Mark evine döndükten sonra "ne yapıp bu hırsızları bulabiliriz?" diye derin bir düşünceye girdi. Pek bir şey aklına gelmiyordu. Yanına John'u alarak ahıra indi ve ahırı incelemeye başladılar. Burada olmasa bile birinin ahırına bir iz bulması gerekiyordu. John, Mark'ın bu tavırlarına gülerek:
J: Ahahahhhah. İlahi Mark. Bu hallerini de mi görecektim? Ahahahaha. Senin lakabın "Müfettiş Mark" olsun. Yakıştı demi. Ahhahaha.
Mark biraz gülerek:
M: Dalgayı kes de aramaya başla, dedi ve tekrar aramaya başladılar. Mark'ın ahırında bir iz bulamayınca John'un ahırına girdiler. Mark bu işe kafayı çok takmıştı ve sonunda bir iz bulacaklardı. John'un ahırını aramaya başladıklarında ahırın önünden Tom (BrownCity Köylüsü) geçti. Ne yapıyorlar diye içeri girerken Mark ve John'a sordu:
T: Ne yapıyorsunuz burada ?
M: Hırsızlara bir iz bıraktı mı ona bakıyoruz. Benim ahıra baktık ama bir şey bulamadık sıra John'un ahırında. Şimdi burayı arıyoruz. İstersen yardım et bize. Buradan bir şey bulamazsak senin ahırına bir göz atarız, dedi ve Tom güler yüzle kafasını aşağı yukarı salladı.
John'un da ahırından bir iz çıkmayınca biraz umutsuz olarak Tom'un ahırına gittiler ve orayı aramaya başladılar. 20 dakika geçtikten sonra Mark:
M: Buldum!! diye bağırdı. Herkes Mark'ın yanına gittiğinde ufak bir kağıt gördü. Önce Tom'a sordular
M ve J : Tom bu kağıdı ahıra en son girdiğinde gördün mü ?
T: Hayır. Hiç görmedim. ilk defa görüyorum, dedi ve endişeli bakışlarla kağıdı iki tahtanın arasına sıkıştırılmış olan kağıdı aldı ve içinde şunlar yazıyordu. "Hayvanlarınızı almak istiyorsanız birkaç mil ilerideki dağların oradaki köye gelin ve hayvan pazarının içine girin! " bunu okuyan Mark John ve Tom'a:
M: Bu kanıt bize yeter siz şimdi gidin ve bütün hayvanı çalınan kim varsa söyleyin 1 saat sonra köy merkezinde toplanalım ne yapacağımızı o zaman söyleyeceğim, dedi ve hepsi görevlerinin başına gitti.