#1 / Kimi Bu Kadar Sevdin?

1.7K 174 176
                                    

Merhabalar! Öncelikle hikayeme şans verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Umuyorum ki Grace'in yerine koyacaksınız kendinizi, aşık olacak, mutlu olacak, bazen hayal kırıklığı yaşayacak ve onun yerine hüzünleneceksiniz. Sizin için değerli bir yolculuk olmasını umut ediyorum, iyi okumalar! Başladığınız tarihi yazarsanız da çok sevinirim ❤️

Gitarımın tellerinde parmaklarım dans ederken başımı kaldırıp kalabalığa baktım. Yavaşça salınanlar, kollarını kaldırıp sallayanlar, birbirine sarılan sevgililer ve eşlik edenleri gördüğümde kısa bir anlığına bile olsa mutlu hissettim. Sadece küçük bir anlığına, ve sonra kalbim tekrar kapkara haline döndü. Oysa yüzümdeki buruk gülümseme öyle içten duruyordu ki, görenler şarkının verdiği bir melankoliden başka nedenim olduğunu düşünmezdi neredeyse.
Sonraki şarkıya geçmeden önce ara vermek istediğimi söylemek için mikrofona uzandım.
"Bir sonraki şarkıya duygusal olarak hazırlanmam gerek, birkaç dakika arkaya gideceğim gitmezsiniz herhalde?"

Kalabalık gülüşüp onaylar gibi alkışlayınca ben de gitarımı bırakıp sahne arkasındaki odama koşturdum. Makyaj masasının üstünde yalnız başına duran çerçevedeki resmini elime alıp dolan gözlerimi göz ardı ederek özlemle yavaşça resmin üstünde parmaklarımı gezdirdim, bir damla yaş dayanamayıp yanaklarımdan süzülüyordu. Acele hareketlerle yanaklarımı kuruladım ve aynaya bakarak "sahne" yüzümü tekrar takındım. Onu hatırlamak için daha bolca zamanım olacaktı zaten; bir ömür kadar.

Geri döndüğümde beni gürültüyle alkışlayarak ve ıslık çalarak karşıladılar. Nazikçe reverans yapıp yine yüksek tabureme oturdum, gitarımı kucağıma aldım ve ilk akortları çalmaya başlamamla kalabalığın daha da şiddetlenen tezahüratlarına gülümsedim. Dediklerine göre bu onların "en derin melankolik duygularını" su yüzüne çıkaran şarkıymış.

Çok daha çaresiz durumlarda yazdığım şeyleri derlediğim bir şiirin şarkısıydı bu. Açıkçası benim de en sevdiğimdi çünkü bu; yılların, belki on belki on beş yılın kalbimde biriktirdiği taşınmaz yükün yalnızca beş dakikaya sığacak kadar özetiydi. Buzdağının görünen kısmı bile değildi, en fazla görünen kısmındaki bir buz parçası olabilirdi.

Şarkım nakarata doğru ilerlerken insanlar nakaratı bekler gibi nefesini tutuyordu. Ben de derin bir nefes verip yanaklarımdan bir kez daha yaşlar süzülmesine izin verirken nakarata girdim. Parmaklarım gitarın tellerine sahip olup tüm konser alanını yoğun duygularla doldururken kendimden geçmiş gibiydim. Sözleri gözüm kapalı söylüyor, dinleyicileri tamamen unutuyordum. Sadece o vardı, ona serenat yapıyordum. Sıcacık gülümsemesini sanki daha gitmemiş gibi tam karşımda görüyordum, orada durup benimle ne kadar gurur duyduğunu göstermeye çalışır gibi başını sallıyordu. Dünyada ikimiz vardık ve sadece onun varlığı beni varlığıma anlam katıyordu.

Bir anlık gafletle gözümü onu gerçekten görmeyi bekler gibi aralar aralamaz, gözlerime hücum eden kör edici ışıklarla sımsıkı kapadım ve şarkıma devam ettim, kalbim kırıktı. Ona söylemem gereken her şeyi yıllardır tanımadığım yüzlere söyleyip, ona ulaşması için dua ediyordum.

Şarkımın bitmesine yakın sesimi yok oluyormuşçasına kıstım, bu bir yakarıştı neredeyse. İmkansız ve geri dönüşü olmayan bir olaydan onu korumak için hiçliğe en samimi yakarışımdı. Son notaya asla sönmeyen kırgınlığımı gömüp gitarımı kenara bıraktım. Gözlerimi açtığımda binlerce kırgın göz bana bakıyordu. Hatta gözlerini silen bile vardı. Onlara kalbimin ıstırabını bir film izletir gibi gösteremezdim fakat müziğin en azından filmimin fragmanını sunar gibiydi. Hissediyorlardı, birkaç dakikalığına bile olsa benimle ortak oluyorlardı yüküme, sessizce süzülen yaşlarımın hesabını kimse sormuyordu.

LütufHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin