Bölüm 22

3.2K 131 26
                                    


Başımı kaldırıp gözlerimi bana timsah bakışları atan patronumunkiyle buluşturdum. Geldiğimizden beri bana kötü kötü bakıyordu.Arada yanında oturan Yaprak'ı işaret edip Allah'tan sabır dilenirmişcesine tıslıyordu.Kesinlikle Yaprak'ı burada istiyora benzemiyordu.Hepsi benim boşboğazlığım yüzündendi.
"Biz de eskiden beri çok iyi arkadaşız"dedi elini Yağız'ın omzuna koyup. Yağız onun tepkisiyle beraber o yalvaran bakışlarını ve oturuşunu düzeltti.Başıyla onayladı ve kahvesini yudumladı. Geldiğimizden beri neredeyse konuşmamıştı.
"Hatta ilk tanıştığımız günün tarihi bile aklımda; 17 Ağustos 2015."dedi heyecanla.
Sahi ben hatırlıyor muydum onunla ilk tanıştığımız tarihi?Aradan pek fazla zaman geçmemişti.Sanırım unutmuştum.
Gerçi onunla pek iyi tanışmamıştık...Dolayısıyla unutmam normaldi.
"Hatta bir keresinde sahilde bir partiye katılmıştık hatırlıyor musun?"diye sordu Yağız'a.
Yağız başını sallayıp onayladı."O gece ikimiz de baya içmiştik!Hatta ben yürüyememiştim de sen beni eve kadar taşımıştın.O gün sana karşı ne çok mahçup olmuştum"dedi ve ardındsn bir kahkaha patlattı.
Aman ne güzel!
"Ee siz de bir şeyler anlatın.Hep ben konuşuyormuşum gibi hissettim"dedi ve konuşmaktan içemediği kahvesinden bir yudum aldı.Sabah kahvesine alışkın olmadığımdan ben portakal suyu içiyordum.
"Ah şey,peki siz nasıl tanıştınız "dedi Yaprak ikimize de bakıp.Sonra yarım gülüşünü takınıp "Düzeltiyorum ilk iş görüşmen nasıldı Erva?"dedi gülerek.
Bu kız cidden gittikçe sinirimi bozuyordu.
"Ah şey aslında be-"
"İş başvurusunda bulunmadı onu ben işe aldım"dedi Yağız fincanın dibinde kalan ve tahminimce soğumuş olan kahveyi içerek.
Başımla onaylayıp tepkisini ölçmek için Yaprak'a bakmıştım.Yüzünü ekşitip tekrar gülümsedi.
İçimden kahkahalar atmak gelirken sadece gülmemek için dudağımı ısırmakla yetindim.
"Peki o zaman ilk nerde karşılaştınız?"diye sordu bu sefer.İlki kadar çakırkeyf değildi.
Ona onun düğününü bozan kişinin ben olduğumu söyleseydim büyük ihtimalle bir güne kalmaz tüm şehire yayılırdı.Beynimde birkaç cümle şekillendirmeye çalıştım.Yalan söylemekten zarar gelmezdi.Tam dudağımı aralayıp kendimi uzun bir konuşmaya hazırlamışken "Restoranda"dedi Yağız yine benden önce davranıp.
Ona sorar bakışlar attığımda gözlerini benden kaçırdı ve Yaprak'a bakmaya başladı.Onunla restoranda tanışmamıştık.
"Öyle mi?"diye sordu Yaprak şaşırmış bir ses çıkartırken.Bense hala Yağız'dan bir bakış yakalamak için suratına bakıyordum.
"Orda onu gördüm ve bizimle çalışması gerektiğini düşündüm"
En sonunda ondan bir bakış yakaladığımda yüzündeki gülümseme içimi ısıtmıştı.Ama yüzündeki ifade bununla ilgili bir şey sormamam gerektiğini belirtiyordu.
"Ah normalde bunlar senlik işler değil Yağız,sen çalışanlarının en iyisi olmasını istersin"dedi minik bir kıkırtıyla.
"Evet,o da en iyisi zaten"dedi geriye yaslanıp.
Kalp atışlarım hızlanmış ve büyük ihtimalle kızarmıştım.Başımı öne eğip gülüşlerden minik bir tebessüm yerleştirdim yüzüme.
Yağız değişmişti.Belki de ben ona iyi gelmiştim diye düşünmekten kendimi alamadığım zamanlar oluyordu ki şimdi yine o zamanlardan biriydi.
Ortama derin bir sessizlik çökmüştü ben de pipetimle oynamaya başlamıştım.
"Her neyse, bana hobilerinden bahset Erva"dedi Yaprak ben portakal suyumun pipetine can çekiştirirken.
Bir anda boş bulunduğumdan "Ha?"gibi bir ses çıkarmıştım. Tepkime ikisi de gülmüştü.
"Hobilerinden bahset"dedi tekrar.
"Ah şey...Hobilerim hakkında pek düşünmedim ama sanırım,futbol"dedim.
Ne kadar da kızsal bir hobiydi.
"Değişikmiş..."dedi gülerek.
"Hangi takımı tutuyorsun?"diye sordu.
"Beşiktaş,tabi ki"dedim sadece. Açıkçası futbol muhabbeti yapacağım en son kişi o olabilirdi.
"Ah ben de Fenerbahçe'yi tutuyorum."dedi gereksiz heyecanla.Futbola dair tek 3 takım bildiğine adım gibi emindim.
Gülümsedim ve işime geri döndüm.Gereksiz samimiyet en sevmediğim şeydi ve buraya geldiğimizden beri buna maruz kalmıştım.
Etraf sessizliğe bürününce telefonumun ekranını açıp saate baktım. Burada ne kadar dururduk bilmiyorum ama akşam yemeğini de burda yemek istemiyordum.Bazı planlarım vardı.
"Yağız?"dedi Yaprak benimle konuşmaktan nasibini alamayınca.
Yağız başını ona çevirip kaşlarını kaldırdı."Sana verdiğim saat hala duruyor my?"diye sordu.
Tamam burdan sonrası beni ilgilendirmiyordu.Dinlememek için zorlasam da merak etmeden duramıyordum.
"Duruyor"dedi Yağız sadece.Ardından iç çekip muhasebeci edasıyla elinde bir ileri bir geri salladığı fincanı masaya bırakıp.
"Ah,onu almak için kaç mağaza gezmiştim.Ama onu sana hediye ettiğimdeki yüz ifadeni hala hatırlıyorum.Buna değerdi cidden"dedi yapay bir gülümsemeyle.
"Yeniden sağol" dedi Yağız.
Ben modu düşük bir şekilde onları izlemeye başladım.
Dışardan güzel gözüküyorlardı.Ben ise yanlarında bir parazit gibi duruyor olmalıydım.
Yağız'la bakışlarımız buluşunca gülümsedim.O da karşılık olarak o güzel gülüşünü bana sunmuştu.
Sonunda "Kalkalım isterseniz"dedi saatine bakıp.Başımı kaldırıp ona baktım,çoktan ayağa kalkmıştı.
"Oturuyorduk ya"
"Gitmemiz gerek"dedim ayağa kalkıp.Ceketini giyen Yağız bana yandan bir bakış attı.Teşekkür eden bir hali vardı.
"Şey beni de bırakırsınız değil mi?"diye sordu Yağız'a dönüp.
Her söylediğini Yağız'a bakıp söylemek zorunda mıydı ki?
Sandalyenin arkasına geçirdiğim ceketimi alıp üstüme geçirdim.İçinde kalan saçlarımı çekip çıkardım ve ince topuklularıyla çıkışa doğru Yağız'ı takip eden Yaprak'ı takip ettim.
İncecik topukluları ve pahalı aksesuarlarıyla çok zarif biriydi.Onunla ilk konuştuğumuz zaman da insanı kendine çeken bir aurası olduğunu farketmiştim.
Soğuğa alışmaya çalışan parmaklarım acımaya başlayınca homurdanıp ellerimi cebime soktum.Yaprak'ın o elbiseyle donmaması imkansızdı.
Başımı eğip ıslak botlarımı izliyordum.Otoparkın sonundaki arabaya ulaşınca başımı kaldırıp onlara baktım.
Yaprak çoktan öndeki yere kurulmuş Yağız ise beni bekliyordu.
Yanaklarımı şişirip dudaklarımı büzerek bana açtığı arka koltuğa geçtim.Ardımdan kapıyı kapatıp yerine yerleşti.
"Emniyet kemerlerinizi takın"dedi anahtarı yuvasına yerleştirirken.
Dejavu olmuştum.Aynadan ona baktığımda sırıttığını gördüm.
Daha birkaç ay öncesinde emniyet kemerini bana taktıran adam şimdi neler söylüyordu.Giderek şımarıyor diye homurdanarak kemerimi taktım.
Araba otoparktaki taşların üzerinde kısa bir patinaj çektikten sonra sonunda ordan çıkabilmiştik.Önümüzde geçirmemiz gereken uzun dakikalar vardı ve ben şimdiden aynadan onu izlemeye kendimi kaptırmıştım.
____________________________________

Patroncuğumun Asistanıyım | Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin