YENİ UĞRAŞ

467 25 6
                                    

İçimdeki nefret değildi bundan emindim. Çünkü nefret içimdeki en güçlü duyguydu.

Nefret herkesin zaafıdır... İnsanın gözüne at gözlükleri takan sadece hedefe kilitlenen duygu... Çevreye vereceği zararı gizleyen duygu... İnsanın hissedebileceği belki de en güçlü en yoğun duygu... Nefret... Aşktan bile güçlü olabilecek tek duygu...

İçimdeki hayal kırıklığıydı. Zarar vermek için en uygun duygu. Senin bin bir emekle inşa ettiğin duygularını bir kasırga misali yerle bir eder... Sen hayal aleminde yetim bir çocuk kalırsın.

Belki fazla abartıyorumdur ama bana şimdiye kadar hic kimse böyle bir şey demeye cesaret edememişti. Asla böyle bir şeye izin vermemistim

Her zaman erkeklerle cok yakın oluşumdur. En yakın arkadaşlarım genel olarak erkekti. Arkadaş grubumuz 3 kız harici tamamen erkekti. Birbirimize çok bağliydik. Bu durum beni hiç rahatsız etmezdi ve kimse beni fahişe olarak nitelendiremezdi.

Böyle düşünürken içimdeki öfeknin beni ele geçirdiğini hissettim. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Pek uymasamda bu söze bu sefer akıllıca davranacaktım.

Öfkemi atmanın bir yolunu bulmalıydım. Yoksa hem kendime hem çevreme geri dönüşü olmayan hasarlar bırakacaktım.

Yatağından doğruldum. Emrelerden ayrılıp eve dönünce duş almış ve yordun vücudumu yatağa birakmistim.

Aynaya ilerleyip kendime baktım. Gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Sanki içimdeki alevlerin rengi gözlerime vurmuştu.

Sisili gözlerimi aynadan çekip dolaba yönelttim. Kırmızı mini bir sort bulup giyerken elim beyaz tişörtlerimden birine gitti. Bol beyaz tişörtü de giyip mutfağa ilerledim.

Ayçanın küçük notuna yüzümü buruşturarak baktım. Yine dısardaydı. Bu kız kesin kendine sevgili buldu diye düşünerek spor ayakkabılarımı giydim.

Asansörlerin meşgul olduğunu görünce yüzümün iyice asilmasina engel olamadan merdivenlere yöneldim. Yapabileceğim en yüksek sesleri çıkararak aşağı indim. İçimdeki öfkeli sesleri ayak seslerimle dindirmeye calisiyordum.

Apartmandan çıkıp bahçede yürümeye başladım.

Cevremdeki  insanlar bana bakıp gülüyorlardı. Bu çok normaldi. Emre tarafından herkesin ortasında havuza itilmistim. İçimdeki öfke yeniden ayaklandı.

Bir kız gevşek gevşek "Emrenin rezil ettiği kız değil mi şu?" deyince bardağı taşıran son damla o kızı boğup öldürecek gibi hissettim. Hiç bir şey demeden yavaş ama emin adımlarla kıza yöneldim.

Kız gözlerimdeki öfkeyi görmüş olacakki yüzündeki gevşek sırıtış dondu. Bileğini sertçe kavradığımda tenimin buz gibi olduğunu farkettim. Sertçe onu çekip yere düşürdüm.

Düştüğünden dolayı yüzüne düsen saçlarını hiçte kibar olmayan bir şekilde elime aldım. Kafasını arkaya doğru çektim. Boynu tamamen ortadaydı. Kulağına "Sürtük mü demiştim?" diye tısladım.

Uzun tırnaklarımı boynunu çizecek şekilde boynunda gezdirdim.

Minik sürtüğün arkadaşı bana doğru yaklaşınca sürtüğün çakma sarı saçlarını bırakmadan arkadaşına sıkı bir tekme indirdim. Kız inleyerek karnını tuttu ve birkaç adım geriledi.

Ben de çakma sarısına yeniden döndüm.

"Bana bir daha sürtük dersen bu lafları söylediğin ağzına elimi sokar beyin var mı diye kafanı yoklarım." dedim. Sesim umduğumdan daha sert çıkmıştı. Çakma sarı saçları elimden iğrenirmiş gibi attım. kafası yere çarptı umursamadan yürümeye devam ettim.

Spor salonunun girişine gelince ufak bir duraksama yaşasam da içeriye girdim. Bana yardım edebilecek birilerini bulma umuduyla etrafa çaresiz bakışlar saçtım.

Bu bakışları fark eden bir taş pardon genç yanıma geldi.

"Yardımcı olabilir miyim?"

Utana sıkıla " Öfkemi hafifletecek her hangi bir şey?" Evet bu bir soruydu. Ve cahilliğin gözü kör olsun ki ne yapacağımı bilemiyordum. Çünkü ilk kez geliyordum.

Beni baştan aşağı süzdükten sonra " Az önceki kavgadan sonra buna ihtiyacın olduğuna eminim." dedi sıcak bir gülümsemeyle. İçtenliğinden dolayı ben de gülümsedim. Başımla onaylayıp önerisini bekledim.

"İçinden bir şeyleri yakıp yıkmak geliyor mu?" Başımla onayladım. İçten gülümsemesi yüzüne daha çok yayıldı "O zaman beni takip et" dedi ve kahverengi gözleriyle beni son kez süzüp eliyle gel işareti yaptı, arkasını dönüp yürümeye başladı.

İtiraz etmeden peşinden gitmeye başladım.

"Toplu bir alanda çalışmak istemezsin sanırım?"

"Ne kadar az insan o kadar iyi" diye cevapladım sorusunu.

"Anladım."

Yol boyunca başka konuşmadık. Bir süre daha yürüdükten sonra koridorun sonunda bir kapıya geldik. Cebindeki anahtarla kapıyı açıp içeri geçmem için kenara çekildi.

Odanın merkezine ilerleyip odayı süzdüm. Burası özel bir çalışma odası haline getirilmiş depo gibiydi. Odada bir çok eşya vardı ama dediğim gibi düzenlenmişti. Hemen önümde bir kaç metre uzağımda iki tane kum torbası, sağımda koşu bandı, duvardaki raflarda boyutlarına göre sıralanmış dambıllar,  pilates topları, duvara yaslanmış mavi yer minderleri...  Etrafa hayranlıkla bakarken omzuma bir el dokundu. Dönüp bakınca elinde iki tane bandaj ve boks eldivenleri ile bana bakan bir çift kahverengi göz buldum...

"Biraz alıştırma yapmaya ne dersin?"

"Tamam"

"Nasıl yapılacağını sana önce göstereyim." deyince ona minnetle baktım.

********************************************************************************

Terden yüzüme yapışan saçları boks eldiveni ile itmeye çalışsam da başarılı olamadım. Yüzümü buruşturup kum torbasına yeniden yönelecekken bana yardımcı olan ve beni kenardaki sandalyeden izleyen genç ayağa kalktı ve " Yardım edebilir miyim ?" diye sordu.

Saçlarımı kulağımın arkasına itince bir kaç teşekkür mırıldandım. "Önemli değil şey sanırım bgünlük bu kadar yeter" dedi

"Tamam bence de yeterli. Çok yoruldum. Imm şey ya yeniden çok teşekkür ederim."

"Önemli değil dedim ya. Hem istersen her gün yada haftanın belli günleri seni çalıştırabilirim." deyince yüzümdeki gülümseme daha da genişledi.

" Tabiki isterim."

Birlikte çıkışa doğru yürürken "Bu arada ben Anıl" diyip elini uzattı. Elini sıkarken "Bende Betül" diye cevap verdim.

Anıla veda edip apartmana doğru yürüdüm. Asansöre binince aklıma sessize aldığım telefonum geldi. Cebimden çıkarıp baktım. 7 cevapsız arama 1 tanesi Ayça'ya ait 1 tanesi Emre'ye ve 5 tanesi de Efecan'a ...

Bakışlarımı telefondan kaldırıp aynaya yönelttim. Yüzüm o kadar ifadesizdi ki ben bile dehşete düştüm. Tekrar telefona bakıp gelen mesajlara baktım. Efecan'dan gelen bir sürü özür mesajını okumadan direkt sildim.

Beynimin içinde yine şaha kalkan düşünceleri hiçe sayarak asansörden çıktım. Kapıyı açıp kendimi en yakın koltuğa attım. Yorgunluğu tüm bedenimde hissediyordum.

Yarım saat kadar kendime süre tanıdım. Kendimi zorlukla koltuktan kaldırıp yorgun adımlarımı banyoya yönelttim. Güzel bir duştan sonra odama döndüm ve Ayça'yı yatağımda oturur buldum. "Seni bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum canım. Üstüne güzel bir şeyler giy de çıkalım"

O odadan çıkınca sık pileli ekoseli mini eteğimi üstüme siyah askılı düz atletimi dizlerime kadar gelen siyah çoraplarımı aceleyle giydim. Ayaklarıma da siyah supralarımı geçirdim. Gözlerimi öne çıkaracak siyah makyajımı da yapıp Ayça'nın yanına gittim.

SELAM ARKADAŞLAR :D HİKAYE NASIL GİDİYOR... SİZCE HİKAYEYE NASIL YÖN VERMELİYİM? YA LÜTFEN SORULARIMI CEVAPLAR MISINIZ ? ÇÜNKÜ YENİ FİKİRLERE İHTİYACIM VAR :D ÇOK ÖPÜLDÜNÜZ...

YAZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin