İşbirliği şerefine bu şarkıyı buraya bırakıyorum.
🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉
#HAPPYNAMJOONDAY🎂
Part time işim akşam 10 da bitmişti. Ve ben kıyafetlerimi değiştirip çoktan kendimi dışarı atmıştım. Çantamı sırtıma takıp kızlarla buluşacağımız yere doğru adımlarımı atmaya başladım.
Aklım hâlâ Jimindeydi. Nasıl öyle kolayca unutabilirdi beni? Nasıl silebilirdi aklından?
Bunu ona yaptırtan kişi bendim. Ve acısını çekiyordum.
Joohyun unninin seslenişiyle bu derin düşüncelerden kurtulup el sallayarak yanlarına gittim. Grup kucaklaşmasından sonra düz istikamet de yürümeye başladık.
"Nereye gidiyoruz kızlar?" diye soruyu ortaya attım. Buluşmuştuk ve ben nereye gideceğimizi bilmiyordum.
"Aslında nereye gideceğimizi hiçbirimiz bilmiyoruz. Birşeyler mi içsek?" diye konuştu Seungwan.
"Benim şuan evde dizimi izlemem gerekiyordu... En heyecanlı yerinde kalkıp geldim. Adam akıllı bişeyler yapalım hadi." dedi benim atarlı ergen Kim Yerim.
"Ahh Yerim! Biraz bizimle, benimle ilgilennn~" dedi Yerim'in koluna sıvışan Sooyoung.
Duraklayıp etrafıma bakındım. "Aigoo~ Sizinle uğraşamayacağım~" derken ileride loş ışıklarla dekor edilmiş kafeye yürümeye başladım.
Ayak sürtünmelerinden peşimden geldiklerini anlayabiliyordum.
Kafeye girdikten sonra bizi selamlayan garsonun gösterdiği boş yere ilerlemeye başladık. Fazla kalabalık değildi ve kafa dinleyeceğim anlamına geliyordu.
Nedensizce üşüyordum. Belki sonbaharın yaklaşmasındandır diye düşünerek hırkama sarıldım. Önüme gelen menüyle içeceklere baktım.
Kızlara baktım ve isteklerini dinledim.
Yeri Çilekli Milkshake, Sooyoung Çikolatalı Frappe, Seungwan Şekersiz pasta ve Su, Joohyun unni ise Karpuzlu Milkshake istemişti.
Bende "Sıcak çikolata lütfen" dedikten sonra kızlara döndüm.
"Haftaiçi danslara gelecek misin?" diye sordu Joohyun unni.
Yüzüme gülümsememi ekledim ve kafamı aşağı yukarı onaylamış bir şekilde salladım.
"Geleceğim fakat arada gelemeyebilirim. Derslerime de yoğunlaşmam gerek" dedikten sonra gülümsemeye çalıştım.
"Peki, Seulgi-ah~" sırıttı Joohyun unni.
Gözlerimi Joohyun unniden çekip kızlara çevirdim. Yerim telefondan Sooyoung'a birşeyler gösteriyor ve kıkırdıyorlardı. Seungwan ise elini çenesine, dirseğini masaya koymuş etrafı izliyordu. Joohyun unni dayanamayıp merakla ağzındaki yaşlanan baklayı çıkardı.
"Jimin..." aniden gözlerimi kızlardan çekip ona kilitledim. Neden şimdi Jümin konusunu açıyordu ki? Sırası mıydı?
Nefesimi verdim ve konuşmasını ifadesiz suratımla dinlemeye başladım.
"Jimin cidden senin küçü-" sözünü kesme zahmetinde bulundum.