2.SEZON 1.BÖLÜM DIN DIN DINNNN

77 10 29
                                    

Y

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Y.n: 2. Sezona hepiniz hoşgeldiniz! Yeni bir sezonda yine birlikteyiz! Ve sizce kitabın gidişatı nasıldı şu ana kadar, "Olmamış bu" dediğiniz yerler var mı? Cevaplarsanız sevinirim<3
Şahsen ben baktığımda en çok dikkatimi çeken şey, Flowey'nin öz anne babası bile Flowey'e sevgisini geri kazandıramadı. "Ben nasıl böyle iki saniyede onu sevgi tomurcuğuna çevirdim?" Diye sordum kendi kendime ve bu bölüm, birazcık bununla ilgili. Medya olmaya çalışmış ama medya olmayan şu yukarıda ki resimde Omega Flowey, resim için Google görsellere teşekkürler sşdlşsldşd
Herneyse başlayalım. Hemde bizim tarzımızd- tamam tamam başlıyoruz.

~Fikret'in gözünden~
Taklit etmek. İşte o an yaptığım şey buydu. O'nu önemsiyormuş taklidi yapmak. O'nu seviyormuş gibi yapmak. Hatta gerçekçi gözüksün diye kendini ölüme atmak... Ama yine de içimde bir şeyler yok diyemem. Acıma duygusu var. Değer verilmiş olma duygusu var. O'na karşılık veremediğim için pişmanlık duygusu biraz da. Ama bu duyguların yanı sıra içimde yanan ancak bu duyguların bastırdığı bir duygu daha var;O'nu öldürmek istiyorum. Ancak şu an başka bir planım var, ve Şevval'e bunu ikna etmek zorundayım.
-Hayırdır, Sen gelmezsin bir çıkarın yoksa.
-Şevval'ciğim...
-He?
-Prensesim...
-Hee?!?!
-Aşkitoşkolotopişkopofidiğim...
-Ne var be?!
-Şimdi bir planım var dese-
-Hayır derim. Ayrıca biliyordum çıkarın yoksa benle konuşmayacağını. Gelelim hayır dememin sebeplerine; şimdi diyelim ki senle ben ruhlarımızı birleştirdik. Yer altını bir şekilde temizledik -Ki imkanı yok Samet ile Beyza'yı geçebilmemizin- ama diyelim ki oldu. Yukarıya çıktığımızda, bir sürü ülke var, birleşip ebemize atlarlar. Hatta birleşmelerine gerek yok, tek bir tane gelse biteriz. Sence mantıklı mı Bay Çokbilmiş?
Dedikten sonra kafama o an masasında bulunan yumuşak tüylü kalem süsünü kafama fırlattı.
-Ama Şevval...
-Aması maması yok.
-O Zaman sensiz giderim.
-Gidemezsin çünkü bir insan ruhuna ihtiyacın var ve benden başka sana ruhunu verebilecek kimse yok. Bende başka mı demişim? Bende yokum.
Bir an duraksadım. Haklıydı. Bende daha çok sıvamamak için "Özür dilerim, haklısın." dedim. O ise "Her zaman öyleyimdir." demekle bıraktı. Egoist mi? Hmm-hmm.
-İyi misin, dedi bana sanki az önce bir şey dememişim gibi endişeli bir şekilde bakarak.
-İyiyim neden ki, diye sorduğumda cevap olarak "Gözlerin bir an kırmızıya döndü sandım..." dedi. Hass... Muhtemelen "Son" ("Omega", son demek.)halime bir anlık dönüşmüştüm. Yani en azından gözlerim...
-Hayal görmüşsündür.
-Eminim öyledir, derken beni şüpheci gözlerle beni süzüyordu. Sakince ekledi"Sakın Son halime dönüşeyim deme." Şevval'in o an benim o halime dönüşmek için yedi ruha ihtiyacım olmadığımi bildiğini o an anladım. (Normalde ihtiyacı olduğunu biliyorum ama bu kitapta öyle olsun) O anda aklıma gelen ilk soruyu sordum.
-O halimden korkuyor musun?
-Ne korkmam mal mısın, O sırada kapı tıkladı. Şevval bana son kez "gözüm üzerinde" bakışları atarak kapıyı açtı. Feyza, beni görünce "Eee.... Sanırım siz meşgulsünüz..." dedi.
Şevval:
-Hayır, sadece sarı çiçeğimin bana diyeceği bir kaç şey vardı o kadar, *iğneleyici bir ses tonuyla* O da şimdi susmuştu. Sen ne diyecektin, dedi eski gülümsemesini takınarak.
-Kanka Aliye ile anime izliycekmişiz, hemde Strawberry Panic! (Yuri anime seviyorsanız izleyin derim:3)
-KOŞUYORUM KANKA!
Diye bağırarak Feyza ile aşağı doğru son hız köklediler. İşte Şevval böyle bir kızdı. Benim aksime hemen neşelenirdi. İnatçıydı bir şeyi kafaya taktı mı yapardı. Ve kafayı takmıştıyine bir şeye;Bana 'sevgi'yi geri kazandıracaktı. Ancak kendi öz annemle babamın yapamadığı şeyi kendinin nasıl yapacağı ile ilgili en ufak bir fikri yoktu, ve bunu belli etmemeye çalışıyordu.
Fakat şu an yoğunlaşmam gereken farklı bir şey var. Son halim. O halime dönüştüğümde maalesef hiçbir şeyi gözüm görmüyordu.Sadece Şevval ve diğerlerinin yanında dönüşmeye korkuyordum. "Sonuçta sen Michael köken vampirsin değil mi süzme salak seni! ,,Ne Michael'ı? Ne köken vampiri? Onlar ne?! "İç ses değil gerizekalı ben Şevval, telepati yapmayı öğrendim zaaa şu an beyninde dolaşıyorum biç." Mal mısın? "İvet, ayrıca Son halini biliyorum. Ve öyle bir şeye dönüşürsen ebeni belliycem^-^,, Yav sen benim beynimdeyken o suratı Nasıl yaptın? "Yaparım ben, sus,, Şevval şu an çok malca konuşuyoruz biliyorsun değil mi? Çık şu kafamdan! "Tamam çıkıyorum, ama beynin benden iki dakika mesafede haberin olsun... Aaaa! Strawberry Panic'te Nagisa Çoookkk tatlııığığığıı!!*-*,, En son dediği cümleden sonra kafamdan çıkmış olmalı ki bir daha sesini duymadım.>Çok sıkıldım bu akıllı Zarı çiçeqq böyle zırvalıyor bir şeyler, gelelim Sarı akıllının dönüşeceği güneee<

Artık öfkemi kontrol edemiyordum. En ufacık şeyde bile sinirleniyordum ki bu diğerlerinin benden uzaklaşmasına sebep olmuştu. Şevval her zaman birazcık çekingen davranmaya başlamıştı bana karşı. Ancak benden korkuyor değildi. Sadece endişeliydi ve halimden dolayı üzgündü. Nasıl olduğumu sormaya başladı sık sık. Ceren ise onunla bir bağım yokmuş gibi çikolatasını götürüyordu. Asri, Tuğba ile konuşuyordu bir gün (Evet bunun nasıl yazıldığını unuttum, bitişik miydi ayrı mı;-;) konuşmalarını duydum;
-"Anne, Fikret iyiye gitmiyor" demişti endişeli bir ses tonuyla.
-"Merak etme tatlım, en iyiye gittiği zamanları" demişti yüzünde bir gülümsemeyle Tuğba. Ben o an 'Bu nasıl olabilir?' diye düşünüyordum. Asri de düşünmüş olmalı ki aynı şeyi sordu.
-"Bu nasıl mümkün olabilir ki? Şeytanileşiyor, hemde gün geçtikçe daha çok. Herkese bağırıyor. Konuşmalarında ise her zaman çok karamsar."
-"Tatlım, o karamsar olsa ne olur? Su dalgalanmadan durulaşmaz. Sakin ol, hem eminim ki Şevval ne yapacağını biliyor. Filiz ve Ceren ise her zaman Fikret'e yardımcı olabilir, sen bir zamanlar onunla aynı ruhu paylaştın! Ben ile Ali ise zaten öz anne babası sayılırız. Hiç olmadı Kayra, Doğa, Samet ve ben onu espri yağmuruna tutarız.
Ayrıca o kadar endişelenecek bir şey yoktur bile. Betül'den dolayı stres yapmıştır."
-"Emin misin anne?"
-"Anneler hiç yanılır mı oğlum?"
-"H-haklısın... Şu an konuştuğum için biraz daha iyiyim"
Onlar bunları dedikten sonra iki saat düşünmüştüm. Neydim ben? Beni cidden önemseyen birileri var mıydı? Yoksa sadece önemsermiş gibi mi yapıyorlar- "Fikret, herkes seni önemsiyor... Ama lütfen şöyle yapma. Biliyorum beni Cidde'n sevmiyorsun bile. Ama önemli olan sevmen değil, sana 'sevgi'yi öğretebilmem. Belki sevgiyi öğrendikten sonra benden başka birine gideceksin, ama bu umurumda olmaz, her zaman desteklerim seni... Ama tek demeye çalıştığım şey;sen değerlisin. Hissetiremesemde değerlisin.,, Şevval... Bu senden duyduğum en ciddi ve güzel cümle. "Tabii LAN YalaQ.,, Gitti bütün ciddiyet. Neyse çıksan mı beynimden? Ayrıca minnoş bir soru daha, normalde bu kadar uzun cümle kuramazsın telapati yoluyla, Nasıl yaptın. "AY EM DI BEST VE BESTLER ASLA SIRRINI SÖYLEMEZ BİÇIZ,, Peki Şevval, artık çık beynimden. "Oki doki,, dedikten sonra sessizliği hissettim. Bu kız manyak. Delirmiş. Sende öyle değil misin sanki? İç ses senle de uğraşamam gider misin?! ZATEN ŞEVVAL YETERİNCE BEYNİMDE KALDI VE SİNİRLERİM BOZULUYOR! Manyağa bak! Ruh hastası! Üfff... En sonunda delirdim galiba. Kapımı biri çaldı. "Gir!" Asri yavaşça kafasını uzattı... "Selam Fikret... Konuşabilir miyiz?"
Göz devirdim.
-Ne hakkında? Beni burdan attırmak hakkındaysa, konuşamazsın. ÇÜNKÜ SEN BİR GERİZEKALISIN. HEPİNİZ BANA İYİ OLDUĞUMU SÖYLEYEN GERİZEKALILARSINIZ! İYİ MİYİM?! HEPİNİZİ ÖLDÜREBİLECEKKEN BURADA BÖYLE DURMAK İYİLİK Mİ?! BENCE SİZİ ÖLDÜRMEYEREK SİZE KÖTÜLÜK YAPIYORUM! HEPİNİZ BURDAKİ BİR ÇÖP PARÇASISINIZ. HEPİNİZ DEĞERSİZSİNİZ! VE ACI ÇEKİYORSUNUZ! BENDE BU ACIYI DİNDİRMİŞ OLURUM HEM! HEHEHHEHEHEHEHEHHEHEHEHEHEHHEHEHEHEHEHE

O sırada Tuğba içeri daldı:
-Ne artisleniyon lan?!
Der demez bana bir terlik geldi.
-Ya ama anne!
-Sus! Anneye "ya" denmez! 
Gözlerimin kırmızılaştığını hissettim. Ellerime baktım. Yeşildi. Saçlarımda büyük ihtimal beyazlamıştı.
-BANA KARŞI GELMEYİN! İTAAT EDİN!
Şevval içeri dalmıştı.
-FİKRET! SENİ BİRİYLE KONUŞTURCAM, diye çemkirdikten sonra sarı bir çiçek getirdi. Çiçek İngilizce konuçmaya başladı.
-WHY THE HELL I AM HERE?! (Niye burdayım lan?!)
Şevval mükkemmel İngilizce'si ile cevap verdi;
-Just a minute, bak Fikret bu sensin. Bir konuşun hasre gideri-
-Şevval; benim İngilizcem 'I go, You go, We go.' Ne konuşmasından bahsediyorsun?!
-Heğğğ, dedi Şevval. "Tamam o zaman. Flowey, we're going back" (Flowey, geri gidiyoruz)
-Idiot, diye Flowey Şevval'e çemkirdi. Sonra Şevval bir tokat geçirdi. Şevval'den bekleyebileceğimiz davranışlar. Ekledi "Seninde sonun böyle." Olabileceği en iğneleyici ses tonuyla bana söylemişti. Korkmamış değildi- ONDAN KORKMUYCAM! HAHAHHAHAHAHAH. Yavaşça sarmaşıklarımı Asri, Ali, Tuğba, Ceren, Canan, Filiz, Alin ve Şevval'in beline doladım.
-Burada olmanız bir hataydı. Şimdi ölün.
Herkesde bulunan "S*çtık" bakışlarına baktım. Artık ölme zamanları gelmişti.

2000 yazcaktım sözde ama 1260 kelime yazdım. Neyse bu bölümün birde önür kısmı var. Kitab ile ilgili düşüncelerinizi söylemeyi unutmayın. Seviliyorsunuz <3

TurkishTale【TAMAMLANDI】Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin