...bölüm 11...

153 18 54
                                        

Multi de izlemekten keyif aldığım bir video var. Umarım siz de keyif alırsınız. Video ne alaka demeyin.
Dans manyağı bir yazarımız var.

Yeni ve son tekinimiz.
Nasıl ama çok handsome ....
Şimdi siz diyeceksiniz bu büyük değil mi?

Ama birkaç bölümden sonra anlarsınız.....
Beğeniler ve yorumlar yazmama gerek var mı?
Hadi bakalım iyi okumalar.
Bölüm şarkısı: Jasmine Thompson - mad  world
Bu şarkıya bayılıyorum.
Birazda siz bayılınnnnnnn.
.......

Gözlerimi açtığımda tekrar tekrar açılmamak için direnen göz kapaklarım  beni hayli zorluyordu.
Çok yorgun düşmüştüm.
Dikkatimi içinde bulunduğum odaya verdim. Başımdaki ağrıyı unutmaya çalışarak.

Duvarlar bej rengine boyanmış. Ama duvardaki kirler hafiften kendilerini belli ediyorlardı.
Onun dışında odada, bir masa, iki sandalye küçük bir kanepe vardı zaten o kanepede uzanmıştım. Bir de küçük bir pencere vardı.
Zaten pencereden sızan loş ışık odayı tanımama yardımcı oluyordu.

Işığa bakılırsa, ya güneş doğuyor yada batıyordu. Bunu anlamamı sağlayan ışığın rengiydi.
Pencere küçük ve yüksekteydi.
Kendimi çok kötü hissediyorum.
Çok susamıştım. Halsiz ve bitkin düşmütüm.
Aklıma ne olduğu gelmişti farklı kesitler mantık çizgisini aşıyordu.

Neredeyim ben, burası neresi? Neden bu kadar kötü hissettiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Ama yavaş yavaş bazı şeyler oturmaya başladı.

Ahh. Tabi ya Tekin ile birlikteydik.
Kavga ettik ve o..... Basıp gitti.
Sonra kayboldum.
Sonuç olarak buradayım ve kaçırılmıştım.
Ama kim?  Niye?
Acaba fark ettiler mi yokluğumu.
Ne zamandan beri buradayım.
Ah. Soru sormaktan  başka bir işe yaramaz mısın sen?
Karşımda ki kapıya yöneldim.
Kilitli olmamasına dua ederken elimi kapının koluna yaslayıp açmak için hamle yaptım.
Aynı anda kapı açıldı ve karşımdaki adamla burun buruna geldim.

" Uyanmışsın, kaçak gelin."

Sessizce yutkundum.
Nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışarak gözlerimi gözlerine çıkardım.
Bu o iğrenç kahkaha, kaçıp arkamda bıraktığım 'sözde sözlüm' Selim den başkasına ait değildi. Kahretsin.
Tek ümidim Tekin idi tekrar ona sığınmıştım ...
Ama bir çıkış yolu aradığımda tüm yollar ona çıkıyordu.
Zayıf bir ümitti.
Ama hiç yoktan iyiydi.

Tekin'in den...!

Yok Yok Yok!
Allah kahretsin!
Hiçbir yerde yok! Nereye kayboldu bu kız? İki gün. Tam iki gün geçti. Hala ortalıklarda yok.
En çok endişelenmeme sebep olan şey ise kötü bir şekilde ayrılmamız.
Eğer orada onu bırakmamış olsaydım.
Şu anda birbirimize laf sokuyor olurduk. Yani şöyle;
O bana laf sokar ve bunun verdiği zafer ile sırıtırdı. Bende ayak uçlarına kadar kızarıp bozaracağı şeyler söyleyip onu çileden çıkarırdım.

Ama bir bulsaydım. Acısını çıkartırdım.
Ama yok işte amına koyim.

" Yok görende yok bilende yok." dedi Aras.

" Bakılmadık delik bırakma Aras!" diye bağırdım.
Onun gidicek yeri yoktu ki, yalnız yapamaz o.

"Biz harbiden salağız galiba abi ona telefon almadın mı sen?"

Haa. Evet almayacağını bildiğim için Esra' ya veriyormuş gibi yapmasını söylediğim telefon.
Çünkü biliyorum, ben versem hayatta almazdı. Gurur yapardı.

"Harbi salağız abicim, tabi ben hiç aramadım mesaj atmadım. Nasıl da aklıma gelmedi."
Aras' ı geçtim o üretim hatası, hatta çocukları olmayanlar için şükür sebebi.
Ama Esra' da ışık vardı. Şimdiye kadar.

Nesin Sen?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin