Bölümlerin şarkısı: Bts, Spring Day
.
.
.
.
.
.
.Özledim seni. Bunu söylemek bile daha çok özlememe sebep oldu.
***
Kulağımdaki telefonu omzuma bastırarak sabitledim. Yerimden kalkıp kapıdan giren yaşlı teyzeye gülümsedim ve oturmasını işaret ettim, bana tebessüm ederek oturdu
"Bir dakika..." telefona doğru konuşurken çantamı aldım ve metrodan çıktım. Yürüyen merdivenlere ilerledim"Neredesin?" Telefonu elime alıp tekrar kulağıma dayadım
"Önemli bir dersim yok bugün, şirkete geçeceğim" Merdivenler bittiğinde istasyondan çıktım. Tanıdık sokaklar karşıma çıkınca yürümeye devam ettim
"İyi iyi, aksatmada derslerini...Ezgi kızım, ben şu dediğin yayını izledim." Kocaman güldüm
"İzledin mi gerçekten? Ezgi Sarel nasıldı annesi?" Gülerek konuşmama karşı o da güldü"Deli kız... Kore'ye de ünlü ol diye gönderdim ben seni zaten Neyse, başına bela alma da idol mu oluyorsun, grup mu kuruyorsun, ne yapıyorsan yap." Kıkırdadım. Anneme düzenli olarak anlatıyordum olanları zaten, şirkete katıldığımı da, sunuculuk yaptığımı da biliyordu. Hatta Bts'nin yurdunda uyuya kaldığımı da. Kendi kendime gülmeye devam ettim, o gün benim için endişelenmişti hatta.
Telefonum titrediğinde kulağımdan çekip ekrana baktım, tekrar kulağıma götürdüm
"Anne Büşra arıyor, akşam yine ararım ben seni tamam mı, görüşürüz"
"Görüşürüz Ezgimm.." gülümseyerek gelen aramayı cevapladım
"Neredesin?" diye aniden söze girdiğinde alt dudağımı ısırdım
"Dersim yoktu bugün, şirkete geliyim dedim."
"Bu kadar erken mi? Kalktım, yoktun belki okuldasındır diye okula geldim, orda da yoktun. Bende okulu astım ve eve geldim" kıkırdadım, Büşra'ydı işte yapardı.."Ezgi, sen...iyisin değil mi?" Aniden ciddileşmesiyle eş zamanlı olarak şirket binasını karşımda gördüm, dünden bahsediyordu. Gözlerimin önüne yansıyan bir çift karanlık göz haresi olduğum yerde durmamı sağlamıştı. Kötü bir gün geçirmiştim dün, Yoongi ve Jin şoförle birlikte beni evime bıraktıklarında öğrenmişti Büşra. Dünden beri endişeyle etrafımda dönüp iyi olup olmadığımı soruyordu. Yoon Joo ve başkan gibi birkaç kişi de dün akşam aramışlardı beni. Rap Monster da iki kere üyeler adına arayıp sormuştu ayrıca. Herkesi bu kadar endişelendirdiğim için gerçekten üzülmüştüm.
Ve dünden beri her göz kapatışımda aklıma Jungkook'un gözlerinin gelmesi ciddi anlamda rahatsız ediciydi, Yoon Joo beni Jungkook'un taşıdığını söylemişti. Bunu tahmin etsemde beni şaşırtmıştı, çünkü genelde dipsiz göz hareleri bana dönünce bitter çikolata değişip nefretle doluyordu, derince yutkundum ve gülümsemeye çalıştım
"İyiyim, gerçekten. Bir sorun yok"
"Sen kiminle konuşuyordun?" Şirket binasının kapısındaki güvenlik görevlisine gülümsedim ve içeri girdim"Annemle..."
"Anlattın mı?" Endişeli sesine karşın kafamı sağa sola salladım
"Tabiki Hayır." Annemi endişelendirmeme gerek yoktu, ona dün içki şişelerinden korkup ağlayarak bayıldığımı anlatsam ilk uçakla Türkiye'ye dönerdim herhalde.
"Tamam o zaman, ben işe gideceğim. Akşam görüşürüz.." veda edip telefonu kapadıktan sonra koridorda hızlıca yürüdüm. Çalışanlara selam verdikten sonra ses odasına girdim. Tahminim üzere herkes burdaydı. Yeni albüm çıktığından beri gerek dans gerek ses konusunda yoğunlardı zaten. Hatta Yoon Joo bikaç kere gece konserleri için mesaisini uzatmıştı, ve sonunda ortaya mükemmel şeyler çıkmıştı. Hala konserler için hazırlık yapıyorlardı anlaşılanGözlerimi oldukça büyük odada dolaştırdım. Jimin büyük odadaki küçük camkaplı kulübeye geçmiş, kulaklığı takmış tiz bir şekilde 'pied piper' şarkısını söylüyordu, sesi bana göre her zamanki gibi büyüleyiciydi. Ama en mükemmeli olmalıydı sanırım. Bu uğraş bu yüzdendi. Geri dönüşlerini üzerinden bikaç gün geçmişti ve konserlere yetişmek zor olmalıydı, genelde akşamları olsa da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sana ihtiyacım var ♧ jjk
FanfictionNefretin gölgesinde yetişmiş bir sevgi, kimsesiz kalmış bir kalbe dokunursa ne olurdu? Mesafeler aşılırdı, Peki ya kalpler? [Fanfiction]