Don't Hurt Yourself -Sirius Black-

7.4K 193 38
                                    

Rüzgar yüzüme vururken çimlerin üzerinde yatmak çok güzeldi. Rahatlıyıp düşünmek. Veya unutmak. Her derde deva olan bir yöntem bu. Ya da bağırmak, karşındaki ilk kişiye bağırmak ve bağırmak tüm sıkıntıları yumuşatır ama hiç biri sorunu yok etmez. Sadece azaltır.

"Bella kızım geldiler hadi kalk." diyen sesini duydum annemin. Annem bir yetmiş iki boylarında gençlere taş çıkarıcak bir kadındı. Masmavi safir gözleri, çikolata kahvesi dalgalı saçları vardı annemin. Babam ise gayet yakışıklı ve annemden bir karış kadar felan uzundu. Kahverengi gözleri ve kızıl düz saçları vardı. Ben ise onlar gibi değildim. Güzel olmayan karışık kızıl saçlarım ve mat mavi gözlerim vardı. Çok uzun değildim. Yani onların yanında. Fakat sınıftaki bazı arkadaşlarımdan daha uzundum o kesin...

Yattığım düzlükten ayağa kalktım. Annem söylemesede biliyordum ki ben onların buraya yaklaştığını. Mesela şuan evin bir buçuk km kadar gerisindeler. Nasıl olduğunu ben de bilmiyorum ama biliyorum işte, sadece tahmin.

Güneş batmak üzereydi. Evimizin avantajı buydu. Dağlık engebeli bir yerde yaşıyorduk. Ses yoktu veya rahatsız edicek biri. Dediğim gibi dağlık olduğu için batışını ve doğuşunu güneşin görmek mümkün ve bu çok güzel.

Evime doğru ilerledim. Onlar gelmeden üstümü değiştirebilirdim. Merdivenlerden yukarı odama çıktım. Karanlık odama göz gezdirdim. Bir yanda artık oynamadığım oyuncaklarım, öbür yanda ise yüzüne bile bakmadığım Hogwarts için ders kitapları.

Ben Hogwarts'a gidicektim tam bir hafta sonra orada yeni arkadaşlar, yeni bir okulum olacaktı. Muggle okullarına gitmeyecektim artık.

Dolabımı açtım burayı düzenlemeyeli epey olmuştu. Elime geçen ilk giysileri kaptım. Resmi giyinmeme gerek yoktu ki. Gelecek kişi benim en yakın arkadaşımdı. Tek arkadaşım.

Beni ucube olarak görmüşlerdi. Tam olarak on yıl boyunca bir ucube olmuştum ben. Dışlanmıştım. James'te benim gibiydi. Ama o farklıydı işte. Dışlanmıyordu, popülerdi. Bana arkadaşlık etmişti, Hogwarts'ı ilk o anlatmıştı bana. İlk ben ona güvenmiştim.

Üstüme bol rahat bir T-shirt ve dar bir kot giydim. Evet iyi görünüyodu sorun yok. Merdivenlerden hızlıca indim. James'i hissedebiliyordum. Kapının yedi sekiz adım ötesinde durup valizlerini indiriyordu. Anneme seslendim. Geldiklerini anlamamıştı daha. Biraz daha seslendim. Kapının önünde beklemeye başladım ...Bir, İki, Üç, Dört ...

İşte şimdi tam önümde kapının arkasında duruyordu. Kapıyı hızlıca açtım. Açtığım gibi boynuna dolanmam bir olmuştu. Gelmişti işte kardeşim gibi sevdiğim arkadaşım hep yanımdaydı.

***** ***** ***** ***** *****

Zor olmasın diye kızı tanıttım...

Ad: İsabella Phoneix White

Doğum Tarihi: 14/03/1960

Kan: Melez

Bina: Gryffindor

Aile: Annesi-Libell White, Üvey Babası- Alexander White, Üvey Kardeşi-Leo White, Babası-Bilinmiyor

Arkadaşlar: Lily Evans ve James Potter en yakın arkadaşları. Tabii James onu okulda takmıyor. Popüler değil. Lily dışında, Alice, Marlene ve Severus'la çok iyi anlaşıyor. Çapulcularla da arası iyi am kimse bilmiyor.(Arkadaşları dışında) Birde Regulus Black'le çok iyi anlaşıyor ama çok fazla takılmıyorlar.

Düşman: Peter Pettigrew'dan ve Alexis Karlet'tan nefret ediyor ama bu nefreti göstermiyor. Yani Alexis'te ondan nefret ederken Peter onu arkadaş gibi görüyor. Ve son olarak Bellatrix ondan nefret ediyor.

Özellikler: Metamorfmagus ve üçüncü sınıftan beri Animagus.

Üvey babası ve gerçek annesiyle beraber yaşıyorlar. Leo adında küçük bir kardeşi (yarı kardeşi) var. Açık kızıl saçlı ve mavi gözlü. Çok uzun veya çok kısa değil. Fazla şakacı biri ve fazla zeki. Ama ders çalışmayı sevmiyor veya kitap okumaktan çOk fazla hoşlanmıyor. Yani okuyo ama her türden de değil az okuyo.

•••••*•••••*•••••*•••••

İlk bölüm. Biraz tanıtım gibi oldu. Ama iyi sanırım . ikinci hikaye YAŞASIN !!!

Vote ve Yorum . . . Bekliyorummm

Öptümmm :):):):)

Don't Hurt Yourself -Sirius Black-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin