8

82 12 2
                                        

Luke, 4 gün önce olsa bu saatlerde terk edilmiş binanın birisinde kafayı buluyor olurdu. Ama ne yazık ki üç gün önce falan değildi. Bugün okuldaki sikik dördüncü günüydü, ve Luke adeta cehennemdeymiş gibi hissediyordu.

Luke buna alışık değildi, ve bu hoş değildi.

Krizinin geldiğini hissediyordu. İhtiyaç duyduğu şey eroin olsa da rahatlamasına yardımcı olacak olan şey haptı.

Zilin çalmasına iki dakika kala zihninde bunları hesaplarken titremeye başladığını hissediyordu. Duyduğu zil sesi ile hızla yerinden ayrılıp dolabına doğru koştu. Şifresini sakince girmeye çalışırken titremesi bunu engelliyordu.

Uzun çabalar sonucu başardığında hızlıca poşetteki hapı alıp ağzına attı. Biraz rahatlarken titremesi hala devam ediyordu.

"Hey, iyi misin. Birazcık.. titriyor gibisin?" Sesin geldiği yere baktığında kırmızı saçlı çocuğu gördü.
"Evet, evet iyiyim. Şimdi geçer."
Luke bir anda üstüne çöken rahatlık hissi ile gülümsemişti. Tanrım, bu hap gerçekten kuvvetliydi.

"İyi ki üç tane birden almadım" diye içinden geçirdi Luke.

Gülümsemesi gittikçe büyürken bir anda kahkaha atmaya başladı. Beyni ciddi anlamda uyuşuyor, ve kendini rüyada gibi hissediyordu. Michael her ne kadar endişeli bir şekilde baksa da Luke'un bu haline gülmüştü.

"Tanrım, ne aldın? Bana da versene."
Luke, Michael'ın bu sözleri üstüne başını salladı, dolaptaki poşetini çantasına doğru koydu ve Michael'a dönüp "şşh" sesi çıkardı.

Oysaki Michael sadece şaka yapmıştı.

"Luke, siktir, ciddi misin?" Luke başını sallarken Michael'ın yüzündeki gülümseme "kirli" bir hal almıştı.

Biraz düşündükten, ve Luke ile bakıştıktan sonra omuz silkti ve konuştu.

"Ne olacak ki? Hadi Hitler'i oldürelim."*

Luke kahkaha attarken kırmızılı onu kolundan cekiştirip okulun arka kısmına doğru yol aldı.

Okul pek de büyük sayılmazdı. Etrafı demirlerle kaplıydı. Bahçesinin ise ön kısmı geniş, arka kısmı dardı. Arka kısmında hiç kamera yoktu, ki bu yüzden öğle vakitleri öğrenciler burada sigara içebiliyor, yiyişebiliyor hatta bazen seks yapabiliyor ve ya okuldan kaçabiliyorlardı.

Michael ve Luke sonuncusunu yapacaklardı.

Luke buraya geldiklerinde ilk başta ne yapacaklarını anlamamıştı, ama uçmuş kafası olayı daha sonra anladı. Şaşırtıcı olsa da Luke bunu ilk defa yapacaktı.

Michael zorlanmadan duvara çıkarken Luke ona tereddütle bakıyordu. Michael demirlerden atlamadan önce Luke'a doğru baktı.
"Hadi sarışın, bunu yapabilirsin."
Luke bu cümleden aldığı cesaret ve biraz da Michael'ın uzattığı el ile duvara tırmanmayı başarabilmişti. Michael çantasını çıkartıp duvarın diğer tarafına attığında Luke da onu tekrarladı. Sonrasında ise sorunsuz bir şekilde demirlerden kurtulup diğer tarafa geçtiler.

Luke ilk okuldan kaçışını Michael ile yapmıştı.

"Bana sürekli sarışın diyorsun." Michael Luke'un cümlesi ile ona doğru döndü. Omuz silkti ve güldü. 
"Bir sorun mu var?"
"Hayır, bunu bana diyen bir tek sensin ve bu hoşuma gidiyor."
Michael gülümsedi. Biraz yürüdükten sonra Luke konuştu.
"Şimdi nereye gidiyoruz?"
"Bildiğim çok güzel bir park var. Sessiz, sakin."
"Waterfalls Parkı mı?"
"Tanrım evet."
Kıkırdadılar. Bir süre sonra Michael konuştu.
"Çok açım ve pizzaya ihtiyacım var."
Luke "olur" anlamında omuz silkti.
"Paket yaptıralım."

Yol boyunca konuştukları tek zaman pizzacıya girdiklerinde olmuştu. Buna rağmen ikisi de sıkılmamışlardı, ve ikisi de heyecanlıydı. Michael'ın heyecanının nedeni bunca zamandan sonra hap alacak olması iken, Luke'un ki ise ilk kez okuldan kaçmış olmasıydı.

Başka bir şey daha vardı, ama ikisi de bunun ne olduğunu pek kestiremiyordu.

Sonunda parka geldiklerinde ikisinin de içi huzur doluydu. Park gerçekten büyüktü, içindeki türlü ağaçlar, çocuklar için oyun alanı, banklar, piknik masaları ile herkesin gelip huzur bulabileceği bir yerdi. Günün bu saatlerinde boş olması da onların leyhineydi.

Gölgelik bir alan seçtikten sonra çimlerin üstüne oturdular. Michael hemen pizzayı açarken Luke onun bu haline gülmüştü.
"Sanırım biraz daha bekleseydin beni yiyecektin."
Michael ağzı dolu bir şekilde Luke'a döndüğünde Luke bunun çok sevimli bir görüntü olduğunu düşündü, Michael ağzı doluyken tam bir sincaba benziyordu.
"Evet, ve doymazsam hala yiyebilirim." Luke gülerken Michael bardağa kolaları koymakla meşguldu. Bu sırada Luke çantasından hapları çıkardı. Pizzadan bir dilim ısırırken Michael'a döndü.
"Daha önce hiç denedin mi?"
"Dostum, ben bir parti canavarıyım, elbette de denedim ama bunca zamandan sonra ilk defa alacağım."
Luke gülümserken pizzası bitmişti.
"Kaç tane var?"
"On iki tane. Zaman aralıklarıyla üç tane ikilik paylaşırız, ne dersin?"
"Harika fikir"
Michael Luke'un kola bardağını ona doğru uzattı.
"O zaman şerefe, sarışın"
Luke gülerek bardağını kaldırdıktan sonra ağzına iki hap atıp kolasını dikti.
1
2
Ve bum!
İkisi de hapların verdiği etkiyle kahkaha krizine girmiş bulunuyorlardı. Bir kaç dakika sonra Luke gülmeyi keserken Michael hala devam ediyordu. Kaşlarını çatarak sordu.
"Hey, neye gülüyorsun?"
"Biliyor musun, küçükken cadılar bayramında Batman kostümü almıştım. 9 yaşında falandım. O gün gıcık olduğum çocuk bana "Sen Batman'in tırnağı bile olamazsın, hem uçamıyorsun bile!" demişti. Ben de çatıya çıkıp uçmayı denemiş, daha sonrasında ise çocuğun üstüne düşmüştüm."
Luke bir kaç saniye Michael'ın yüzüne baktı, ve bir anda ağlamaya başladı. Michael ise gülmesi şiddetlenirken sordu.
"Hey, neden ağlıyorsun?"
"Michael, bu çok trajik."
Michael bir kaç saniye olayı düşündükten sonra yüzü düşmüş, ve ağlamaya başlamıştı.
"Aman Tanrım, haklısın Luke. Biliyorum, öyle değil mi?"
"Michael, ağlama lütfen Michael"
Luke bağırarak ağlarken Michael'a sarıldı. Michael da sarılışına karşılık verdi.
Bir kaç saniye sonra ikisi de kahkaha tufanına tutulmuştu.

Tanrı biliyordu ki birbirilerine karışan ses telleri çok güzel bir uyum yaratıyordu.

İlerleyen dakikalarda Luke Michael'ın göğsüne yatmış, Michael ise başını çantasına koymuştu, ve yüzlerindeki aptal gülümseme ile bulutları şekillere benzetiyorlardı.
"Mikee?"
"Efendim Lukeeey"
"Kalbin çok hızlı atıyor"
Luke kıkırdarken tatlı ses tonu Michael'ın içini titretmişti. Michael kendini garipsedi. Daha önce böyle hissettiğini hatırlamıyordu, bu yüzden sarhoşluğun etkisiyle olduğunu düşündü.

Kısa süre sonra kendilerine geldiklerinde Luke Calum'un azarlaması ile eve gitmek zorunda kalmıştı.

Eve giderken zihninde dolanan tek düşünce ise geçirdiği mükemmel gündü.

*Doctor Who'dan bir replik. Ama bilirsiniz... Önemli bir replik.

Hasiktir yani 20 gün olmuş yazmayalı ama farkında bile değilim hxksjksjslwzuowhs

Bir kaç kişi de olsa okuyanlardan özür diliyorum. Umarım bölümü beğenirsiniz.

Çok saçma yazıyor gibi hissediyorum ve.. biraz(!) hızlı gelişiyor?

Her neyse, hepinize teşekkürler.

See ya

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 30, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Run Run Run // Muke ClemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin