Asıl Canımı Yakan Şey

31 2 0
                                    


"-Ne çabuk geldin ?" Beni görür görmez soru yağmuruna başlamıştı Serpil. "-Bu ne hal noldu yukarıda ? " "-Serpil lütfen tek istediğim burdan çıkıp gitmek. " Bu sözleri söylerken hızlıca kapıya doğru yürüyordum. Aklımda binlerce şey dolaşıyordu. Ama içlerinden en çok canımı yakan onun canını yakmak olmuştu. Ah benim şu kendini bilmez hallerim. Aramıza duvar değil apartman diktim resmen. Hastanenin kapısından çıktık ve Serpil kolumdan tuttu. "-Bana bak ! Şu lanet hastanede ne yaşadıysan arkanda bırak artık. Çocukluk yapma." İnanmıyorum bu Serpil miydi ? Bana neredeyse ilk kez sinirlenmişti onun bu kadar sinirlendiğini en son çikolatasını yediğim için görmüştüm. Bana olan öfkesi yüzünün her hattını buruşturmuştu ,elini havaya kaldırdı ve en yüksek tonda "-TAKSİ !" diye bağırdı. Etrafımızdaki insanlar bize bakıyolardı. Hafifçe koluna dokundum "-Tamam sakin ol . " Şu an napıyordum ben, onun beni yatıştırması gerekirdi. Taksi önümüzde durdu. Serpil önce bana kapıya açtı ve oturttu sonra yanıma oturdu. Taksiciye yönelerek "-Beylikdüzüne abi . " Aramızda garip bir şeyler vardı bana neden kızgındı anlamamıştım ama şu anda düşünecek halde de değildim. Biz ne kadar suskunsak taksici o derece konuşuyordu. "-Ya ablalarım çok geçmiş olsun. Önemli değildir inşallah. " Ablalarım mı ? Amca zorlasa tarihi eser olacak bana abla diyor. "-Geçti kardeş daha da geçecek inşallah." Bu cevap taksiciye yönelik değildi resmen bana laf sokuyordu. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla .... Ben de eli kolu bağlı oturamazdım. "-Abi radyoyu açar mısın ya ?" dedim aklımca onu dinlemek istemediğimi belli etmeye çalışıyordum. "-Tamam güzel ablam, açalım. " Oha be amca ! Taksici radyoyu açtı anlayamadığım bi şarkının sonuna yetiştik saat tam beş olduğu için haberler başladı. Camdan dışarıya bakıyordum ve duyduğum haberle şok oldum. "- Gelen son dakika bilgilerine göre  A..... Araştırma Hastanesi'nde bir doktor silahlı bir saldırgan tarafından yaralandı. Saldırganın hale hastane içinde olduğu varsayılıyor. Hastaneye giriş ve çıkışlar kapatıldı" Bi dakika ! Ne diyordu bu haber ? Daha az önce oradaydık her şey ne çabuk oldu. Serpil'e döndüm ve o da ben gibi şaşırmıştı. Taksiciye "- Abi geri dön çabuk !" "-Nasıl döne..." "-Dön dedim hemen hastaneye geri dön." Allah'ım o değildir inşallah hayır o olamaz. O olmamalı şu an boşuna telaş yapıyorum. Hastanenin yakınlarında indik ve koşmaya başladım Serpil arkamda kalmıştı taksi ücretiyle uğraşmaktan. Ben o hızla ilerlerken karşıdan hızla yürüyen biri geliyordu ve yanımdan geçerken yaralanan omzuma çarptı. O an bir acı hissettim ama yüreğim daha çok yanıyordu. Dönüp adama bakacakken kalabalık arasındaki konuşmaları duydum. "-Doktor erkekmiş, ölmüş diyolar." "-Bi insan nasıl böyle bir şey yapar ?" Beynimden vuruldum sanırım öylece dikilip kaldım. O doktor Cihan mıydı bilmiyordum ama ona bir şey olma ihtimali bile bana böyle bir acı yaşatıyordu. Orda  kadar uzun kalmıştım ki Serpil bana yetişmişti. "-İyi misin ?" Bana dokunmasıyla kendime geldim kalabalığa doğru yaklaştık onları ayırarak geçmeye çalışıyordum ki kapının önünde polisler vardı. "-İçeri girmem lazım lütfen !" Bunu en acıklı tondan söylemiştim "-İçeriye kimseyi alamayız hanımefendi. " "- Birinden haber almam lazım nolur !" "-Lütfen hanımefendi bırakın işimizi yapalım." "-Peki tamam sizi anlıyorum lütfen sizde beni anlayın ölen doktorun kimliği belli mi ?" "-Bilgi veremem hanımefendi." Bana bunları söyledikten sonra bu sefer kalabalığa seslendi  "-Lütfen açılın burası olay yeri, açılın lütfen." Umutsuz bakışlarla Serpile'e döndüm oda bana gözleriyle güçlü ol der gibiydi. Hastanenin ilerisinde olan banklara oturduk "- Sana su alıp geliyorum ben hemen." Kafamı salladım. İki elimi birleştirmiştim. O kadar sıkıyordum ki terler su gibi akıyordu. Eğer oysa her şey gerçekten bitti. Ona o sözleri etmemeliydim. Şimdi karşımda olsa binlerce kez af dilerdim. Benden ayrıl ama dediklerimi unut derdim. Güneşte inadına tepemden vuruyordu. Ne kadar sıcaktı. Kafamı kaldırdım ve gözlerimi kısarak güneşe bakmaya çalışıyordum. Sonra o gün geldi aklıma onu gördüğüm ilk gün ....Evimizin bahçesinde oturuyordum o zamanlar sadece 16 yaşındaydım. Aynı güneş o günde gözlerime vuruyordu. Cihan o zamanlar üniversiteye gidiyordu . Aramızda tam altı yaş vardı. Ben ergenliğe yeni girerken, o adam olmuşken... Onu ilk gördüğüm zaman güneşten daha parlak bir gülümsemesi vardı. Uzun boyluydu ama çok da değildi. Vücudu çok kaslı gözükmüyordu ama yapılıydı. Dünyayı kucaklayacak kadar geniş omuzları vardı sanki. Esmer bir teni vardı. Gözleri kahverenginin en güzel tonu. Hafif dalgalı saçları... O zaman onun dergilerden fırladığını düşündüm. Peki ya ben ? 16 yaşında ben. Vücudu tam oturmamış, sivilcelerini patlatan ben. Yanında yıldız bile etmezdin sanırım. Babam onu o gün yemeğe davet etmişti. Masaya hep beraber oturduk . Annem, babam, ablam o ve ben. Yemek yerken pek konuşmazdık aslında ama o geldi diye mi bilmem babam bi dakika susmadı. Allah'ım ses tonuna bak be diyordum içimden. O kadar toktu ki insanın ne dediyse yapacağı geliyordu. O akşam onun kim olduğunu neden burada olduğunu anladım. Adı Cihan'dı. Cihannn... Demek artık dilimden düşmeyecek ismin buydu. Tıp okuyordu. Babam ona burs vermişti aslında bunu ilk kez duymuştum. Babam öyle çok yardımsever değildi ama bunun bi önemi de yoktu iyi yapmıştı, iyi yapmıştı da tanışmıştık onunla. Yemek yiyişi bile yakışıklıydı. Gözleri bana değince iki gözünü kırpıp gülümsüyordu. Bense kafamı eğip gülmemek için zor tutuyordum kendimi. Masadan kalktık ve koltuklara geçtik. İlgimi çekmeyen muhabbetler dönüyordu ama umrumda değildi o "-asafdjagflaı " dese ben "-Tabi evet çok haklısın bencede." diyordum. Annem okul bahanesiyle beni odama gönderdiği an hayatımın en kötü anıydı o zamanlar. Ben istemeye istemeye odama çıktım. Onu göremiyordum napmalıyım diye düşünürken aklıma tuvalete gitmek geldi. Tuvalete gitmek için geçecektim ve onu son kez görecektim.  Yani öyle düşünmüştüm ama aklımda evimizin dubleks olduğu tamamen uçup gitmişti. Odam üst kattaydı tuvaletse çaprazımda. Odadan çıktım ve kafamı merdivenlerden aşağıya baka baka geçiyordum hangi açıyla onu görürdüm acaba derken bir şeye tosladım. Yumuşak bi şeye. Kafamı kaldırmamla onu gördüm. Beni kollarımdan tutmuştu. Onun göğsüne denk geliyordum. Çenemi vücudunda tutarak sadece kafamı yukarı kaldırdım. O an nasıl bir aptallıktı bu bilmiyordum. Ama onun hoşuna gitmiş gibiydi. "-Dikkatli olsana kendine zarar verecektin." hala beni tutuyordu çünkü dengemi bulamadığımın farkındaydı. "-Evde doktor var nasıl olsa." dedim. Hangi cesaretle bilmiyordum ama. Güldü ve beni bıraktı. Evet güldü sanki içimden tren geçti gibi oldum. O an kafamı duvarlara vurup kanatmak istedim belki dönüp bakar diye. Hemen odama koşup yatağımın üzerine atladım. Ağzıma yastığı bastırıp gülüyordum. Ne olmuştu bana ? Aşık mıydım ? Hayır değildim buna emindim. Ona olan aşkım tam olarak o gün başlamadı. Ona o malum gece aşık oldum. En acı çektiğim o malum gece... Yani bir yıl sonra. Ben bunları düşünürken Serpil geldi ve önümde durdu. Güneşimi kapatıyordu. Gözlerim o kadar kamaşmıştı ki ilk başta onu seçemedim. "-Al su aldım sana iç. Bu arada iyi misin ?" Bana trip atıyordu ama beni önemsiyordu. Suyu aldım ve iyiyim dedim. O sırada bi hareketlilik oldu hastane kapısında. Ayağa kalktık ve o tarafa yürüdük. İçerdeki polisler çıktı ve sanırım kaçırdık dediler. Hepsinin yüzünde bir hayal kırıklığı vardı. Ama başka bir şey söylemiyorlardı. O anda onların birbirleriyle konuşmasından fırsat bulup içeri girdim. Arkamdan bağırdılar, güvenlik beni tutmaya çalıştı ama nafile. Olan olmuştu. Eee şidi ne yapacaktım ? İlk gördüğüm kişiye "-Ölen doktor nerede ?" diye sordum. O da "-Ölen doktor mu ? Kimse ölmedi hanımefendi bi doktorumuz çok küçük yaralandı sadece. Şu acildeki bölümde dinleniyor." Hay bire bin katanlar siz beter olsun. Sağol diyerek uzaklaştım. Evet kimse ölmemişti ama olsun bir yaralı vardı. Acile koştum. Sedyede yatan birinin ayaklarını gördüm ama perde bel bölgesine kadar kapalıydı yüzünü seçemedim. Daha da yaklaştım yaklaştım ve "-Senin ne işin var burda gitmemiş miydin ?" Onun sesiydi evet hemen döndüm. Ona koştum ve boynuna atladım "-Yaşıyorsun !" Şok olmuştu sanırım bunu her kasından anlamak mümkündü. "-Burda olman tehlikeli bilmiyor musun ? " Sesinde beni önemsediğinin tonu vardı ama elleri belimi tutmuyordu. Zaten ilişkimiz de böyleydi. Beni önemsiyordu ama hiç tutmadı sanki. Bende boynunu bıraktım. Tüm cesaretimi topladım "-Seni merak ettim. Sana söylediklerimden dolayı çok pişmandım. Sen her yönden harika birisin. Doktorsun sonuçta insanları korumak senin görevin haddimi aştım.." O an ağzıma ne geldiyse sıraladım. Çünkü artık pişmanlık duygusunu yaşamak istemiyordum. O sırada sedyede yatan kişi perdeyi sıyırdı ve doğruldu ee bu Emre'ydi. Konuşmaya başlamasıyla ona döndüm "-Vurulan benim tüm itirafları siz aldınız hocam. Merhaba vuruk kol ! Sanırım sana özendim." Dedi ve gözleriyle kolunu işaret etti. "-Vurulan sen misin ?" dedim şaşkınlıkla "-Vay be nasıl anladın burda onca doktor var biri bile böyle hemen teşhis koyamadı." Komik gelmişti güldüm. Ortam tüm ciddiyetini kaybetmişti. Sonra Cihan'a döndüm ama o pek gülmüyordu. "-Sana kırılmadım. Kızmadım da . Ama burda olman tehlikeli ona kızdım işte. " Oha noluyoruzdu ? "-Ben sadece " diyebildim. Susunca şaşırdı bunu fark ettim. "-Sen sadece ne ?" diye sordu. "-Ben sadece gitmeliyim sanırım. Sende iyiymişsin hem." dedim ve Emre'ye döndüm "-Çok geçmiş olsun sana da . Ciddi bi şeyin olmamasına sevindim." dedim ve kapıya yöneldim. Cihan bu halime anlam verememiş olacak ki "-Sahiden gidiyor musun ?" diye sordu. Kafamı salladım çünkü ağzımdan neler çıkar bilmiyordum. O sırada Emre arkamdan "-Hey vuruk kol. Dikkatli olsan iyi edersin Polis seni vuranla beni vuran kişinin aynı kişi olduğundan şüpheleniyor. Sanırım senin arkandan hastaneye gelmiş." Şok oldum ve arkamı döndüm ne demek bu ? Cihan Emre'ye sus işareti yaptı, Kızmıştı belli. Bense vurgun yedim resmen. Ağzımı açtım ama kelimeler boğazımdan çıkmıyordu. Cihan elleriyle yüzümü tuttu ve kendine çevirdi. Ben hala Emre'ye odaklanmıştım. "-Sakin ol bi şey yok. Gel senle konuşalım." Elimi tuttu ve beni odasına götürdü. Vücuduma temas etmesi bile bu şaşkınlığımı gideremedi. "-Otur hadi." Sesi o kadar nazikti ki oturdum. O da karşıma oturdu. Söylenenler aklımda tekrar ediyordu tıpkı takılmış kaset gibi. O da bunun farkında olacak ki ellerime uzandı "-Sakin ol korkacak bi şey yok hem kesin değil zaten. Sadece kamera kayıtlarından böyle bir sonuç çıkardılar." Bense onu duymuyordum. Bir şeyle diyordu ama sesi çok kısık geliyordu. Ağzımdan tek bir kelime çıktı "-Ya beni öldürmeye yine gelirse..."


Kırıntılara TutunmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin