.
.
.
.
.
.
.Bir günbatımında sessizce izlemek isterdim gözlerinin güneş ile dansını. Ama mesafeler var, duvarlar var, sesini kaybetmiş yürekler var..
***
Jungkook'un ağzından
Do, Re, Re... yok hayır. Böyle değildi,, Do, Do, do..... Re?..
Önümdeki nota kağıtları ile asırlık bakışma faslımızı sürdürürken kafamı yasladığım avucum ve masaya koyduğum dirseğim kıpırdamamaktan uyuşmaya başlamıştı.
Zihnim baya bulanık olmalıydı, aksi takdirde defalarca çalıştığım bu notaları nasıl unutuyordum? Kağıda bile bakmamam gerekirdi halbuki.
"Öf ya!"
Aslında bunları öylesine çalışıyordum. Zorunda değilim ama yapacak başka birşey yoktu. Pratik odasına gidip Tae hyung ve Sunucu kız ile Monopoly oynayamazdım ya..
Ellerimle kabaca yüzümü gözümü ovuşturup masadan kalktım. Kimden çekiniyordum ki? Ji Soe gitti gideli burada oturuyordum. Kalçam sandalyeye yapılmışken niye burada durduğumu bir kez sorgulamamıştım bile..
Bana neydi sunucu kızdan. Gidip dans çalışsam kat kat daha iyiydi..
Çalıştığım kağıtları kenara itip ayaklandım ve koridoru dönüp pratik odasına yürüdüm. Şirket oldukça sessizdi ama odaya yaklaştıkça gülüşme sesleri artıyordu
Duraksayıp kaşlarımı çattım. Ellerim cebimdeydi ve sırtım dikti. Ama gülünç bir şekilde boğazımı temizleme hissiyatı duymuştum..
Saçmalama Jungkook.. hazırlanman gereken bir konser yok, ne yapıyorsun?
İç sesimi oldukça haklı bulup direkt kapıdan içeri girdiğimde beklediğimin aksine kimsenin kafası bana dönmemişti. Gayet konsantre olmuş bir biçimde oyun oynuyorlardı
"New York'u alıyorum" Taehyung hyung kafasını peki der gibi salladı ve gözlerini kısıp yarı gergin bir biçimde oyun tablasına göz gezdirdi. Sonra aniden zarları attı
Derin bir nefes alıp ceketimi çıkardım ve koltuğun üzerine attım. Odanın en köşesindeki aynanın karşısına geçip kulaklığımı taktım ve tekrar etmem gereken müzik listesini açtım.
Unutması kolay olan bütün dansları kısaca çalıştıktan sonra alnımda biriken ter damlalarını kolumun tersiyle sildim. Bayadır genel tekrar yapmamıştım.. Bu iyi gelmişti
Köşedeki açılmamış su şişelerine doğru ilerledim. Bir tanesini açıp içerken göz ucuyla baktığımda hala aynı odaklanmış hâlde bıraktığım gibi oyun oynuyorlardı. Beni görmezden mi geliyordu bunlar..?
Kaşlarımı çattım ve nakaratı başa sarıp ayaklarımı yere vurarak çıkan ses ile dans ettim, ama hayır. Piyonların ilerleyişiyle ilgileniyorlardı hala
Sinirle soluyup içtiğim suyu elime aldım ve bitirdim. Elimde kalan şişeyi sıkmama engel olamamıştım. Mesaisini uzatanlar hariç bütün şirket çalışanlarının çoğu gitmişti ama bu kız hava kararmasını bekliyor gibi oyun oynuyordu
Sokaklar tekin değildi. Hele onun gibi aklı bir karış hava da biri için. Gerçi insanları kandırabileceğine inancım tamdı ama gücünden şüphedeydim. Bu aralar daha da zayıf görünüyordu... şirketin diyet konusunda zorladığını bile düşünmüştüm ama öyle bir zorunluluğu yoktu.. aptal aptal zayıflamayı kafasına sokmadıysa tabi
Hakkında küçük bir program dahi yayınlandığında hemen medyayla haşır neşir oluyordu..Ünü tâbiki de bizimkinin yanından bile geçemezdi ama Kore'de tanınıyordu ve bizimle çalışıyordu.. Üstelik bunca şeye rağmen rahat davranıyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sana ihtiyacım var ♧ jjk
FanfictionNefretin gölgesinde yetişmiş bir sevgi, kimsesiz kalmış bir kalbe dokunursa ne olurdu? Mesafeler aşılırdı, Peki ya kalpler? [Fanfiction]