Beklenmeyen Misafir

57 4 0
                                    

Bu sabah uyandığımda inanılmaz bir baş ağrım vardı. Günümün çok kötü geçeceğini tahmin ederek yatağımdan kalktım. Evde hiç ses yoktu ama Işıl yatağında değildi. Markete gitmişlerdir diye camdan arabanın yerinde olup olmadığını kontrol ettim. Araba yerinde yoktu. Birazdan ararım diye düşünerek banyoya girdim. Sıcak suyla güzel bir duş aldıktan sonra üzerime dizüstü kırmızı elbisemi giydim. Bu elbiseyi Oğuzhan geçen seneki doğum günümde almıştı ve bu yüzden çok seviyordum. Giyindikten sonra mutfakta bir şeyler atıştırıp Oğuzhan'ı aradım. Ama telefonu kapalıydı, ben de Koray'ı aradım.

''Efendim''

''Koray neredesiniz ? Beni neden uyandırmadınız ?'' diye sordum homurdanarak.

''Ogi kıyamadı seni uyandırmaya. Geleceğiz yarım saate kadar. Küçük bir kaybolma problemi yaşadık ama hallettik.''

''Kaybolma mı ? Nerede kayboldunuz ?'' dedim telaşla.

''Nerede olduğumuzu biliyor olsaydık zaten kaybolmazdık Ceyla'' dedi sırıttığına emin olduğum bir ses tonuyla.

''Offf. Bensiz niye çıktınız ki daha iki gün oldu şuraya geleli. Nasıl bir yerde olduğunuzu söyleyin gelip alayım sizi.''

''Yok yok biz hallettik bile. Allah tarafından karşımıza bir çocuk çıktı bizim orada oturuyormuş. Getiriyor şimdi bizi.''

Bizim orada mı oturuyormuş ? Kimdi ki acaba ? ''İyi tamam gelin o zaman. Görüşürüz'' diyip telefonu kapattım.

Yaklaşık yarım saat sonra geldiler ama yanlarında bahsettiği çocuk yoktu.

''Hele şükür ! Endişelendim sizin için. Hani nerede size yardım eden çocuk ?''

''O gelmedi ama buralara yakın bir yerde oturuyormuş daha sonra mutlaka görüşelim dedi. Sevdim ben çocuğu bir ara görüşebiliriz. '' dedi Oğuzhan.

''Aynen ya iyi bir çocuğa benziyor.'' dedi Yiğit de.

''Merak ettim ben de bakalım kimmiş bu çocuk. Eee siz neden dışarı çıkmıştınız ?''

''Evde yiyecek abur cubur kalmamış, bir de oynamak için bunları aldık.'' dedi Işıl elinde tuttuğu Tabu ve Monopoly'i göstererek. Poşetlerin içinde başka oyunlar da gözüküyordu.

Hava bugün de yağmurluydu. Bu yüzden evde zaman geçirirken bizi eğlendirecek şeylere ihtiyacımız vardı. Aldıkları oyunlar arasında Kareokeyi görünce kimseye sormadan oyunu kurdum. Şuanda tam da ihtiyacım olan şeydi şarkı söylemek.

Çocuklar Işıl'la düet yapmamız için ısrar edince kıramadık ve bir şarkı seçtik. Biz şarkımızı bitirdikten sonra hepsi coşkuyla alkışladı. Daha sonra Yiğit mikrofonu eline alıp bir şeyler saçmaladı. Sırada kimin olduğuna karar verirken kapı çaldı, Işıl bakmaya gitti.

Birkaç saniye sonra geri gelip ''Elif de bize katılıyor arkadaşlar'' dedi. Işıl'ın söylediğini duyunca agresif bir şekilde gözlerimi Elif'e diktim. Bu kadarı da fazlaydı ama, tamam bir defa geldi, güldük eğlendik ama yeniden arkadaş olmaya çalışması çok aptalca ve sinir bozucuydu. Hele ki benim arkadaşlarımla arkadaş olmayı aklından bile geçiremezdi. Ama sanırım Elif çoktan bunu aklından geçirmişti, hatta uygulamaya bile koymuştu. Asıl sinirimi bozan benim arkadaşlarımın Elif'i birden çok sevmeleri ve hepsinin onun hakkında olumlu düşüncelere kapılmasıydı. Sanırım eski arkadaşımla yeni arkadaşlarımın kaynaşmasını kıskanmıştım birazcık.

Elif'e kısa bir 'neden geldin?' bakışı attım ama beni umursamadı ve Yiğit'in yanındaki boş koltuğa oturup oyunumuzun içine daldı. Herkes halinden memnun gibi durunca ben de ses çıkaramadım. Kısa süre sonra mikrofonu eline Elif aldı ve Sıla'dan 'Alain Delon' şarkısını açtı. Kız resmen kendini dağıtarak söylüyordu şarkıyı ve Oğuzhan dahil -evet şu benim sevgilim olan Oğuzhan- kızı hayranlıkla ve ağzı açık şekilde izliyordu.

Elif hep böyle hayat dolu, eğlenceli, gösterişi seven, dikkatleri üzerine toplayan bir kızdı. Hala aynı...

O an aklıma onunla tanıştığımız gün geldi. Buraya yeni açılan bir kareoke bar vardı ve tek başıma öylesine gitmiştim. O da bar masasının üzerine çıkmış Ajda Pekkan'dan bir şarkı söylüyordu. Üzerinde siyah mini bir elbise vardı, saçları o zamanlar kıpkırmızıydı -şu anda siyah- dansın ritmiyle saçları bir sağa bir sola saçılıyordu. Gerçekten çok güzel ve seksi gözüküyordu. O an kıskanmıştım onu, ben hayatta böyle bir şey yapamam diye düşünürken birden bileğimde bir el hissetmiştim ve hızlıca bar masasının üzerine çıkarılmıştım. Ben ne olduğunu anlamadan elime bir mikrofon tutuşturmuştu ve sadece eşlik et diye seslenmişti. Bende ne yapacağımı bilemeyerek şarkıya eşlik etmiştim mecburen. Çok eğlenmiştik. Yaklaşık 2 saat masanın üzerinden inmeden onlarca şarkı söylemiştik. Gecenin sonuna geldiğimizde kafalarımız da bayağı güzel olmuştu tabii. Eve gittiğimde anne ve babamdan azar yesem de çok ama çok eğlenmiştim. Ertesi sabah görüşmek üzere ayrılmıştık. Arkadaşlığımız böyle başlamıştı yani. Bu anıyı düşünürken yüz ifadem değişmiş olacak ki Elif de şarkıyı söylerken tuhaf gözlerle bana bakıyordu. Kendimi toparlayıp ağzının suyu akan Oğuzhan'ı dürttüm.

''He ? Efendim aşkım? '' Afallamıştı birden.

''Efendim aşkım mı ? Kendine gel be salyaların aktı pislik. '' dedim gözlerimi kısıp.

''Hahaha saçmalama bebeğim kız şarkıyı çok güzel söylüyor ondan izliyorum'' dedi hiç de inandırıcı olmayan bir ifadeyle.

''Hıhı tabi kesin öyledir.'' dedim gözlerimi devirerek.

''Aaa kıskandın mı yoksa sen'' dedi hoşnut bir ses tonuyla.

''Kıskındın mı yıksı sın !'' diye taklidini yaptım yapmacık bir tavırla. ''Hayır tabii ki niye kıskanayım ?'' dedim omuz silkerek.

''Yani kıskanman için bir sebep yok zaten. Hele ki sen bu elbisenin içindeyken kimselere bakmam ben'' dedi ve sonra yanağıma bir öpücük kondurdu.

Sadece tebessüm ettim.

Kareoke maceramız son bulduğunda akşam olmuştu neredeyse. Hepimizin karnı acıkmıştı.

Elif ortaya kendince güzel bir fikir attı. ''Burada çok güzel bir balıkçı var, isterseniz yemeğe oraya gidelim.'' bahsettiği yeri biliyordum. Gerçekten güzel bir yerdi ama ben onunla gitmek istemiyordum. Onunla hiçbir şey yapmak istemiyordum. Ama anlayan kim !

Herkes bu fikre bayılınca hazırlanıp yola çıktık. Oğuzhan, ben ve Elif benim arabamla önden gittik, Koraylar da diğer arabayla takip ettiler. Yol boyunca çok fazla konuşmamıştık.

Restoranda bizden başka sadece iki kişi vardı o yüzden bizimle çok güzel ilgilenilmişti. Elif Yiğit'in yanına oturmuştu ve aralarında gülüşerek muhabbet ediyorlardı. Yiğit'le aralarındaki çekim apaçık ortadaydı. Bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.

Bir ara Elif telefonla konuşmak için dışarı çıktı. Koray da Yiğit'e Elifle aralarında ne olduğunu sorar gibi bakışlar attı ama Yiğit tepki bile vermedi. Elif geri döndüğünde Oğuzhan kulağıma sigara içmek için dışarı çıkacağını söyledi. Peşinden ben de kalktım. Bu ortamdan uzaklaşmam gerekiyordu zaten.

Ayaz terasa çıkar çıkmaz sigarasını yakıp derin bir nefes çekti içine. Bir sigara bir erkeğe ancak bu kadar yakışırdı. O sigarasını içerken ben de arkasından ona sarıldım.

Sigarası bitince içeri girdik. Onlar da kalkmaya hazırlanıyorlarmış zaten. Hesabı ödeyip çıktık. Tekrar arabalara bindik ve eve geldik. Elif nihayet evine gidebilmişti, bize gelecek diye çok korkmuştum.

Bu sırada dışarıda inanılmaz bir yağmur yağmaya başlamıştı. Tam zamanında eve geldiğimiz için şükrediyordum. Hepimiz salonda oturmuş televizyon izlerken kapı çalındı. Yine Elif mi geldi endişesiyle Oğuzhan'la beraber kapıya gittik. Gelen kişi Elif değildi. Ama Elif olması için her şeyimi verebilirdim.

Çünkü kapıda gördüğüm sırılsıklam olmuş, siyahlar içindeki adam...

Ceyhun'du.

Üç Kalp Bir OkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin