Uyandığımda öğlen olmuştu güzel bir uyku çekmiştim.
Camdan dışarı baktım herkes etleri pişirmiş afiyetle yiyordu. Herkesin keyifi yerindeydi . Bende tuhaf bir şekilde mutluydum bu sabah ama kapı tıklanana kadar.
Kapıyı açtım karşımda Aslı duruyordu ama olan bitenlerden pek mutlu gibi görünmüyordu.
İçeri buyur etmeden hemen içeri girdi ve söze başladı.
" Bu hayvanları nerden buldunuz? Ormanın bu kısmında hayvanlar çok yokki yoksa saraya ait olan ormandan mı avlandınız?"
Aslı o kadar hızlı konuşmuştuki. Köye giden yolun bulunduğu orman saraya mı ait ? Hata ormanın bir kısmı saraya mı ait? Bu ne saçmalık canım böyle bir şey mümkün mü?
Aslıya kaçamak cevaplar vererek yolladım.
Bu Aslı'dan biraz olsun kılanmıştım açıkçası.
*******
Üstümü değiştirip aşağı indim ödünç kıyafetleri yıkamıştım sahibine geri verdim. Aşağısı bayram yeri gibiydi.
Bizim takımı toplayıp onlarla konuşmam lazımdı. Karnımı güzelce doyurduktan sonra bizim takımı topladım Eren ve Tuğba'nın da soracakları vardı bakışlarından beliydi. Özay'ın bakışları bir değişikti anlam verememiştim bi mahcubiyet vardı ama söylelememişti ve benim öğrendiğimi duyunca şok olmuştu. Büyük bir ihtimal ondan dolayı böyle davranıyor ve bakıyordu.
İlk olarak Tuğba lafa girdi.
" Sena bu tavşanlar , geyikler nereden geldi? "
Hiç konuyu uzatmadan "Dün akşam Özayla askerlerin avladıkları hayvanları aldık ama şimdi konumuz bu hayvanların buraya nasıl geldiği ? Nereden geldiği değil ? "
Şaşırmış duruyorlardı Özay ise beni destekleyerek başıyla onayladı. Ben konuşmaya devam ettim.
"Askerlerin elinde Elf taşı diye bir taş var büyük ihtimal ordunun hepsimde bu taştan var . Bu taş onlara doğa üstü güç veriyor. Nasıl Eren'in ve Özay'ın benim gibi güçleri varsa onlarında aynı şekilde güçleri var."
Eren hemen Özay'a baktı. Ben " Eren her şeyi biliyoruz . Özay'a boşuna öğle bakma. Daha önemli konularımız var . Artık şu konuya odaklanalım lütfen."
Hepsi onay anlamında başını saladı.
İlk başlarda bir çözüm bulamasakta Eren'den çok güzel bir fikir çıktı.
"Biz şimdi bu ormanda dolaşan askerleri alt edip Elf taşlarını alıp kendimize bir ordu kuralım ama bu ordu gizli bir ordu olsun."
Eren sözünü bittirir bitirmez Tuğba oradan lafa girdi.
"Askerlerin Elf Taşlarını alırken kimliklerinizi gizlemelisiniz."
Tuğba haklıydı kimliklerimizi bilmemelilerdi ama sadece biz üçümüz olmamalıyız. Tuğba da bizimle olmalıydı.
" Benim aklıma bir fikir geldi. Bu dünki askerden aldığımız Elf Taşını Tuğba'ya verelim diyorum. Tabiki Tuğba da isterse. Nedersiniz?"
Tuğba hemen gözlerini devirdi.
Özay "Tuğba da bizimle olursa kimse bizi yenemez."
diyerek Tuğba'ya baktı.
Tuğba'nın yüzünde küçük bir gülümseme yer aldı. Eren
"Adımızda 'Yenilmez Dörtlü' olsun."
Hepimiz bu ismi beğenmiştik.
Artık "YENİLMEZ DÖRTLÜYDÜK"
*****
Bir hafta geçmişti. Her şey düzeninde gidiyordu. Ormanı bir haftadır kontrol ediyorduk ama askerlerle daha hiç karşılamamıştık.
Aslı da kampta hiç gözükmüyordu.
Bu kızda var bir şeyler ama ...
Akşam yine birlikte ormana gidecektik. Ormanda asker ararken o kadar eğlenceli zaman geçiriyorduk ki. Askerleri bulamasakta yinede çok eğleniyorduk.
Akşam olmuştu güneş batmak üzereydi. Üstümüzü gecenin karanlığında göremeyelim diye siyah giyiniyorduk. Siyah rengi seviyorum çünkü
siyah hem mütevazıdır, hem de kibirli. Siyah, tembel ve kolaydır ama gizemlidir. Fakat siyah tüm renklerin en koyusudur. Koyu olduğu için de her zaman
acıyı, hüznü, kederi ve karamsarlığı ifade eder. Adı anıldı mı akla
cenaze merasimleri, çığlıklar, bağırışlar gelir ama oysa siyahın asilliği
vardır göründüğü kadar karamsar değildir. Siyah denimce akla bence güzel şeylerimde gelebilmesi lazım . Siyah rengi dışlamayıp onunla güzel anlılar biriktirirseniz siyahı sizde çok seversiniz.
Bende siyahı ondan dolayı çok seviyorum özelikle bir haftadır bir ayrı seviyorum siyahı. Üstümü giyinip bizimkilerle buluştuk ve ormana gittik.
Ormanda ağaçların üstümden aşağıya bakarak ilerliyorduk. Özay bir ses duyduğunu söyledi hemen o yöne yöneldik. Bu ses askerlerdi. Planımız askerler bölünüp ayrıldığı zaman bir bölüme saldıracaktık . Askerlerin ayrılmasını bekledik . Askerler 4 gruba ayrıldı . Biz kuzeye doğru gidenleri takip ettik . Askerlere saldırdığımızda hemen yendik . Çok çabuk bir galibiyet elde etmiştik çok şaşırmıştım. Bu işin içinde bir iş vardı belliydi. Gidip askerlerin Elf Taşlarını alıyordukki yendiğimizi düşündüğümüz askerler bizi bileklerimizden tutup yere yatırdı. Askerin hemen ellerimden kurtuldum ama içimden öğle bir enerji çıktıki askerlerin hepsi bana bakıyordu. Ellerime ve kendime baktığım zaman beyaz parıltılı bir şekilde parlıyordum. Ne olduğunu anlamamıştım ama bütün askerler etrafımızda daire şeklini almış ve bizi sıkıştırmıştı. Ne yapacaktım şimdi ben . Önce Tuğba'ya sonra Özay'a ve en sonda Eren'e baktım. Askerler onları sıkı sıkı tutuyordu. Ne yapacaktım onları hem kurtarmam lazımdı hemde yakalanmamam lazımdı.
Evet bir bölüm sonuna daha geldik . Sizce nasıl buldunuz. Oradan kurtulabilecekler mi ? Yoksa askerler tarafından yakalanıp saraya mı gidecekler?
Sizce bir sonraki bölümde bizi neler bekliyor?
Düşüncelerinizi yorumda yazabilirsiniz.😊😊😊İnstagram hesabım
Senanuruzun06Snap hesabım
Senanuruzn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır Peşindeyiz
AdventureMACERA#1 Hayatımızda büyük küçük sırlar var. Hayatınız iyi ya da kötü etkileyen sırlar. Birde bu sırların yanında merak duygumuz . Bizi ordan oraya sürükleyen merakımız .Kim bilebilirdiki bir sırın hayatımı baştan aşağı değiştirecek kim bilebilird...