Bölüm 11

4.5K 165 4
                                    

"Hayatta olmaz!Giymem ben onun tişörtünü"dedim ve giydiğim tişörtü geri çıkarttım.Şuan sadece iç çamaşırımla huysuz huysuz dolanıyordum lavabonun ortasında.
"Ya ne demek olmaz!Napacaksın? Çıplak gez olmadı..."dedi alayla karışık.
"Ya çıplak gezerim yine de giymem onun tişörtünü"diye tısladım.
Elimle yelpaze yapıp yanan kısımları bir şekilde serinletmeye çalıştım.
"Emin ol bizim şirkettekiler seni burdan sağ bırakmazlar,zaten küçücük bir şeysin"dedi.Yüzüne bakakaldım."Nasıl?"
"Anladın bence"
"Minimum yarım saat.Hem şirketten çıktın diyelim.Dışarıda ne yapacaksın?"diye de ekledi.
"Ama ben giyemem ki onun tişörtünü.Valla zararlı çıkan ben olurum,bu bir giy bin işit hesabı..."
"Her şekilde de zararlısın,ama ben olsam giyerdim"
Yüzüme iddialı bir bakış attı.Mecburen giymek zorundaydım ki zaten çıplak çıkmak gibi bi olanağım yoktu.Çıkmazdım.
"İyi madem"deyip tişörtü yeniden üstüme geçirdim.
Elimde kocaman duran tişört üstümde elbise gibi durmuştu.Bol uzun bir elbise.
"Çuval oldu çuval"dedi Deniz yaklaşıp tişörtün kollarını kıvırırken.
"Adam dev gibi "dedim. Tişörtümü pantolonumun içine sıkıştırıp diğer kolunu kıvırdım.
"Ya çok tatlı oldun ama"dedi Deniz.Aynadan bana bakıyordu.
"Yaaa,çok..."
Saçlarımı da düzelttim ve fırlattığım gömleği katlayıp koluma attım.
"Çıkalım mı?"dedi Deniz.
Aynadaki görüntüme baktım"Abajur gibi oldum"diye mırıldandım.
Deniz "Hadi o zaman"dedi kapıyı göstererek.
"İlk bi lavaboya girmem lazım"dedim ve ilk tuvalet kabinine girdim.
Sırtımı kapıya yasladım ve derin bir nefes aldım.Serap görme veya rüyada olma gibi bir olasılığım olmalıydı ki bunlar gerçek olamayacak kadar anlamsızdı.Kendime bir iki dakika düşünmek için zaman tanıdım.
Ah!Bu zamana kadar başıma gelen düzgün bir şey yoktu ki bu düzgün gitsin!! Hayatım piyango ve ben hep tutturamıyorum.Veya hayat tutturmamı istemiyor.Kuş olsam uçak çarpar yemin ediyorum...
******
Kapıyı yavaşça açıp etrafa göz attım.Kimse bana bakmıyordu. Dışarı adımımı attım.Deniz yanımdan geçip önümde durdu.
"Hadi Erva,en fazla ne olabilir ki?"dedi.Haklı,en fazla ne olabilir?
Yanından geçip hızlıca yürümeye başladım.Acilen odama gitmem lazımdı.
Yolda giderken çarptığım insanlar dışında pek bi dikkatini çektiğim kişi yoktu.Odama az kalmıştı.Ulaştığımda kapıyı açıp direkt masama oturdum.
"Of of!"kolumda asılı duran gömleği yere fırlatıp kafamı masaya koydum.Burnumu dolduran koku ile gözlerimi kapadım.
"Utanmanı gerektiren bir şey yok"dedi Deniz masaya yaslanıp.
"Üzerimde patronumun tişörtü var Deniz"dedim.
"Yaa başkasının tişörtünü giymek kötü bir şey değil ki !"dedi.
Artık o da isyan etmişti.Tamam fazla zorlamaya elbette gerek yoktu.O bana tişörtünü verdiyse benim de giymem gerekiyordu ki ben onu zorlamadım değil mi? Saçmalıyorum.
"Tamam sakinim"
Masanın üzerinde yayılı duran kağıtları hemen topladım ve imzalanması gereken dosyaları bir yana ayırdım.Bir çok tanımadığım insan ismi yazıyordu.Kimin kim olduğunu nerden bilebilirim ki?
"Deniz?"dedim dosyanın kapağını kapatarak.
"Efendim Erva?"dedi dakikalar öncesinde odaklandığı telefonundan başını kaldırıp.
"Şu kız...Ebrar.Nasıl biri?"
Ardından ekledim"Kişilik açısından yani fiziksel açıdan mükemmel zaten biliyorum"
"Ebrar? Şirketin gözdesi falan.Yani şöyle fazla konuşmaz -ki bu kişiden kişiye değişiyor- ama konuştuğunda herkes susar.Koridordan bir geçer erkekler peşine takılır falan."dedi ve koltuğun birine oturdu.
"Hani sınıfın en popüler çocuğu olur herkes onu sever falan öyle işte.Kendisiyle pek konuşmadık ,zaten alt seviyedekilere pek samimi davranmaz.Tek diyaloğumuz 'Yağız nerede?' olmuştur."dedi ve telefonuna geri döndü yine bir şeyler mırıldanmaya başladığında onu daha iyi dinleyebilmek için ayağa kalktım.
"Şirkette buz Yağız Bey'in yanında kıvılcım...Pek bir samimi davranıyor ona"dedi elbisesinin eteğiyle oynarken.
Odanın içinde bir ileri bir geri dolaşmaya başladım"Nasıl yani?"
"Bilmiyorum, aslında bu kadının olayı şu; babası zengin ve Levent Bey'le arkadaşmış.Levent Bey'i tanıyorsun değil mi?"diye sordu.
"Evet,Yağız'ın babası"dedim.
"Bunlar ortaklarmış işte.Bu holding açılmadan önce tabi bu.Her neyse aralarında bir anlaşmazlık olmuş ayrılmışlar.Ve Ebrar hanımla Yağız Bey o arada tanışmış falan .
Sanırım Ebrar Hanım Yağız Bey'e aşık olmuş ve bu holding kurulduğunda babasını dinlemeyip burada çalışmaya başlamış.Ve ne yazık ki şuan şirketin en saygın kişilerinden-Torpil-."dedi.
Dolaşmayı bırakıp yeniden sandalyeme oturdum.Aradan geçen dakikalar boş bir sessizliği beraberinde getirdi.
Deniz'e güvenebilirdim.Aklıma takılan şeyleri sormakta fayda vardı.
"Peki hala ona yani Yağız'a aşık mı?"
" Aşk'a dair bir şey var mı bilmem.Ama onu hala kıskandığı kesin."dedi.
Kıskanıyordu.Seviyordu...
"Peki Yağız onu seviyor mu?"dedim aniden.Sesim bir yabancı bir çaresiz çıkmıştı.Neden Yağız deyince sesim titriyordu ki?
Deniz bir an duraksadı."Yağız Bey...Pek aşk yanlısı değildir,hele ki şirket içinde"
"Diyorsun"dedim ve ardından diğer bir soruya geçtim.
"Peki şu Pelin işi?"dedim ve devam ettim.Nereden gaza geliyordum ki?Yeter değil miydi Erva?
"Yağız sevmiyorsa neden evle-"
"Levent Bey"dedi sadece.Ve sustu.Yüzüne dramatik bir ifade yerleştirdi.
"Yağız Bey'in o kadınla evlenmesini şirket açısından iyi olduğunu düşünüyordu"dedi.
Yağız zorla mı evlendiriliyordu?Bu işte bir mantık hatası var.O Yağız'dı.O beni sürekli ağlatan gıcık ve pislik birinin tekiydi.
"Yağız nasıl kabul edebildi?"diye sordum.Deniz de anlatmaya hazırdı nihayetinde.
"Annesi için"dedi.Deniz'in bu dramatik konuşması beni daha da heyecanlandırıyordu.
"Annesi babasının o da annesinin dediğini yaptı"dedi.Cümle beynime işlemişti sanki.Annesi için mi hepsi?Annesini bu kadar çok mu seviyor.İçime doğan üzüntüyü dindirmeyi zor olsa da başarmıştım.
Söyledikleri kafamda dönüp dururken Deniz ayağa kalktı ve bana dönüp"Birisi sorarsa benden öğrenmedin olur mu? Sana güveniyorum Erva"dedi ve ekledi "Gitmem gerek,görüşürüz "dedi ve kapıdan çıkıp gitti.
...
"Annesi babasını,o annesinin..."
Bir kaç dakika düşünüp durdum.Sonuca varamıyordum.Sonuç bulmak gibi bir amacım da yoktu galiba.Ne düşünüp düşünmediğim hakkında da.Beynim durmuştu sanki. Düşünmek...bu durumda ne kadar sağlıklı düşünebilirdim ki?En iyisi yaptığımı devam ettirmek.Boşluğa dal ve beyaz ışığı göreseye kadar çıkma Erva...
Telefonumun zil sesi ile bu saçma düşüncelerden uzaklaşıp telefonu kulağıma götürdüm.Arayana bakmamıştım bile.
"Efendim?"dedim.
"O son dosyalarla birlikte odama gel"dedi adını tahmin edebildiğim kişi.
"Mali-?"
"Evet, bekliyorum"dedi ve kapattı.
Tişörtünü üstümde görmek istiyordu galiba?Veya sabahki olayları anlatıp gülmek.Veya sadece dosyaları istiyor olabilir.Herneyse...
Masanın üzerindeki dosyaları toparlayıp kapıya doğru yürüdüm.Kapıyı açıp dışarı çıktığım anda tişörtün kolu kapının koluna takıldı ve sendeledim. Takılan tişörtü kurtarıp yoluma devam ettim.
İnsanların bana bakması umrumda değildi galiba.Neden kötüydüm ben?Neden ona acıyorum.
Önüme bakmaya dikkat ederek yolun yarısına gelmiştim.
İleride bir kadın vardı ve yanında birkaç kişi.Merak edip hızlı hızlı yürümeye başladım.Kadının yüzü gözükmüyordu.Ama yan profili çok tanıdıktı.Sanki sanki...
"Siz!"dedim yanına varınca.
Kadın yüzünü çevirip bana baktı, gülüyordu.
Bu o hastanedeki kadındı.Bebeği olan.Burada ne işi vardı?
"Nasıl oldunuz iyi misiniz?diye sordum.
"İyiyim kızım,Allah sizden razı olsun" dedi.
"Ne demek.Bebeğiniz nerde?"diye sordum.
Mutluydum.O akşamki halinden çok daha iyi gözüküyordu.Mutluydu özellikle.Sanki o akşamki üzüntüsü o akşamda kalmış gibiydi.Üzüntünün yerini mutluluk almıştı.
"Bakıcı tuttu Yağız oğlum.Artık ben de çalışıyorum"dedi.
Başta anlamasam da kadının yüz ifadesinden olanları anlamak mümkündü.
"Bu-burada?"diye sordum yinede.İsmini unutmuştum.O akşamı da pek hatırlamıyorum.
"Yağız Bey iş buldu bana.Temizlik memizlik ne varsa artık"dedi.
İçimdeki kelebekler kafesin kapısını zorluyorlardı."Çok mutlu oldum"dedim ve izin isteyip yanından ayrıldım.Onunla daha sonra daha detaylı bir şekilde konuşacaktım.Ne de olsa artık buradaydı değil mi?
Yağız onu neden işe almıştı?Tabiki onu işe alması iyi bir şeydi.Hele ki taş kalpli Yağız için.Her neyse.
Kapıya doğru koşmaya başladım.Ayaklarım yere değmiyordu sanki.Aşırı derecede mutluluk hormonları salgılıyordum.
Kapının önüne gelince tıklayıp içeri girdim.Kapıyı aralayınca Yağız'ın da ayakta olduğunu farkettim.
Bu andan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim.
Dosyaları masanın üzerine bırakıp Yağız'a kocaman bir şekilde sarıldım. Küçük bir çocuğun peluş ayıcığına sarılması gibi.Ama daha sıcak daha sevgi dolu.Yanlış anlaşılmaya yer verilmeyecek ama fazla samimi bir şekilde.
Yağız'dan homurdanmalar gelmeye başlamıştı.Fazla sıktığımdan bozulmuş muydu acaba?
"O kadını işe almışsın.Teşekür ederim!"diye mırıldandım.
Ardarda bir beş kez teşekkür ettikten sonra ellerini omzumda hissettim.
Beni biraz geriye ittirip ona bakacak kadar mesafe bırakmıştı.
"Ne diyorsun Erva,ne kadını?"dedi.
"O kadını işte, hastanedeki.Bebeği olan!"diye bağırdım.
Yağız'ın yüzündeki egoist tavır geri gelmişti.Sanırım neyden bahsettiğimi kavrayabilmişti."Senin için yapmadım ama"dedi pis pis gülüp.Şimdi onun egoistliğine bile karşı koymayacaktım.
"Ama olsun!"dedim.
"Teşekkür ederim teşekkür ederim teşekkür ederim!"diye mırıldanıp durmamdan bıkmış olduğu kollarını omuzlarımdan kollarıma indirdi.
"Sakin ol tamam.Büyütülecek bir olay değil."dedi.
Bu durumda sakin olmak mı?Kendime hakim olabilirim ama bunu yapmayı tercih etmiyorum.
Kollarımı açıp yine kocaman sarıldım."Teşekkür ederim"diye son kez fısıldadım.
Sonunda ona sarıldığımın tam anlamıyla farkına varabilmiştim.Geri çekilmedim,istemiyordum.Belki o bırak diyeseye kadar böyle durabilirdim.
Kokusunu içime çektim,tüm hücrelerim halay çekiyordu,elinde mendil...
Onun da ellerini belimde hissedince tamamıyla kilitliydim ona.Ta ki kapının açılma sesini duyana kadar.Otomatikman elini belimden çekip geriledi.Tamamen uzaklaştı benden.Yanlış anlaşılacak diye çekinmişti.Aldırmadım.Saçlarımı düzeltip onunla beraber ben de kapıdaki kişiye baktım.
"Böldüm galiba"dedi ince sesiyle.İyi insan da lafın üstüne gelirmiş.
"Yağız,Arif Bey geldi aşağıda seni bekliyor.Ve şu sergideki adam; toplantı talep etti.Bir ilgilenirsen sevinirim"dedi hızlıca.
Ebrar'dı ve dışarıdaki insanlar açık kalan kapıdan bize bakıyordu.Bir sarılma neden böyle biterdi ki?
Kıskanıyor demişti Deniz.Acaba camdan veya bir yerden görüp engel olmak için mi bitivermişti burada?İyi de neden benden çekiniyordu ki,hatta kıskanıyor da diyemiyorum.Çünkü ben.Alt tarafı ben.
"Tamam,Arif Bey'i toplantı salonuna alın.Gerisiyle ben ilgilenirim"dedi.
Ebrar'la bir ara göz göze gelmiştim.Kinle bakıyordu bana.Ne yani hemen düşman mı olacaktı bana?
"Ebrar Yağız'ı seviyordu"
Gözlerimi dışarıdaki merdivenlere diktim.Onlardan bağımsız takılmak her şeyden iyiydi.
"Şimdi görüşmeniz lazımmış,buradan sonra da işleri varmış"dedi Ebrar.
"Tamam"dedi Yağız tok bir sesle.
Ona baktım.Arkasını dönüp koltuğunda asılı duran ceketini de alıp üstüne geçirdi.
"Geliyorum"dedi ve ceketini de düzelttikten sonra yanıma geldi.
Yanımda durdu ve eğildi.Bir yandan da ceketinin kollarını düzeltiyordu.
Nefesi yakındı."Tişört"dedi.
"Yakışmış,haa şunu da belirteyim.Bu ilk ve son.Eşyalarımı paylaşmayı sevmem"dedi ve kapıdan çıkıp gitti.
Beynim dediklerini algılamakta pek de geç kalmamıştı.
Odadan çıkmıştı ve sadece Ebrar'la ben vardım.Ben ona bakmamaya özen gösterirken o dikkatle bana bakıyordu.Sanki göz teması kursak nefret içeren bakışlarla beni eritecekti.
Belki içinden saydırıyordu,gelmişimi geçmişimi tek tek elden geçiriyordu...
Yaklaştı.Kafamı kaldırıp ona baktım.Yüzünde kavga isteyen bir ifade vardı.
Düşündüm;pek zamanı olmasa da.Kavga olsaydı,kız kavgası olmayanından.Kim kazanırdı?
Muhtemelen ben.Yine de Allah göstermesin.Olur da o ayağındaki topukluları kafama geçirirse direkt nakavt olurdum.
Aramızda ufak bir mesafe kala durdu.Kafam sanki 350 kiloydu,kaldıramıyordum.
Beynim değildi başımı dik tutmama engel olan.Onun ağır bakışları başıma yüklenmişti.Yine de boyun eğmek gibi anlamaması için kafamı hafif de olsa kaldırdım.
"Ne zamandan beri alt seviye çalışanlar patronlarının kıyafetlerini giyer oldu?"dedi.Ona kalsa her gün Yağız'dan giyinebilirdi fakat şuan bana gömdürüyordu.
"Daha önce rastlamadım.Senin olayın ne?"diye ekledi.Benim olayımı ben bilmezken,sen..
"Herhangi özel bir şey yok"dedim.
"Olamaz da"diye alaycı bir şekilde ekledi.Bu sefer bir güçle başımı kaldırıp o sinsi yüzüne baktım.
"Olamaz da? Olmasını isteyen kim?"dedim.
"Hayır anlamıyorum.Seni bu kadar özel kılan ne?"Baştan aşağı süzdü beni.
"Veya dokunulmaz.Halbuki o normal kızlardan birisin"dedi.
"Normal kızdan kastınız ne bilmiyorum.Sormanız gereken özel konuları Yağız Bey'e sorun ki ben de sizin kadar bu konuda bilgisizim."dedim.
Harekete geçtiğim anda elimi sıkıca kavradı. Başımı çevirip ona baktım.
"Kendine olan özgüvenin tam.Ama kendine dikkat et.Benimle bu kadar rahat konuşamazsın"dedi.
Şirkettekilerin benim bu rahat konuşmamla bir takıntısı var galiba?
"Teşekkürler,iyi günler size "dedim ve kolumu elinden kurtarıp yürümeye başladım.
Sinirlenmişti Ebrar.Nedeni de belliydi.Bir salak bile bunu anlayabilirdi.
Merdivenleri inip telefonumu çıkarttım.Saat 10:30'du ve molaya baya bir vakit vardı.
Acaba Yağız neredeydi?Muhtemelen o sıkıcı toplantılarından birindeydi.Sı-kı-cı...
Odama doğru yürürken etrafımdaki insanların bana baktığını tahmin edebiliyordum.Yine o uzaylı bakışları..."Bu kız da ne?"edâları falan falan.
Odama az bir mesafe kalmışken Emre'nin bana doğru yürüdüğünü farkettim. Yanına gelince durup"Selam"gibi saçma bir başlık attım ortaya.
Yüzündeki endişeyi yanımdan cevap vermeden hatta görmezlikten gelip geçtiğinde farkettim.Selamımı almamıştı.Sanki bundan daha önemli işleri vardı. "Peki"dedim kendi kendime.Gülümseyip yoluma devam ettim.
Odama girdim ve kendimi koltukların birine atıp telefonumu elime aldım.
En son mesajlar,siteler falan derken başımı kaldırıp odadan dışarı baktığımda Ebrar'ın bana baktığını farkettim,o ve onun çetesi.
"Taktı"diye iç geçirdim.
Daha ilk günlerden böyle bir izlenim bırakmam,harika yani!
Telefonuma geri döndüm.Elimde duran telefon titredi ve gelen mesaj Deniz 'dendi.
Gönderen:Deniz
"İnsan bir dakika sakin kalamaz mı be Erva?Yine seni konuşuyorlar."
Aklıma gelen ilk isim ve onun yapabilmiş olma olasılığı.
Gönderilen:Deniz
"Ne gibi?Konu başlığı alabilir miyim?"
Normalde merak etmezdim ama bu konuşmanın nereye varabileceğini merak ettim veya nereye vardığını.
Gönderen:Deniz
Şok şok şok. Şirketin daha yeni asistanı patronuna sarılırken yakalandı,bir de bu yetmezmiş gibi şirketin gözdesi Ebrar'a meydan okudu
Meydan okumak mı?Peki.
Gönderilen:Deniz
"Alıştım artık pek etkilemedi"
Telefonumu zenginliğimin el verdiği kadar fırlattım.
Öğle molasını beklemem lazımdı.Oturdum ve kafamı masaya gömdüm.Telefonumun ardarda iki kez titrediğini farkettim.Ama başımı kaldırıp bakma tenezzülünde bulunmadım.
Dakikalar geçmişti ki birden kapı gürültülü bir şekilde açıldı.Kafamı kaldırıp kapıya baktım.
Denizdi,ama bir farklıydı.Endişeliydi veya üzgün.Onu daha önce hiç böyle görmemiştim."İyi misin?"
Bir iki adım daha yaklaştı ve ağzından o iki cümle dökülüverdi;
"İnci Hanım'ı yeniden yoğun bakıma almışlar durumu iyi değilmiş"
____________________________________

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin