Ona sarılınca biraz geriledi ama sonra o da sarıldı. Çok özlemiştim onu. Asla bırakamazdım. Kendimi yavaşça geri çektim. Yüzümde kocaman bir gülüş oluşmuştu. O da bana sırıtarak bakıyordu.
"Seni özlemişim Bells" dedi James bana bakarak.
"Bende seni." dedim.
Mrs Potter bana yaklaştı ve ardından sarıldı. Çok sıcak biriydi Mrs Potter. Onu da çok özlemiştim.
"Bella tatlım nasılsın?" dedi Mrs Potter. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
"İyiyim, siz nasılsınız." dedim gözlerimi devirerek. Çünkü hayatım bundan daha kötü olamazdı. Şuan dışında.
"Bizde iyiyiz canım, sağol." dedi ve doğruca eve girdi. Annemi bulmuş olacak ki içeriden sesler gelmeye başlamıştı.
Mr Potter elindeki bavulları taşıyordu. Bir yandan da mırıldanıyordu. Çok eşyaları vardı ve hepsini taşımak ona ve James'e kalmıştı.
İçeriden babam geldi ve yardım etti. Mr ve Mrs Potter misafir odasında kalacaklardı. James ise benim odamadaki şişme yatakta uyuyacaktı.
James'le çok yakındık. Ondan hiçbir şey saklamazdım. Mesela benim bir metamorphmagus olduğumu bilen tek kişiydi. Ama asla onla çıkmazdım. Ona o gözle hiç bakmamıştım.
"İsabella biraz gelsene kızım."dedi üvey babam. Sesi sakindi.
Onların yatak odasına üst kata çıktım. Kapıyı açıp içeri girdim. onlar eşyalarını toplamış üç bavul halinde benim bir şey dememi bekliyolardı.
"Yolculuk nereye?" diye sordum ikisine bakarak. Biraz telaşlıydılar ama seslerini ayarlamışlardı.
"Kızım bizim bir süre için Paris'e gitmemiz lazım. İş amaçlı. sadece baban ve ben. Sen tekrar Hogwarts'tan dönene kadar geri geliriz." diye açıklama yaptı annem. Ona inanıyordum. Hiçbir zaman bana yalan söylememiş ve her zaman sözünü tutmuştu.
"Peki" dedim onların duyabileceği bir biçimde. Sesim duygusuzdu ve titrememişti.
"Bize kızmadın mı?" Diyen üvey babamın şaşırmış gözleriyle karşılaştım. Yapabildiğim kadar inandırıcı olmak zorundaydım.
"Hayır, kızmama gerek yok ki." dedim. Üzülmemiş veya kızmamıştım gerçekten. Ne de olsa yeni arkadaşlarım olacaktı. Ve birde beni asla bırakmayacak olan James vardı yanımda.
"Tamam ben aşağı inicem eğer söyleyecek başka bir şey yoksa." dedim. Tahmin ettiğim gibi bana sarıldılar ve alnımdan öptüler. On bir yaşındaydım ve hayat amacım yoktu.
En başta oturduğum yere geri gittim. Dışarı çıktım ve çimenlerin üzerine uzandım. Arkamdan James'in su içtiğini hissedebiliyordum. James'in buraya yaklaştığını ve şimdi de yanıma yattığını. Hala gözlerim kapalıydı. Saçım onunki gibi siyah bir renge dönüştü.
"Benim olduğumu nasıl anladın?" dedi James. Ona gerçeği söyleyecektim tabi ama şimdi değil. Sadece küçük bir bölümünü.
"Hisettim." dedim yani yalan değildi sonuçta.
"Altıncı hissin de pek güçlüymüş." dedi James bana bakıyordu.
"Evet öyledir... şey ...Hogwarts'a gidince beni unutma olur mu?" dedim. Bu konuda biraz tedirgindim. Ya beni unutursa ya benimle bir daha yeni arkadaşlar yüzünden konuşmazsa. Veya en kötüsü, farklı yerlere gidersek. Örneğin Slytherin'e gidersem ve o da Gryffindor'a giderse, işte o zaman tamamen yalnız kalırdım.
"Ben seni asla bırakmıcam Bella. Hep senin yanında olucam. Eskiden olduğu gibi hep sana destek olacağım. Benden kolay kolay kurtulamayacaksın tatlı belam." dedi James. Yalan söylemiyodu. Doğru ve dürüstçe cevap vermişti.
Ona sıkıca sarıldım. O benden beş ay büyük olmasına rağmen ben ona göre ondan iki yıl daha küçüktüm. Daha saf ve daha korunmasız.
"Biliyor musun siyah saç sana yakışıyor." Dedi saçımı işaret ederek.
"Kendi saçımı daha çok seviyorum."dedim. Yalan. Saçımı asla sevmedim. Açık kızıl saçlarım var ve ben bundan hoşlanmıyorum...
"Hadi içeri girin çocuklar yemek hazır." diye bağırdı annem mutfaktan
"Hemen geliyoruz Mrs White." dedi James. Kulağımın dibinde bağırmıştı.
"Bundan sonra kulağımın dibinde bağırmamaya gayret edersen sevinirim James." Kızmış taklidi yaparak. İkimizde gülmeye başladık.
Ayağa kalktı ve sonrada beni kaldırdı.
"Ne kadar da centilmence Mr Potter" dedim yapabildiğim en iyi Fransız aksağanını kullanarak.
"Önden buyrun Ma'am" dedi James beni taklit ederek. Halimiz çok aptalcaydı, bunu bilmemize rağmen hala gülebiliyorduk. Bazen hiç büyümek istemiyodum.
Eve doğru yürümeye başladık...
Yemekte annemler konuşurken bizde onları dinliyorduk. Sabah annem ve babam kendi yollarına gideceklerdi. Bende James'lerle beraber Londra'ya.
Bavulumu hazırlamaya başladım. James'te bana yardım ediyordu.
"Sonunda Hogwarts'a gideceğime inanamıyorum. Nasıl bir yer acaba?" dedim. James yatağıma oturarak yanına oturmamı gösterdi. Hiç tereddüt etmeden onun yanına oturdum.
"Bak Bells eğer seni orda unutursam bana sakın kızma olur mu? Ya da sana yalan söylersem gibi. Bazen kendimi kaptırabiliyorum biliyorsun." James bana bakarak konuşuyordu. Sanki kendinden utanıyor gibiydi.
"Asla James. Sana hala katlanıyorum. O zaman mı sana kızıcam. Yani belki kızarım ama seni bırakmam." dedim ona sarılarak. Biraz gülmek ona iyi gelmişti.
"Bella eğer bavulunu hazırladıysan aşağı getirir misin." diye seslendi annem aşağı kattan.
Bavulum şaşırtıcı derecede hafifti. James elimden almadan önce yani. Baykuşum odanın öbür tarafında duruyordu. Daha küçüktü. Çok minikti. Adını Sylvia koymuştum. Siyahtı ve başının tepesinden kuyruğunun ucuna kadar inen beyaz bir kısım vardı. Babamdan geçen yıl doğum günü hediyesi olarak almıştım.
"Hey uyan küçük şey hadi kalk bakalım." dedim yanına yaklaşarak. Elime aldım ve tüylerini düzelttim. Bana kocaman mavi gözleriyle baktı.
"Yarın gidiyoruz. Hogwarts'a. Seviceğine eminim." dedim, o ise bana daha çok sokuldu.
Pencereyi açıp biraz uçması için serbest bıraktım. Biz uyurken geri geleceğinden emindim. Aşağı kata indim. Kafesi bavulların yanına koydum.
"Yarın büyük gün." dedim kendi kendime. Sonra yukarı geri çıktım ve pijamalarımı giydim. yatağıma yatmadan kapıdan James girdi. Gözleri kapandı kapanacaktı. Hemen kendini yatağa attı ve ardından hızlıca uykuya daldı.
"İyi geceler James" dedim ama o horlamaya başlamıştı. Onun bu haline sessizce güldüm ve ardından gözlerimi kapadım. Sessizlik içinde uykuya daldım.
•••••••••••••••••*•••••••••••••••••*••••••••••••••
Hey!!!!!!!!!
İkinci hikayemin ikinci bölümü
Bildiğiniz gibi çapulcular döneminden. bi sonraki bölümlerde tanışmalar olcak...Bu bölümler biraz daha James ve İsabella'nın arkadaşlığını vurguladı sadece.
Vote ve Yorum Bekliyorum ;)
Heyyyy hepinizi Seviyorummm!!!
Öptüm :):):):):):)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Hurt Yourself -Sirius Black-
Fanfictionİsabella White namı diğer Bella normal değildi. Bir cadıydı. Küçüklüğünde onları terk eden babasının ardından başka bir adamla evlenen annesi ve evlendiği adamdan dünyaya gelen küçük kardeşiyle İsabella'nın hayatı gayet iyi gidiyordu. Onları çok sev...