçını atardın.Miss!"dedim. Ayak tabanlarım ağrımaya hatta acımaya başlamıştı.
"Sırf iki odalı ofis için işçi atmak?...Benlik değil. Aslında iki odalı ofis de benlik değil.
Büyümek istiyorsan hedeflerini büyük tutman lazım Erva..."dedi ve tamamen camdan oluşan bi odaya geldi. Kapısını yavaşça açtı ve içeri girdi.
Oda küçük ve tatlıydı. Bir berjer koltuk büyük bi masa ve bi dolap dışında pek bi şey yoktu.
"Burası da senin, küçük ve ofis gibi..."dedi.
Benim bi odam mı olacaktı?Hem de tam merkezde.Kafeteryaya yakın?
"Benim mi?"diye geveledim.
"Bana biraz uzak ol istedim"dedi.
"Burası benim mi şimdi?"dedim. Olayın şokunu henüz anlatamamıştım.Benim bi odam var!
"Evet"dedi ve masaya geçti. Masanın koltuğunu çekip oturdu.
"Benim niye bi odam var?"dedim.
"Fazla uzatma işte.Burda herkesin iyi kötü bi odası var.Eğer istemiyors-"
"İstememez olur muyum? Çok teşekkürler"dedim ve dolaba doğru yürüdüm.Arkamı dönüp odaya bi göz attım.
"Çok teşekkürler harika da neden camla kaplı?"dedim.Evet bulduğumu beğenmeyen tipler gibi olmak istemem ama odamın camla kaplı olması ve her yaptığımın gözükmesi rahatsız edici.
"Ne o? Kirli işlerinin gözükmesinden mi korkuyorsun?"dedi.
"Hayır sadece etrafımın camlarla kaplı olması biraz rahatsız edici"
"Odanın değiştirebilirsin"dedi.
"Ciddi misin?"Camlı olmasın da...Her türlüsüne razıyım.
"Bi 5 kat altta hademenin temizlik odası var bi bakıma dolap gibi ama camsız"dedi.
Hayallerim bir anlık depremle yıkılıverdi.Bu camlı yere maruz kalmıştım.
"Ha-ha"diye histerik bi kahkaha atıp camın arkasına baktım.
İnsanlar koşuşturup duruyorlardı.Onlara nasıl ayak uyduracağımı bilmiyorum hepsi pek bi bilgili gözüküyor.
"Bu oda da güzel,hem güneş alıyor"dedim.
"İyi sen odana falan alış ben bi iki dakikaya geleceğim"dedi ve hızlıca ayağa kalktı ve cebini yokladı.
"N-nereye??"diye sordum.
"Bilmen gerekmiyor "dedi ve yine cam olan kapıdan çıkıp gitti.
Camın arkasındaki son görüntüsünde cebinden bir şey çıkartıyordu.
Cama bakmayı bırakıp masama yöneldim. Birazcık aksesuarı eksikti ve bi kaç dosya dışında tamamen boştu.
Sandalyeme oturup masaya doğru yaklaştım.Sandalyenin boyu biraz alçaktı.Siyah,tekerlekli bi ofis sandalyesiydi sadece pek bi ihtişamı yoktu.
Yerden güç alıp sandalyeyle beraber arkamı döndüm.Arkamda kocaman bi tablo vardı.Onun dışında raflarda duran bir kaç da kitap.Sandalyeden yavaşça kalkıp duvara montelenmiş duran raflardaki kitapları tek tek elime aldım.Çalıkuşu, Kürk mantolu Madonna ve Şeker portakalı...
Kürk mantolu Madonna dışında ikisini okumuştum. Kürk mantolu Madonna'ya başlamak istiyordum.Ama sınav mınav yetiştiremedim.
Kitabı elime aldım ve yavaşça ilk sayfasını açtım.
Değişik bi yazıyla "Ben dünyadan ziyade,kafamın içinde yaşayan bir insanım" yazıyordu.Altına da tarih düşülmüştü.
'15 Mart 2006/İstanbul'
Sayfaları tek tek çevirdim ve her sayfada muhakkak çizilen bir yer vardı.
Kitabın yıllar dır burada olma imkanı yoktu.Ve bir de sahibi vardı elbette.
Kitapları tekrar yerine bıraktım .
Sandalyeyi kendime doğru çekip oturdum.Masadan tutunup kendimi masaya doğru çektim ve masaya yaklaştım.
Dirseklerimi masaya dayayıp çenemi de yumruk yaptığım ellerime yasladım.
Sıkılıyor ve yapacak bi iş bulamıyorum.Belki bundan sonra hergün böyle olacaktı, şimdiden alıştırıyorlardı beni.
Gözümle etrafa bu bakış attım.Bu insanlar kesinlikle benim dengim değildi.Onlar pollyanna ise ben heidi.Onlar beş taş pırlantaysa ben burma bilezik. Nasıl oldu da bi anda bu insanlarla muhattap olmak zorunda kaldım, hiçbir fikrim yok.Belki de Allah sesimi duymuştu da o lanet yerden çıkmış burada işe başlamıştım.
Ayrıca burada olmam, sapık ve odun bir patrona sahip olmak,itibarımın yükselmesi...iyi mi kötü mü bilemiyorum.
Yanlışlar doğruları kötü yola düşürse bile ben en doğru kararı verdiğimi düşünüyorum. Hiç değilse doğru dürüst bir işim var diyebileceğim.
Camın arkasından gelen patronuma bakmıştım.Şu son 3 gündür onu tişört-kot görmeye alıştığım için şuan giydiği takım elbisenin ona çok yakıştığını farkedememiştim.
Kapıyı açıp içeri girdi."Öğle saati gelmiş, yemeğe geliyor musun?"dedi.O anda odanın dışındaki masalardaki insanların yerinde olmadığını farkettim.Hiçbiri yoktu.
"Öğle yemeği mi?"
Aslında biraz acıkmıştım.Sabahki yediğim peynirli ekmek karnımı uzun süre tok tutmaya yetmemişti.
"Geliyor musun,gelmiyor musun?"diye sordu.
Utana sıkıla "Geliyorum"dedim ve sandalyeden kalktım. Çantamı da koluna takıp kapıya doğru yürüdüm.
Araladığı kapıdan çıkıp etrafıma baktım.Herkes dağılmıştı ve ana lobideki birkaç insan dışında kimse yoktu.
"Öğle molası ne zaman bitiyor?"diye sordum onun yanıma gelmesini bekleyene kadar.
"12:00-13:30 arası sanırım"dedi.
"Acıktın mı?"diye saçma bi soru sordum. Açıkçası sabahki kavgadan sonra ona bazı şeyleri sormaktan çekiniyorum.Eskisi kadar rahat değilim yani.
"Fazla değil"dedi.Onun da benimle konuşası yoktu galiba.
"Nerede yiyeceğiz,tabi birlikte yiyeceksek?"
"Bir yer var aklımda seni oraya götürmeyi planlıyorum"dedi.
"Neresi?"diye sordum.Süprizleri seven biriyim ama merak etmeden de duramıyorum.
"Bir yer"
______________________________________

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin