Esirliğim

326 11 0
                                    

Esirliğim..
Gözümkara girdiğim davamda kırılan kalemim hala seni yazarken; motif motif seni dokudum odamın duvarlarına. Hapsoluşumun ardındaki özgürlüğünde andım adını. Uçarı kaçışlarını, göz açıp kapayışlarındaki nefes alışlarını, yaşayışlarındaki 'sen'den kaçışlarını hatırladım, adını anışlarımda.. Savaştım hep sensiz kalabalıklardaki 'sen'den ordularla. Gelmedin.. Oysa ne çok hatrım vardı içtiğimiz kahvelerden arda kalan. Ardında bıraktığın düş kırıklıklarıyla ne de çok düşmüştüm düşlerimden düşüncelerine... Düşe kalka zorladım, parmaklıklarından kurtulmak için sana gelen yolların kaldırım taşlarını. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Kandan yapılma bir keskiydin, sığınmak için bir kalp aradın kendine. Beni seçtin. Oysa sana ateş değse, önce bende alevlenirdi. Sen benim yerde bulduğum gök mavimdin.. Gök ateş olup düşerken yüzüme yüzüme, yüzüm değil özüm acırdı. Özümden yüzüne süzülen bir damla yaş olamadım ama, gözden düşme bir sevdanın göz bebeği yaptım seni. Sözün özü, göz bebeklerimde büyüttüm seni! Affet.. Anlayamadım seni gözümde fazla büyüttüğümü... Sen esirliğim ve hurriyetimdin. Sen, mezarındaki bir insanın siyahında o aniden beliren görkemli ışıktın. Çocukluğumu bir tek senin kalbine salıverdim ben. Seni kırdığım yerden beni de kırdılar; bense senden hatıra kalan bir acının ahengiyle beton zemine vurdum. Uykularımın bölündüğü saatlerde sendin düşündüğüm soluk soluk. Geldin, umutsuz şarkılara yazgılıydın. Çocuksu gülüşlerin, acının siyah kefeniydi. Büyük tuzaklar gizliyordu gözlerindeki güz. Bir ürpertinin mırıltısıydı kurduğun her sessiz cümlen. Gittin, sözlerin soluk. Gittin, sözlerin kırık. Kırık bir kalbin lisanıydı sözlerin. Dilsiz sözcüklerinin ardındaki paslı gözlerin, puslu ormanların en temiz nehirleriydi.. 'Farketmez' de istedim, farkedemedin. Aşk, suskunluğumdu benim. Aşk, kendime ırak bir kentten en sessiz uğurlamamdı seni. Ödünç aldığım külleri ateş ödedim ben. Duvar örülü kapıların gerisinde senin özgürlüğünle büyüdüm. Ben senin, kaçmak istediğinde açabileceğin ve sonrasında dünyanın yüzüne çarpıp gidebileceğin bir kapıydım. Geldin, açtın ve kaçtın...
Şimdi..
Gözlerinde olup bitenin farkında değilsin. Gözlerin bağlı bir dilsizken vurdular seni dün gece. Mayınlı bir sevda masalında yakaladılar. Gülerken de, ölürken de güzeldin. Her köşe başı, rüzgar giymiş tavrını taşıyor ve sen yasak bir aşkın en aykırı satırlarını kanatıyorsun mavi düşlerimden. Zamanla korkunçlaşan bir papatya gülüşe özeniyorum. Saçlarının arasındaki sırlara tutunarak düşmemeye çalışıyorum hayata ve sana. Artık, hiç utanmıyorum yenilmekten. Ve sen; her gidişinde gözlerini unutuyorsun bende..
Bu kez...
Bu kez gitme. Bir şiir daha yazalım yaraya. Sen gidersen, senden önceki hayat ölür; senden sonraki hayatta ise, ölümcül bir hatırlanma.. Bu kez gitme, öfkenin doruğunda bir yalnızlık demleyelim. Aşk orucunda terbiye edelim nefislerimizi. Benliklerimizde geçmişten tek yaranın izi kalmasın. Bu kez gitme, yarım kalanları parmak uçlarımızda tam edelim. Gitme bu kez, avuç içlerimden öp ve de ki; "kirpiklerini saydığım, saçlarında nefes aldığım, yüreğimde gizli sevdam. Bu kez gitmiyorum. Sen de gel ki, iki yarımdan bir tam olalım. Gel benim eğreti sevdam. Bende senin devamın var. Gel ve 'mavi'ye boyayalım geleceğimizi ve mavi koksun bütünüyle ellerim..."
İşte o zaman öyle bir gelirim ki; öyle gelirim işte. Birlikte açtığımız bu yaranın şiirini yazacağımız, öfkenin doruklarında bir yalnızlık demleyeceğimiz, 'biz'li yarınlara kalanım...

Mavi Kadar AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin