.
.
.
.
.
.
.Duygular benim, kalp benim, akıl benim ama görünüşe göre beni dinlemiyorlar.
***
"Jin hyungun gece gece seni buraya çağırdığına inanamıyorum" hayret dolu bakışlarına içten bir şekilde gülümsedim. Ellerimi saçlarına uzattım ve karıştırdım.
Tam sorun olmadığını söyleyecektim ki devam etti
"Gerçekten inanamıyorum" Jimin'in onaylamayan huysuz dedeler gibi olan surat ifadesi benim kıkırdamamla dağıldığında bu sefer yanaklarını sıktım"Yah! Dedim ya, gerçekten sorun değil, Büşra'da yoktu. Sıkılıyordum evde zaten.."
Şu an evlerinin önündeydim çünkü Jin telefon açıp acilen gelmemi söylemişti
Konu sarmaydı
Şu bizim leziz yemeğimiz. Düşündükçe bile kahkaha atasım geliyordu. Resmen sarma yapmak için çağrılmıştım. Acil olarak.
Jimin dudaklarını yuvarlayıp kolunu boynuma attı. Yüzünde her zamanki tatlı gülümsemesi vardı
"İyi, sen öyle diyorsan.." beraber ilk günden beri aşık olduğum çakıl taşı yolda yürüyerek kapıya ulaştığımızda eliyle ittirip açtı ve bana nazikçe geçmemi işaret etti. Beni bahçede karşılamasınıda sayarsak son zamanlarda olduğundan daha kibar davranıyordu
Bunun tanıştığı kişilerle bir alakası var mıydı acaba?
Kendi kendime güldüğüm sırada Jimin bana dönünce hızla surat ifademi düzelttim
"Buyur geç, ev dağınık ama Jin hyung sağolsun mutfak pırıl pırıl"Kapıdan adımımı atar atmaz Jin'i karşımda görünce önce irkildim sonra gülümsedim
"Ben geldiiiim"
"Hyeong, gelmişsin.. Tanrım, ne kadar mutlu oldum bilemezsin! Hoşgeldin.." Hızla konuştuğunda dayanamayıp otuziki diş bir şekilde ona sarıldımO da bana sarıldığında yıllardır kavuşmamış aşıklar gibi bir vaziyetteydik
"Neymiş bu yemek merak ettim doğrusu. Namjoon hyung, Hyeong Min hepinize yemek getirmiş, odaya bıraktım, demişti ama biz pratik odasına gittiğimizde bir de ne görelim, Aa! Boş bir kap ve ağzı dolu bir Jin hyung. Böylece hiç tadamadım maalesef.. " geri çekildim ve Jimin'e baktım. Yemediği ne kadar da belliydi"Yalnız, biraz daha sabredebilirdin sanki hyung ha? En azından sabaha kadar?"
İki gün önce yemek programının ilk bölümünü çekmiştik, o zamandan beri sarma yapmamı söylüyordu ve bugüne denk gelmişti. Hal böyle olunca fazla bile beklediği söylenebilirdi
"Sen karışma" Jin uzanıp Jimin'in burnuna bitane vurup geri çekildi ve koluma girdi
"Sen gel benimle Hyeong'cuğum. Diğerleri sana sonra hoşgeldin der.." kafamı gülerek iki yana salladım ve beni mutfağa doğru çekmesine izin verdim. Bu iş daha fazla bekletilmezdi"İnternette söylediği herşeyi hazırladım ama usta bir el lazımdı." o konuşurken bende ellerimi yıkamış ve mutfak önlüğünü üzerime geçirmiştim bile. İyi ki annem bana sarma yapmayı öğretmişti
"Aslında sizin sokak yemeklerinizden birine çok benziyor. Sadece onda yosun yaprağı kullanılıyordu ve yanılmazsam içine yumurtalı birşeyler giriyordu" malzemeleri kontrol ederken yanı başımda ne dersem yapacak gibi duran Jin'e bakıp gülümsedim
Onunla evlenecek kızın bunu mutlaka bilmesi gerekiyormuş gibi bir yüz ifadesi vardı ve komikti
Herşeyi bulmuştu. Benim zorlukla bulduğum üzüm yaprağı nerden, nasıl temin ettiğini düşünmek bile beni güldürüyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sana ihtiyacım var ♧ jjk
FanfictionNefretin gölgesinde yetişmiş bir sevgi, kimsesiz kalmış bir kalbe dokunursa ne olurdu? Mesafeler aşılırdı, Peki ya kalpler? [Fanfiction]