.
.
.
.
.
.
.***
"Kestik!"
Bazı şeyler bazı anlarda istemediğiniz ve tahmin etmediğiniz şekilde ilerlerdi değil mi?
Evet, bunu görebiliyordum
Gözlerimin dolduğunu hissettim, içimdeki şaşkınlıkla öylece Jungkook'a bakakaldım. Gözlerindeki çözemediğim ifade her ne kadar o duygulara yabancı olsamda, tanıdıklaşmaya başladı. Birinden haz etmeme hissi, rahatsızlık, hoşlanmayışlık, Nefret...
Benden nefret ediyor gibi bakıyordu.
Elimdeki kartları sıktım. İyide neden böyle düşünsün ki?Gözlerimin yandığını hissettim. Hayır! Burda ağlayamazdım, içimden gelen ağlama hissi ve gözyaşlarımla yutkundum
Hayır Ezgi! Burada olmaz, tut kendini!
Derince nefes aldım. Niye böyle davranıyordu ki? Neden bana benden nefret etmiş gibi bakıyordu? Davranışlarımı sevmemiş miydi? İyide daha beni tanımıyordu bile...
Sorular aklımı öyle meşgul ediyordu ki, gelmiş Jungkook'la konuşan yönetmeni bile dinleyemiyordum. Gözlerimi açtım sonra kırpıştırdım. Kafamı indirerek kimsenin farketmeyeceği bir şekilde parmaklarımla kirpiklerimi kurulamaya çalıştım. Kafamı kaldırdım, çalışanlardan biri yanıma gelip yeni bir kart verdi
"Bu soru daha iyi..." karta bakmadım bile, üyelere baktım. Jungkook'un söylediği şeyin farkında gibiydiler. Gülümsemeye çalıştım. Çekim başladığında sesimi ayarlayıp ciddiyetle Jungkook'a döndüm. Yutkundum, konuşmaya başladığımda hala bana bakıyordu.
"...Army'ler sormuş. Diğer üyelerin sana Maknae demesinden rahatsızlık duyuyor musun?" Gözlerindeki ifade keskinleşince gözlerimi kaçırdım. Sonra aniden diğer üyelere bakarak güldü
"Aslında başta pek umurumda değildi, çünkü gerçekten küçüktüm..."gülmesi genişledi. Az önce bana öyle korkunç bakan o değil miydi? Bir anda değişivermişti ruh hali
"..Ama duysunlar lütfen...artık büyüdüm ben, Maknae değilim!" Başta Rap Monster olmak üzere alayla güldüler
"Tabi canım, büyüdün sen, ne demessin.." Jimin tehditkâr bir şekilde Jungkook'a döndü"Hey, büyüdün ya sen ben anlatıyım sen küçükken yurtta olanları o zaman..." Jimin kameraya dönüp ağzını açtığı gibi Jungkook yerinden fırlayıp onun ağzını kapadı. Yönetmenin işaretiyle Jungkook ve Jimin güreşirken kameraya döndüm. Zorla gülümsedim ve konuştum
"... Bts ile bir dahaki güzel programda görüşmek üzere, ben Hyeong Min.. hoşçakalın!.."
Çekimler bittiği gibi tebriklere hızla teşekkür edip soyunma odasına girdim.Derin bir nefes alıp olanları düşündüm. Gözlerimden düşen bir iki damlayla ağlamaya başladım. Biraz ağladıktan sonra burnumu çektim. Kalbim kırılmıştı. Anlamlandıramadığım ve tahmin etmediğim birşey yaşamıştım. Neden dün, bugün böyle davranıyordu ki? Kaşlarımı çattım. Yanlış anladığı birşeyler mi vardı acaba.
Aklımda sıraladığım tüm düşünceleri tek tek elden geçirdim ama mantıklı bir açıklama bulamadım.Duygusal yanım şu an daha ağır basıyordu sadece. Kendimi kötü hissediyordum
Üstümü değiştirdim ve şirketten çıktım. Yoon Joo arkamdan seslense de kızaran gözlerimi görmemesi için cevap vermeden koştum, koştum ve koştum. Öyleki otobüse ne zaman binip ne zaman eve geldiğimi hatta Büşra'ya sarılıp ne zaman ağladığımı bile hatırlamıyordum
***
Oturma odasının penceresinden tepkisizce dışarı bakıyordum ve nihayet sakindim. Ağlayıp eve geldikten sonra Büşra'nın ben ağlarken elimi tutup söylediği sözler iyi hissetmemi sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sana ihtiyacım var ♧ jjk
FanficNefretin gölgesinde yetişmiş bir sevgi, kimsesiz kalmış bir kalbe dokunursa ne olurdu? Mesafeler aşılırdı, Peki ya kalpler? [Fanfiction]