Bölüm 23

4K 180 97
                                    

Selamlarr✋🏻
Paragraf arası yorumları çok sevdiğimden bahsetmiş miydim?


"Ah be güzelim"dedi İrem saçlarımı okşarken.
Eve varmamla beraber soluğu onun yanında almam bir olmuştu.Sırf benim için Ali abiyi kovmuştu.Ali abiden çekinmezdim ama bu durum ona anlatabileceğim bir şey değildi.İrem'e anlatırken bile iki büklüm olmuştum.Böylesine bir şeyi ilk kez yaşıyordum.
Yarım saate yakın belki ondan daha fazla süre ağlamış,sakinleşmeye çalışmıştım.Ama hani derler ya dokunsalar ağlayacak diye tam da o durumdaydım.
"Durumlar ne ara buraya kadar gelebildi"dedi kendi kendine.
"Ben...b-bilmiyorum"dedim burnumu çekerken.Bedenimi İrem'e yaslamış onun saçlarımı okşaması için pozisyon almıştım.Beni sakinleştiren bir şeydi saçımın okşanması.
"Ne yapmayı planlıyorsun?"diye sordu başımın üstünden.
"B-ben ne yapmam gerek bilmiyorum.Onu biriyle öpüştüğü için suçlayamam.Ama o beni...öptü"dedim parmağımı dudaklarıma değdirip.Dudaklarının sıcaklığı aklıma geldikçe kulaklarım ısınıyor kalbim yine hızlı hızlı atmaya başlıyordu.
"Ah güzelim benim.İlk öpücüğünü böyle vermeni istemezdim"dedi.
Sahiden de ilk öpücüğümdü bu benim.O da Yağız'a gitmişti.Ama yanlış bir zamana ve yanlış bir olay örgüsüne kurban gitmişti.
Ah umrumda değildi.Öpücük veya öpüşmek denilen eylem her zaman herkesle yapılabilirdi.Ama ben dudaklarımızın birbirine değdiği andan itibaren deliye dönmüş tek bir saniye bile ondan ayrılmak istememiştim.
Tamam,ona karşı olan hislerimin değiştiğini kabul ediyordum.Ama o şu sıralar canımı yakıyordu.Daha bu sabah onu tıraş eden bendim.Sonrasında ona dokunan,onu öpen başkası olmuştu.Onu kendime saklamak istemem normal olmalıydı.
"Ne yapmam gerekiyor bilmiyorum İrem.Bir daha yüzüne bakabilirmiyim onu bile bilmiyorum..."dedim oturduğum yerde daha da küçülüp.
"İnan ben de ne tavsiye vereceğimi şaşırdım Erva.Şunu yap diyemiyorum bile"
"İstifamı vereceğim."dedim oturdurduğum yerde doğrulup.
Daha fazla böyle aptal şeylere ayıracak vaktim yoktu.Kendimi daha fazla yoramazdım ki buna düpedüz intihar derlerdi.
"Ne?" dedi İrem normalden biraz daha yüksek bir sesle.
"İstifamı vereceğim ne olacaksa olsun.Ben daha fazla onlara katlanmak zorunda değilim İrem.Cidden çok yoruldum.Ben bundan daha aylar öncesinde tek amacı sabah erkenden kalkıp servise yetişmek için otobüs kollayan biriydim.Zaten başta hata yaptım, ne işim vardı ki benim sosyeteyle?"dedim derin bir iç çekip.
Zengin hayatı bana göre değildi.Onlar istediklerini yapabilirlerdi ve kimse onlara 'Neden yaptın?' diye soru sormuyordu.
"Anlıyorum seni Erva. Sen ne kadar yorulduysan seninle birlikte ben de yoruldum ama yine de iyi düşün.Bu fırsat eline bir daha geçme-"
"Artık işin para kısmında değilim ki ben Irem.Para şuan gram umrumda değil.Ben sadece...Neysem o olmak istiyorum.Benliğimi gittikçe kaybediyorum, ben ne hissedeceğimi şaşırıyorum. Tüm dengem bozuldu.Bir tarafı ağır çeken bir teraziden bir farkım yok."
"Ben onların sıkılınca oynayabileceği bir oyuncak değilim" diye ekledim.
Nefes almakta zorlanıyordum.Beynim o kadar doluydu ki tüm düşüncelerim beynimi esir almış, düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim.
Beynimde bir şeyler dönüyor ama bunu faliyete ve söze dökebilecek biri değilim.Ben sadece gerektiğinde ciddi birine dönüşen biriyken şimdiki yaşantım beni ciddi olmaya zorluyordu.
İnsan sevdiği bir işi yapmalı ve ben işimi sevip sevmediğim konusunda pek emin değilim.
"Sizin işler nasıl?"dedim konuyu kapatma yeteneklerimi kullanarak.
"İyi,iyi gidiyor.Sandığımdan daha da iyi hatta.Yıllardır tanıdığım birinin yeni yanlarını öğreniyorum ve bu çok tatlı..." dedi kocaman gülümseyerek.Aşk çoktan onu bir sargıda çevirmişti bile.
"En azından sizin mutlu olmanıza sevindim.Cidden çok yakışıyorsunuz" dedim gülerek.İrem'e en güzel bakacak kişi Ali abiden başkası değildi.Ki bu hem mecazi hem de gerçek anlamıyla.
"Senin işlerin de düzene girecek güzelim.Hissediyorum.Az sabret sadece" dedi İrem buruk bir gülümsemeyle.
"Umarım İrem,umarım..."

____________________________________

Sabah kalktığım gibi giyinip işe gitmek için yola çıkmıştım.Bugün en azından benim için zor olacaktı.
Şirketin kapısına geldiğimde uzun süre sonra kendimi ilk defa oraya ait hissetmemiştim.Belki de hepsi az sonra bu şirketle bir alakam kalmayacak olmasından kaynaklıydı.
Daha önce bir yerden hatta böyle resmi birden istifa etmemiştim ki böyle resmi bir kuruluşta çalışmamıştım da.Benim için zor olacaktı.Birkaç dizi izlemiştim,onlar nasıl yapıyorsa ben de yapabilirdim.
İçeri girip belki de son kez kart bastım ve onca anıya ev sahipliği yapan büyük asansörün önünde beklemeye başladım.Asansörü özleyecektim sanırım.
Kapısı açıldığında aynı katta çalıştığım birkaç iş arkadaşımı başımla selamlayıp sahte bir gülüş sergilemiştim.Asansörün en köşesine gidip titreyen ellerimle derin nefesler almaya çalıştım.
Buradan gitmek istemiyordum.Ama yılmıştım,artık dayanacak halim kalmamıştı.Neyi dert ediyordum ki? Deniz veya Cansu'yla her halükarda görüşebilirdim.Veya para mıydı sorun? Her şekilde bir yerden para kazanabilirdim.
İçimi daraltan nedeni dile getirmeye cesaretim yoktu.Onu bir daha göremeyecek olmak beni neden üzüyordu sanırım.
Asansör kata ulaştığında ezberlediğim satırları ve çantamdan çıkardığım dilekçeyi gözden geçirdim.Tek yapmam gereken nedenini belirtmek ve dilekçeyi verip defolup gitmekti.Bunu becerebilirdim sanırım.
Yine her zamanki gibi aynı koridordan odama doğru yürümeye başladım ama ayaklarım geri geri gidiyordu.Onlar bile istemiyordu belli ki.
"Günaydın" Mesude Teyzeyi görünce gülümseyip duraksadım.
"Günaydın "
"Ne oldu böyle acele acele nereye gidiyorsun daha Yağız oğlum gelmedi" dedi gülerek.Daha gelmemiş miydi?
"Normalde hep bu saatlerde gelirdi?" dedim kaşlarımı çatıp.
'Hissetmiş olmalı' dige geçirdim içimden,sonra bunun saçmalığını farkedip güldüm kendime.
"Bir sorun olmuş diyorlar,tam bilmiyorum ben de yalan olmasın" dedi ciddi bir şekilde.
"Tamam,ben gidip öğreneyim o zaman" dedim yanından ayrılarak.Normalde Mesude teyzeyle konuşmayı seviyordum ama şimdi onunla daha fazla konuşmak gitme kararımı geçersiz kılacaktı.Vazgeçmem olasıydı, dengesizin biriyim.
Hızla odama doğru yürüyüp telefonu elime aldım ve herhangi bir arama var mı diye kontrol ettim.Dünden kalma Yağız'ın aramaları dışında yeni bir arama veya mesaj yoktu.
Gelmemesinin sorumlusu ben olamazdım değil mi?
Deniz'i bulup aradım ve içim içimi kemirirken odaya girip kapıyı ardımdan kapattım.O biliyor olmalıydı,en azından birinden duymuş olabilirdi.
"Alo?"
Duyduğum sesle daldığım yerden ayrılıp boğazımı temizleyerek "Deniz?" diye karşılık verdim.Sesimin titremesini endişeme verip koltuğa oturdum.
"Efendim Erva?"
"Şey...şirkette misin,bir sorun falan var dediler ama bilmiyorum.Senin bir bilgin var mı konuyla alakalı?"
O kadar hızlı konuşmuştum ki bir an boğulacağım sanmıştım.Tırnaklarımı kemirmeye başlayıp karşı taraftan gelen "Yağız gelmedi mi hala?" diye sordu.
"Ben," deyip durdum.
"Bilmiyorum ben de daha yeni geldim..."diyebildim sadece.Şirketle alakamı kesecektim elbette ama önceden de alakam yokmuş gibi hissetmiştim.Daha Yağız var mı yok mu onu bile kontrol etmekten çekinir olmuştum.
"Çalışanlara bir şey demediler ama sanırım ortaklardan birisi anlaşmayı bozmuş,Yağız da buna sinirlenmiş.Sabah seni sordu ama yok dediler.Onunla gitmeyi denedim ama kendisi yalnız gitmek istedi.Garip davranıyordu" dedi Deniz.Yarama tuz basmıştı.Yağız'ın asistanı bendim ve onun yanında bile değildim.Normal birisi olsaydı belki şimdiye kadar defalarca kez kovulmuştum.
Ben ise görevimi yerine tam getiremediğim gibi bir de istifa edecektim.Arkamdan kim ne derse desin haklıydı.
"Tamam,teşekkürler Deniz.Bir de şey...kendine dikkat et olur mu?"
"Ne,ne oldu Erva?"
"Hiç...sadece aklıma geldi bir anda" diye beyaz bir yalan attım ortaya.Gideceğim demek için fazla acizdim.
"Tamam canım,şimdi benim kapatmam gerek.Sonra konuşuruz.Şu mevzuyu tam anlayayım anlatırım sana" dedi.
"Tamam,görüşürüz" dedim ve kapattım telefonu.
Ellerimle saçlarımı dağıtıp gözlerimi ovşaladım.Nasıl bir durumun içine düşmüştüm?
Camların ardından Yağız'ın odasına doğru baktığımda Yağız'ı tam odaya girerken yakalamış olmamla ilk defa şans bana gülmüştü.
Masaya bıraktığım dilekçeye bakıp iç geçirdim ve görevimi yerine getirmek için istemeyerek de olsa topladım tüm eşyalarımı.Köşede duran çiçekleri görünce içim daralmıştı ama burda durduğum her gün daha da daralıyordum.
Çantamı ve dilekçeyi alıp tekrar çıktım odamdan.Yağız'ın odasına doğru ilerlerken başım hep yere eğikti.Kimseye bakmaya cesaretim yoktu.Biri bir şey der de vazgeçersem diye korkuyordum.
Kapıya ulaşınca derin bir nefes alıp tıklattım.İçeride olmama olasılığı yüksekti ve bu olasılık işimi daha da zorlaştırırdı.
İçeriden gelen onayı duyunca kalbim yine her zamanki gibi normal hızına meydan okuyup hızlanmıştı.
Ellerim titreye titreye araladım kapıyı.Ona bakmaya çekiniyordum.İçeri girip kapattım ardımdan kapıyı.
"Ah...Erva?" dedi.Sesi normal ve sakindi.
Minik adımlarla başım eğik bir şekilde masasının önüne kadar geldim ve Tanrı'dan şans dileyip başımı kaldırdım hafifçe.
Gözleri benimkileri arıyormuşcasına hemen buluştu gözlerimiz.Kısa sürmüştü fakat bi o kadar mahvetmişti beni.
Bakışlarımdaki endişeyi farketmiş olacak ki benim konuşmamı beklemeden konuşmaya başlamıştı.
"Dün gece seni defalarca aradım ama açmadın.Dün için çok üzgünüm ben...kendimde değildim.Cidden o kadar şey üst üste geldi ki.Delireceği-"
"Yağız"
Normal şartlarda lafının kesilmesini sevmezdi.Aynı şekilde birinin lafını kesmemeye çalışırdı.Ama şuan normal şartları gözetleyecek durumda değildik.
"Dün hakkında bir şey söylemene gerek yok.Hatta bundan sonra bir şey söylemene de gerek yok" Bakışlarını yüzüne çıkarttım son kez.Benim onu tıraş etmemin üzerinden çok geçmese de sakalları cıkmaya başlamıştı.Kirli sakalları onu daha erkeksi yapıyordu.Sert yüz hatları ise diyeceklerimi anlamış gibi gergin ve sıkıydı.
"Düne takılmıyorum,sana kızgın veya kırgın değilim...ben sadece," dedim ve tam anlamıyla ne demem gerektiğini unutmuştum.Başımı eğip diyeceklerimi düşünmeye başladım.Bilmiyordum,onun karşısında dilim tutulmuş gibiydi.
"Ben...yoruldum" diyebildim seçebileceğim onca cümle arasından.
"Ben artık çok yoruldum.O kadar çalışan biri değilim ki aylardır burda olmama rağmen pek bir şey bildiğim söylenemez.Bunu sen de biliyorsun,ama sanki en iyisiymişim gibi bunları görmezden gelmen canımı çok yakıyor,"
Aklımdan ne geçiyorsa ve ne hissediyorsam onu söylecektim.Ezberime kalırsa işim zordu.
"Kendimi hiçbir zaman iyi bir çalışan olarak görmedim.Yine de benim rahat etmem için her ne yaptıysan,her biri için teşekkür ederim" dedim müteşekkir gözükmeye çalışarak.
Üstümde çok emeği vardı.Bu ilgi ve alakayı başka birine gösterse belki de şirket için daha mantıklı bir iş yapmış olurdu.Bana kalırsa o da bunun farkındaydı fakat hala bana yoğunlaşmaya devam ediyordu.Belli ki benden ümitliydi...Ve ben az sonra onun tüm ümitlerini suya düşürecek olan kişiydim.
"Neyden bahsediyorsun?"dedi kaşları çatık ciddi bir ifadeyle.Omuzları düşmüş dudakları aralanmıştı.Ona bakmayı kesip terleyen ellerimin kurbanı olan kağıdı masanın üzerine koydum.Ellerim hala fazlasıyla titriyordu.
"Ben hem senin hem de kendim için gitmeye karar verdim.Bu kişisel bir mesele değil sadece daha iyi bir asistanı hakediyorsun ve ben burda fazlalıktan başka bir şey değilim.Başka nedenlerin yorduğu gibi bir de bunun pişmanlığı bana fazla...altında ezildiğimi hissediyorum."
Kağıdı eline alıp araladı ve yazdığım satırları ciddiyetle okumaya başladı.Sanki ilk defa bir istifa dilekçesi okuyormuşcasına şaşkındı.Ve de kırgın.
"Biliyorum yaptığım yüzsüzlük ama artık dayanabileceğimi hissetmiyorum.Anlayacağını düşünüyorum" dedim.O kadar karışık bir andı ki benim için.Ağlamamak için dudaklarımı ısırıyordum.
Hayatım sanki onun ağzından çıkacaklara bağlıymışcasına yumdum gözlerimi.
"Tamam" dedi ben kendimi olabilecek en kötü şeylere hazırlamışken.
"Tamam,seni zorla burada tutamam.Gitmek istiyorsan gitmelisin."dedi oturduğu yerden kalkıp.
"Ne?"
"Neden şaşırdın,bunu istemiyor muydun Erva?"dedi ciddi bir tonla.Eskisi gibi sakin değildi.Daha ciddiydi.Kızmıştı,kırgındı belki.Hatta belki o da yüzsüz olduğumu düşünüyordu.Ne derse desin, haklıydı.
"İşlemlerini başlatacağım fakat istifa halinde uyman gereken 2 haftalık bir ihbar süren var.Gelmek zorunda değilsin,süre biteseye kadar seni görmezden gelebilirim.Seni daha fazla burda durmaya zorlamayacağım"
Bunları söylerken çok yabancıydı gözüme. Ses tonu yabancıydı,yüzüme bile bakmayışı yabancıydı, yüzündeki o umursamaz ifade yabancıydı...
Buna alış diye geçirdim içimden.Doğruydu,onun da böyle davranması gerekiyordu.Bundan sonra iki yabancı olacaktık.
"Ben gelebilirim,sadece 2 hafta sonuçta" dedim yutkunmakta güçlük çekip.
Bundan öncesinde tek bir gün dayanacak halimin olmadığından bahsederken şimdi iki hafta gibi uzun bir süreyi kısa görmem benim dengesizliğimin son noktası olmalıydı.Pekala,kararımdan vazgeçmemeliydim.
"Dediğim gibi gelmene gerek yok.Şimdi gidebilirsin" dedi boş bir ifadeyle.Suratı bir ifadeden yoksundu.Ne hissettiğini anlayamaz olmuştum.Bana kızgın mıydı veya kırgın mıydı, belli etmiyordu.
"B-ben tekrar teşekkür ederim her şey için.Kendine iyi bak Yağız...Yağız Bey"
Gitmeden önce son kez bana baksın istedim.Son kez gözlerimiz buluşsun ki ne hissettiğini anlayayım istedim. İlk defa bir şeyi bu kadar arzulamıştım.Ama o ise benim çıkmamı bekliyordu.
Çantamı sıkıp geri döndüm ve sessizliği bozan adımlarım kapıya ulaştığında kendime ne kadar yapmamayı tembihlesem de dayanamayıp son kez oma baktım.Gözlerim yaşlardan dolayı buğulanmış,görüşüm bulanıklanmıştı ama yine de son kez ezberledim yüzünü.
Daha fazla duramayıp kendimi odadan dışarı attım ve yürüyerek geldiğim yolları ağlayarak ve koşarak geçiyordum.
Kimse beni görmesin istemiştim,saçlarımı yüzüme siper edip ulaştım asansörlere.Asansör bekleyecek kadar güçlü biri değildim ki merdivenlere yönelip birinci merdiveni indiğim gibi olduğum yere çökmüş onca duygunun ağırlığıyla hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.
Gözyaşlarımın birisi çenemden yere düşerken bir yenisi ekleniyordu.Nefes alacak halim kalmamıştı.
Sakinleşmek adına sıktım dişlerimi.Birkaç derin nefes alıp kalktım oturduğum yerden.Daha fazla burda duramazdım.
Ellerimin tersiyle yanaklarımı silip küçük çocuklar gibi burun çekerek inmeye başladım onlarca merdiveni.
Zemin kata ulaştığımda nefes nefese kalmış duvara tutunup anca ayakta kalacak gücü sağlayabilmiştim.Etraftaki insanları önemsemeden derin ve sesli nefesler alıp veriyordum.Bunlar bile bana yetmezken vakit kaybetmemek için çantamı omzuma atıp yürümeye başladım.
Kapıdan çıktığım anda ne yapacağımı veya nereye gideceğimi bilmiyordum.Etrafa bakınıp bir taksi aramaya başladım.İlerideki durağı farkedip oraya doğru yürüdüm.Taksi beklerken direğe yaslanıp kendime gelmeye çalışıyordum.
En başından beri istediğim buyken neden şimdi çok boş hissediyordum,gitmeyi isteyen bendim.
Başımı kaldırıp gökyüzüne çevirdim bakışlarımı.Birkaç dakika yavaşca süzülen bulutları izledim ta ki nefes alıp verişlerim düzeleseye kadar.
____________________________________

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 19, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin