20. Bölüm

768 22 18
                                    

Uyandığımda öğlen olmuştu güzel bir uyku çekmiştim.
Camdan dışarı baktım herkes etleri pişirmiş afiyetle yiyordu. Herkesin keyifi yerindeydi . Bende tuhaf bir şekilde mutluydum bu sabah ama kapı tıklanana kadar.
Kapıyı açtım karşımda Aslı duruyordu ama olan bitenlerden pek mutlu gibi görünmüyordu.
İçeri buyur etmeden hemen içeri girdi ve söze başladı.
" Bu hayvanları nerden buldunuz? Ormanın bu kısmında hayvanlar çok yokki yoksa saraya ait olan ormandan mı avlandınız?"
Aslı o kadar hızlı konuşmuştuki.  Köye giden yolun bulunduğu orman  saraya mı ait ? Hata ormanın bir kısmı saraya mı ait? Bu ne saçmalık canım böyle bir şey mümkün mü?
Aslıya kaçamak cevaplar vererek yolladım.
Bu Aslı'dan biraz olsun kılanmıştım açıkçası.
*******
Üstümü değiştirip aşağı  indim ödünç kıyafetleri yıkamıştım sahibine geri verdim. Aşağısı bayram yeri gibiydi.
Bizim takımı toplayıp onlarla konuşmam lazımdı.  Karnımı güzelce doyurduktan sonra bizim takımı topladım Eren ve Tuğba'nın da soracakları vardı bakışlarından beliydi. Özay'ın bakışları bir değişikti anlam verememiştim bi mahcubiyet vardı ama söylelememişti ve benim öğrendiğimi duyunca şok olmuştu. Büyük bir ihtimal ondan dolayı böyle davranıyor ve bakıyordu.
İlk olarak Tuğba lafa girdi.
" Sena bu tavşanlar , geyikler nereden geldi? "
Hiç konuyu uzatmadan "Dün akşam Özayla askerlerin avladıkları hayvanları aldık ama şimdi konumuz bu hayvanların buraya nasıl geldiği ? Nereden geldiği değil ? "
Şaşırmış duruyorlardı Özay ise beni destekleyerek başıyla onayladı. Ben konuşmaya devam ettim.
"Askerlerin elinde Elf taşı diye bir taş var büyük ihtimal ordunun hepsimde bu taştan var . Bu taş onlara doğa üstü güç veriyor. Nasıl Eren'in ve Özay'ın benim gibi güçleri varsa onlarında aynı şekilde güçleri var."
Eren hemen Özay'a baktı. Ben " Eren her şeyi biliyoruz . Özay'a boşuna öğle bakma. Daha önemli  konularımız var . Artık şu konuya odaklanalım lütfen."
Hepsi onay anlamında başını saladı.
İlk başlarda bir çözüm bulamasakta Eren'den çok güzel bir fikir çıktı.
"Biz şimdi bu ormanda dolaşan askerleri alt edip Elf taşlarını alıp  kendimize bir  ordu kuralım ama bu ordu gizli bir ordu olsun."
Eren sözünü bittirir bitirmez Tuğba oradan lafa girdi.
"Askerlerin Elf Taşlarını alırken kimliklerinizi gizlemelisiniz."
Tuğba haklıydı kimliklerimizi bilmemelilerdi ama sadece biz üçümüz olmamalıyız. Tuğba da bizimle olmalıydı.
" Benim aklıma bir fikir geldi. Bu dünki askerden aldığımız Elf Taşını Tuğba'ya verelim diyorum. Tabiki Tuğba da isterse. Nedersiniz?"
Tuğba hemen gözlerini devirdi.
Özay "Tuğba da bizimle olursa kimse bizi yenemez."
diyerek Tuğba'ya baktı.
Tuğba'nın yüzünde küçük bir gülümseme yer aldı. Eren
"Adımızda 'Yenilmez Dörtlü' olsun."
Hepimiz bu ismi beğenmiştik.
Artık "YENİLMEZ DÖRTLÜYDÜK"
*****
Bir hafta geçmişti. Her şey düzeninde gidiyordu. Ormanı bir haftadır kontrol ediyorduk ama askerlerle daha hiç karşılamamıştık.
Aslı da kampta hiç gözükmüyordu.
Bu kızda var bir şeyler ama ...
Akşam  yine birlikte ormana gidecektik. Ormanda asker ararken o kadar eğlenceli zaman geçiriyorduk ki. Askerleri bulamasakta yinede çok eğleniyorduk.
Akşam  olmuştu güneş batmak üzereydi.  Üstümüzü gecenin karanlığında göremeyelim diye  siyah giyiniyorduk. Siyah rengi seviyorum çünkü
siyah hem mütevazıdır, hem de kibirli. Siyah, tembel ve kolaydır ama gizemlidir. Fakat  siyah tüm renklerin en koyusudur. Koyu olduğu için de her zaman
acıyı, hüznü, kederi ve karamsarlığı ifade eder. Adı anıldı mı akla
cenaze merasimleri, çığlıklar, bağırışlar gelir ama oysa siyahın asilliği
vardır göründüğü kadar karamsar değildir. Siyah denimce akla bence güzel şeylerimde gelebilmesi lazım . Siyah rengi dışlamayıp onunla güzel anlılar biriktirirseniz  siyahı sizde çok seversiniz.
Bende siyahı ondan dolayı çok seviyorum özelikle bir haftadır bir ayrı seviyorum siyahı. Üstümü giyinip bizimkilerle buluştuk ve ormana gittik.
Ormanda ağaçların üstümden aşağıya bakarak ilerliyorduk.  Özay bir ses duyduğunu söyledi hemen o yöne yöneldik. Bu ses  askerlerdi. Planımız  askerler bölünüp ayrıldığı zaman  bir bölüme saldıracaktık . Askerlerin ayrılmasını bekledik . Askerler 4 gruba ayrıldı . Biz  kuzeye doğru gidenleri takip ettik . Askerlere saldırdığımızda hemen yendik . Çok çabuk bir galibiyet elde etmiştik çok şaşırmıştım. Bu işin içinde bir iş vardı belliydi. Gidip askerlerin Elf Taşlarını alıyordukki yendiğimizi düşündüğümüz askerler bizi bileklerimizden tutup yere yatırdı. Askerin hemen ellerimden kurtuldum ama içimden öğle  bir enerji çıktıki askerlerin hepsi bana bakıyordu. Ellerime ve kendime baktığım zaman beyaz parıltılı bir şekilde parlıyordum. Ne olduğunu anlamamıştım ama bütün askerler etrafımızda daire şeklini almış ve bizi sıkıştırmıştı. Ne yapacaktım şimdi ben .  Önce Tuğba'ya  sonra Özay'a ve en sonda Eren'e baktım.  Askerler onları sıkı sıkı tutuyordu. Ne yapacaktım onları hem kurtarmam lazımdı hemde yakalanmamam lazımdı.
Evet bir bölüm sonuna daha geldik . Sizce nasıl buldunuz. Oradan kurtulabilecekler mi ? Yoksa askerler tarafından yakalanıp saraya mı gidecekler?
Sizce bir sonraki bölümde bizi neler bekliyor?
Düşüncelerinizi yorumda yazabilirsiniz.😊😊😊

İnstagram hesabım
Senanuruzun06

Snap hesabım
Senanuruzn

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sır PeşindeyizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin